Paylaş
Sevgili Güzin Abla, 20 yaşında henüz genç ama depresif bir kadınım. Yaklaşık bir buçuk yıllık bir ilişkim var. İlk uzun ve ciddi ilişkim bu. Hayatımdaki kişiden önce uçarı ve sık flört değiştiren biriydim. Sevgili Güzin Abla, 20 yaşında henüz genç ama depresif bir kadınım. Yaklaşık bir buçuk yıllık bir ilişkim var. İlk uzun ve ciddi ilişkim bu. Hayatımdaki kişiden önce uçarı ve sık flört değiştiren biriydim. Bu sevgilimle ilk tanıştığımda da kısa süreli bir ilişki yaşayacağımı düşünüyordum ama bir yandan da onda farklı bir şeyler olduğunu biliyordum. En başından beri zor bir ilişki oldu. Çok farklıyız neredeyse her açıdan ama enteresan bir şekilde zıtlıkların çekiciliği gibi birbirimize çekiliyoruz. Ben hayatımı kafama göre yaşayan biriydim ve ona da böyle yaklaşmıştım. Fakat ciddi kavgalarımızdan sonra ilişkimizi ciddiye almaya başladım. Kendisi çok disiplinli, dürüst bir insan; bense tam tersiyim. En büyük hatamsa, değişmem gerektiğini kabul etmek oldu. Sürekli kavgalar, bana yükselen sesler, sürekli sinir hali... Ben hep alttan aldım, suçlamaları kabul ettim. Onun istediği kişi olmaya çalıştım. Ama iki gün iyiysek üçüncü gün hep şiddetli kavga vardı. Çok yoruldum Güzin Abla. Ama bir şeyleri bitirmek değil değiştirmek istiyorum. Kavgalarımızın genel sebepleriyse düzensizliğim, tutarsızlığım, güven vermeyen hareketlerimdi. Büyük bir güven sorunumuz var. Hep ben değişmek zorundayım, o hep haklı. Henüz çok gencim biliyorum fakat dediğim gibi yaşıtlarımdan biraz ilerideyim ruhen. Bu ilişkinin bitmesini istemiyorum. Aramızda beş yaş var, o daha büyük. “Oraya gitme, bunu yapma, onunla konuşma şunu giyme” dediği kıskançlıkları yüzünden hep yönetiliyorum. Karar verme yetkim kalmadı hayatımda. Bunu ona anlattığımda, gittiğim yolun sonunu bile bile beni ateşe atamayacağını söyledi. Tek suçu beni düşünmekmiş. Çevremden, sosyal hayatımdan neredeyse soyutlandım. Yakınlarım, hiç olmadığım biri gibi davrandığımı söylüyorlar. Çaresiz, yalnız ve yorgun hissediyorum. Lütfen akıl ver, tek çaremsin.◊ Rumuz: Yalnız ve yorgun
YANIT
Sevgili kızım, diyorsun ki, “Hep ben değişmek zorundayım, o hep haklı. En büyük hatamsa, değişmem gerektiğini kabul etmek oldu.”
Bence de kişiliğini, karakterini, yaşamını ve alışkanlıklarını bir kenara atıp ‘onun istediği gibi olacağım’ diye çırpınman senin hatan olmuş. O genç adam seni tanıdığı zaman sen zaten uçarı, çılgın, daldan bu dala atlayan, hayatı pek de ciddiye almayan bir genç kızmışsın. Biraz da yaşın icabı böyle olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Sonunda karşına ciddiye alacağın, seni gerçekten etkilemeyi başaran biri çıkmış. Tamam, çok iyi de bu genç adamın ilk yaptığı şey, seni sürekli tenkit edip, hatta azarlayıp, seni değiştirmeye çalışmak olmuş. Sonuçta sen senlikten çıkmışsın.
Onun kuklası olmak üzeresin. Kişiliğini kaybediyorsun.
Oysa o seni belki de bu çılgın, heyecanlı, canlı, hayat dolu kişiliğin nedeniyle beğenmiş de olabilir.
Bunu kaybedersen, onun yarattığı bir kukla olursan, seni isteyecek mi bakalım?
Bir insanı sevmek onu olduğu gibi kabul etmek, onu iyi ya da kötü yanlarıyla benimsemek demektir.
Senin geçmişte, gençlik yıllarının heyecanıyla yaptığın bazı hatalar olmuştur. Ama bunları geride bırakmışsın, onu sevmiş, onunla ciddi bir beraberliğe adım atmışsın.
Ama bu demek değil ki o sana sahip olacak, senin efendin olacak, seni burnundan yönetecek...
Bence böyle bir beraberlik seni de mutlu etmez, onu da...
Senin iyiliğini istediğini söylüyormuş, hayır.
Bence seni tamamen kendine bağımlı biri haline getirmeye çalışıyor.
Buna izin verme kızım.
Paylaş