Dört duvar arasında yapayalnız yaşıyorum

Eşim yatalak hasta. Ona evimizde bakan yardımcımız gittiği zaman yapayalnız kalıyorum.

Haberin Devamı

Sevgili Güzin Abla, eşim yatalak hasta, pek kendinde de olduğu söylenemez. Sekiz saat boyunca ona evimizde bakan yardımcımız gittiği zaman ben, yapayalnız kalmaktayım. Tahmin edebileceğiniz gibi, evde yalnızlığımı giderecek kimsem de yok.

Sakın “vah vah” deyip bana acımayın. Çünkü bu yalnızlık cezasını çekmeyi fazlasıyla hak ediyorum. Yıllar önce eşim rahatsızlandığında doktorlar hastalığının bu şekilde seyredeceğini söylemişlerdi.

Ben hem yurt içinde hem de dışında öğrenim görmüş, birkaç lisan konuşabilen, hayatı boyunca yüksek görevlerde bulunmuş bir beyim. Bugünkü maddi durumum da, bunca krize rağmen fena sayılmaz. Zamanında birçok hanım arkadaşımdan beraber yaşama öneriler aldım. Ama hepsini geri çevirdim.

Çünkü ben Akdeniz (Girit) erkeğiyim. Ben yalnızca sevdiğim kadının aşkını yaşarım, yaşamak isterim. Aşkımı iki kadınla paylaşamam.

Haberin Devamı

Gördüğünüz gibi ben şimdi ideal erkek olmanın cezasını çekiyorum.

İleri yaşımda her gün akşam saat 16.00 ile ertesi sabah 08.30 arasında evde dört duvar arasında ve yalnızım.

Başımı kitaplarıma gömüp yaptığım hatayı anımsamamaya çalışıyorum. Buradan okurlarınıza sesleniyorum. Siz siz olun da aynı hataları yapmayın derim.

Saygılarımla...

◊ Rumuz: M. E.A.

YANIT

Sevgili okurum, yalnızlığınızı ve ileri yaşınızda eşinizin rahatsızlığının getirdiği acınızı anlıyorum. Ancak iki konuda kafamda sorular oluştu.
Birincisi “beni doktorlar eşimin hastalığıyla ilgili uyarmıştı, bu yüzden yalnızlık cezasını çekmeyi hak ediyorum” diyorsunuz...
Bu düşünceniz beni üzdü diyebilirim. Çünkü doktorlar sizi uyarmış ama siz eşinizin hastalığını ve sonunun böyle gelişeceğini bile bile ‘bu evliliği yürüttüm’ mü demek istiyorsunuz.
Böyle ise, acaba yıllar boyu aynı yastığa baş koyduğunuz, size eş olan, sevgili olan, can dostu olan eşinizi terk mi etmeliydiniz hasta olunca...
Umarım yanlış anlamışımdır ya da siz derdinizi anlatamamışsınızdır.
İnsanlar evlenirken, iyi günde kötü günde diye söz vererek evlenirler. Evet belki günümüzde birçok evlilik saçma sapan nedenlerden noktalanıyor ama...
Hastalık bu açıdan çok hassas bir konu. Düşünün ki, bugün eşinizin yattığı o yatakta siz yatıyor olabilirdiniz. Ve inanıyorum ki eşiniz de size bebekler gibi bakıyor olurdu.
Hiç kimse yaşamının böyle bir çaresizlik içinde sürmesini ve çevresine yük olmayı istemez. Bu tamamen takdiri ilahi denilen bir şey olsa gerek.
Burada beni düşündüren ikinci nokta ise, bu yalnızlığınızı paylaşabileceğiniz hiç mi kiminiz kimseniz yok?
Çocuklarınız, akrabalarınız, arkadaşlarınız, yakınlarınız mesela? Hiç kimse mi kapınızı çalmaz, size gelip arkadaşlık etmez, bir halinizi hatırınızı sormaz?
Elbette insanın evindeki yalnızlığı apayrı bir şeydir. Ama arada bir uğrayan bir dost, bir akraba, sorunlarınızı paylaşan bir yakın, biraz olsun bu durumunuzu paylaşabileceğiniz birinin bulunması çok önemlidir bence.
İşte burada, “neden yok” diyeceğim size...
Sakın yanlış anlamayın, sizi kırmak, sorgulamak değil amacım. Hayatın sizi yeterince hırpaladığının farkındayım.
Her şeye rağmen eşinizi sevdiğinizi ve onun üzerine bir başka kadınla bir ilişki kurmaya yönelmediğinizi görmek bile yeterli.
Yalnızlığınızı mutlaka bir başka hanımla arkadaşlık ederek gidermeniz gerekmiyor bence...
Bazen candan bir dostun kapınızı çalması yeterli olabilir. Bu konuda bir çaba gösterin isterseniz.

 

Yazarın Tüm Yazıları