Paylaş
Öyle bir anda geliyordu ki hasret, bazı geceler uykumdan uyandırıp gözümden düşen yaş oluyordu, bazen de boğazıma oturan yumruk...
Acısını bir tek benim bildiğim, herkes gülerken gözyaşlarımı içime akıttığım bir keder...
Biri vardı. O benim dünyamın güneşiydi, ışıl ışıl parlayan.
En nadide, en naif adamdı o sert bakışlarına rağmen.
Öksürdüğü zaman içim sızlardı basit bir soğuk algınlığı geçirmesine rağmen. O yürürken zaman duruyordu adeta, onun asaleti karşısında.
Hiçbir erkeğe bu kadar yakışamazdı giydikleri! Tanrı onu kutsamıştı sanki; sesini yüzünü, tenini, tüm bedenini...
Lakin zamanında bu muazzam varlık, hayatını bir başka kadına adamıştı.
Bu gerçek; göğüs kafesimin altlarında bir yerlerin sızlamasına sebep oluyordu.
Sabah yeni güne gözünü açtığında, bu ana eşlik edememek, yüzüne losyonunu sürüşünü görememek, çocuklarına nasıl babalık yaptığına eşlik edememek...
Dakikalar saatleri kovaladı; aylar yılları...
Bense eridim, tükendim, yıprandım, boğuldum aldığım her nefeste. Bu esnada bedenimdeki değişimleri anlayamadım; nereden anlayabilirdim ki, kederle boğuşurken dökülen saçlarımın, kollarımda çıkan yaraların, birden eriyen bedenimin hastalık belirtileri olduğunu...
Derdime bir çare olamadı geçen zaman, yeni girdiğim ortamlar, başka erkekler... Çünkü benim acım en içimdeydi, çıkarıp bir türlü atamadığım.
Hani derler ya o önyargılı psikologlar: ”Bir ilişki içinde olmadıktan sonra aşk olamaz” diye...
Külliyen yalan!
Dokunamasam da aşktı bu, koklayamasam da aşktı... Bu sefer aşk, karşılıksız gönül bağlamak oldu. Hiçbir çıkarı olmadan...
O şimdi bir yerlerde nefes alıyor, konuşuyor, gülüyor, belki de üzgün.
Ve ben tanıklık edemiyorum o muazzam varlığına, aldığı nefese ortaklık edemiyorum.
Çünkü çok yanlış bir zamanlama. Çünkü o yanlış insan. Belki de benim hislerim yanlıştı.
İçimde bir dolu keşkeler silsilesi... Keşke bazı şeyler engel olmasaydı bize...
Yalanlara rağmen, umursamazlığa rağmen, bana söylemesi gerekenleri başkalarından duymama rağmen, üzerinden çok uzun süre geçse bile, o hep içimde bir yerlerde; su içerken, film izlerken, gece yatarken, sabah kalktığımda hatta rüyalarımda...
Çünkü...
Aşkın gözü kör, dili lal (tutulmuş), kulağı sağır...
Rumuz: Törelsiz (toplumsal değerlere aykırı) aşka özlem
Gerçek bir tutku öyküsü
Bu aşkın karşılıklı olması mümkün değil, anladığım kadarıyla... Okurum, “Çünkü çok yanlış bir zamanlama. Çünkü o yanlış insan. Belki de benim hislerim yanlıştı” diye özetliyor durumu.
Çok özel ve değişik bir ifadeyle yazdığı bu gerçek aşk öyküsü, bir tutkuyu anlatıyor.
Ancak öyle bir tutku ki, sonuçta kavuşmak hayal bile olmuyor. Sanırım bu, yıllar boyu hiç azalmadan süren aşk, onu hasta etmiş.
Yıllarını boş yere harcamış. Oysa bir umudu bile yokmuş, bir beklentisi de...
Sanırım gözünde devleştirdiği o adam, ardında bu kadar acı, bu kadar gözyaşı sürüklediğinin farkında bile değil...
Paylaş