Dayak kadının yazgısı mı

Sessiz kalmayın rumuzuyla bana yazan bir okurumdan şöyle bir e-mail aldım; "Siz ki yıllardır kadına el kaldırılması ve ihanet konularında çok duyarlısınızdır, bir AKP milletvekilinin karısını dövmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kadınların bu en önemli sorunu hakkında yazmayacak mısınız?"

Okurum çok haklı. AKP Konya milletvekilinin 30 yıllık eşi, araya giren ikinci bir kadın nedeniyle isyan edince, hastaneden rapor alacak düzeyde dayak yiyor. Sevgili Bekir Coşkun’un salı günkü yazısında çok güzel ifade ettiği bu sorun, aslında hangi kesimden olursa olsun, hálá tüm kadınların sorunu.

Bu olaya elbette ki ben de önce bir kadın olarak, bir yazar olarak öfke duyuyorum. Aile içi şiddet konusu asla katlanamadığım bir konu. Ben hem ihanete hem de şiddete karşı tavır alıyorum. Karşımızdaki bir kadın; milletvekili eşi bile olsa, sonuçta o da yuvasını yıkılmaktan korumak uğruna mücadele veren binlerce kadından biri.

Annemle, kadınların dertlerine yönelmiş olduğumuz 40 yıldan bu yana, aslında toplumda değişen pek bir şey yok. Eşlerinden dayak yiyen kadınların oranında ne yazık ki hiç azalma yok. Hatta bugün, yalnızca sanıldığı gibi kırsal kesimde değil, eğitimli, meslek sahibi olanlar arasında da şiddet görülüyor. Dayağı birçok erkek dini, mezhebi, mesleği, maddi durumu, eğitim ve kültür seviyesi, yaşadığı çevre ne olursa olsun kendilerini kabul ettirme ve kadınlar üzerinde baskı kurabilme, korkutma amacıyla kullanıyor.

Ülkemizde ne yazık ki, kadınların yüzde 45’i şiddet görüyor. Bu şiddet baba evinde anneden, babadan, ağabeyden kaynaklanırken, evlendiğinde pek bir şey değişmiyor, bu defa da koca dayağına dönüşüyor.

Kadın ailesinden sonra kocasının da onu dövmesine bir bakıma alıştırılmış oluyor. Ancak şiddet, çoğu zaman açığa çıkmıyor, "aile meselesi" olarak görülüyor ve hatta doğal kabul ediliyor. Aile içi şiddetten hemen her gün söz edilse de yeteri kadar önemsenmiyor. Çünkü aile içi şiddeti, "bir evlilik sorunu" olarak değerlendirme alışkanlığı var. Bir anne bile kızına, "Kocandır, sever de döver de, yuvana dön, kadının yeri kocasının yanıdır" diyebiliyor.

Çünkü, Türkiye’de insanların büyük bir bölümü, itaat etmemesi halinde erkeğin kadını dövme hakkına sahip olduğuna inanıyor

Üstelik, Türkiye’de şiddete uğrayan kadınların büyük bölümü, ne tür haklara sahip olduklarını ne yazık ki hálá bilmiyor. Unutmamalı ki, tokat her şeyin başlangıcıdır. Bir tokadın arkası mutlaka gelir.

Aile içi şiddet, eğitimli, eğitimsiz, varlıklı olsun olmasın, toplumun her kesiminde yaşanıyor.

Kadın ayakları üzerinde durabiliyorsa, kendine ve çocuklarına çalışıp bakabilecek durumdaysa, hemen boşanmalı, asla dayağa boyun eğmemeli. İşte bu nedenle kadınlar mutlaka çalışmalı, sosyal güvenceleri olmalı.

Bir de bazen sürekli dayak yiyip de "Her şeye rağmen seviyorum" diyenler de çıkmıyor mu, işte bu beni deli ediyor.

Konunun gündeme gelmesi nedeniyle şiddet gören kadınların başvurabilecekleri birkaç adres veriyorum: İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Tel: (0212) 292 77 39; Ankara Kadın Dayanışma Vakfı, Tel: (0312) 430 40 05.

İyi bir anne olmak hiç de kolay değil

Merhaba ablacığım, yurtdışında yazılarınızı ders alarak okuyorum. Ben 28 yaşında üç çocuk annesiyim ve yavrularımızla mutlu bir evliliğimiz var. Anneliğin hayat boyu fedakarlık gerektirdiğini, zor ama bir o kadar da güzel olduğunu düşünüyorum. Acaba görevimi tam yapabiliyor muyum, başka neler yapabilirim? Çocuklarımın kendine güvenen ve başarılı insanlar olmaları için kitaplar okuyorum; bir de sizin tecrübelerinizden bir şeyler duymak istiyorum.

Şimdilik ev hanımıyım ve onlarla yeterince ilgilenebiliyorum. Onları yaptıkları iyi şeylerde ödüllendiriyorum, gözlerinin içine bakarak her konudan söz ediyorum, yatmadan masal okuyorum. Her anne gibi mutlu olmalarını sağlıyorum. Ama nedense bilgisayarda iki saat kaldığımda ya da onlarla oynamadığım günler suçluluk duyuyorum. Çocuklarımızı nasıl faydalı insanlar olarak yetiştirebiliriz; lütfen biz genç anneleri aydınlatır mısınız?

RUMUZ: KANADA’DAN ANNE OLMAK ÇOK GÜZEL


Ah benim sevgili kızım, bence sen çok çok iyi bir annesin. Çünkü çocuklarını büyük bir sevgiyle yetiştiriyorsun. Çocukların muhtaç oldukları en önemli şey sevgidir. Ama bu sevgiyi onlara hissettirmeyi bilmek gerekir. Yoksa "Yediriyorum, içiriyorum, onlar için saçımı süpürge ediyorum, onlara en pahalı elbiseleri ve en güzel oyuncakları alıyorum, cep harçlıklarını da veriyorum. Daha ne istiyorlar, bilmem ki" şeklindeki sevgi değil onların bekledikleri. Elbette bunları da aşırıya kaçmadan yapmak gerekir.

Ama bence, en önemlisi onlarla vakit geçirmek, onları en saçma şeyleri anlattıklarında bile can kulağıyla dinlemek, hasta veya üzüntülü oldukları anlarda yanlarında olmak ve size güvenmelerini sağlamaktır. Sanırım sen bunları zaten yapıyorsun. Senden gördükleri sevgi, onları iyiliğe yönlendirecektir. Onlara merhameti, insan, hayvan, doğa ve çevre her türlü canlıya sevgi ve saygı göstermeyi öğretmelisin. Bunu senin de uyguladığını görerek öğrenmeleri en önemlisi. Çünkü sen onlar için ideal ve örnek alınacak tek varlıksın, sakın unutma. Kendine de zaman ayırabilmelisin elbette; neden vicdan azabı duyuyorsun ki...

İzmir’de yaşayan çocukluk arkadaşımı arıyorum

Merhaba ablacığım, size Antalya’dan yazıyorum; yardımınıza ihtiyacım var. Sizden çocukluk arkadaşımı bulmak için yardım istiyorum. Bu arkadaşımla birbirimizi 20 yıl önce yaşadığımız İzmir’de kaybettik. Babamın görevi dolayısı ile İzmir’den ayrılmak zorunda kaldım. Sık sık değindiğiniz gibi çocukluk arkadaşlıkları unutulmuyor; ne zaman İzmir’e gitsem, oturduğumuz yerlerde arıyorum arkadaşımı, ama nafile. Onlar iki erkek kardeşti, Taner ve Bülent. Eğer yazınızı okursa, belki bana ulaşabilir.

E-mail adresim: tulay_yildirim@yahoo.com
Yazarın Tüm Yazıları