Paylaş
Bir sabah uyandığınızda hiçbir şeyi görmediğinizi düşünün! Bir de hayata bu şekilde başladığınızı! Daha anne karnındayken bununla baş başa bırakıldığınızı... Evet, kör olmaktan bahsediyorum, düşüncesi bile korkunç gelen o gerçekten... Güneşin sıcaklığını hissedip onu görememekten. Yağmuru izlemek ne güzeldir değil mi? Her yağmur sonrası pencereye çıkıp toprağı koklamak... Peki ya o yağmuru hiç görememek nasıldır sizce? Bütün sessizliklerden korkmak, her adımınızı korkuyla, endişeyle atmak... Biliyorum, bütün bunlar korku veriyor size, okumak ise çok zor! Niye biliyor musunuz? Kabullenemiyorsunuz. Peki ya onlar? Görme engeliyle hayata merhaba diyen küçücük çocuklar? Oysa en savunmasız, en çaresiz halimiz değil midir çocukluk hallerimiz? Bir de bu çaresizliğin üzerine kaderin yazdığı bir çaresizlikle başlamak ne kadar korkunç, bir düşünsenize. İlk yaş günü pastası kesilir ama göremezsin. İlk oyuncağın alınır, sadece hissedersin ama göremezsin. Renk diye bir kavram hiç olmayacaktır, çünkü nasıl olsa görmüyorsun, göremeyeceksin. Boy boy fotoğrafların çekilir ama göremezsin. Olsun, annen baban görüyor, boş ver sen görme! Onlar anlatırlar seni sana. Ne acı, ne zor değil mi? Bütün bu olup biteni bir çocuğa anlatmak... Bütün çocuklar top oynarken onlar cesaret bile edemezler. Bırakın cesareti, izleyemezler bile. Çünkü görmüyorlar! Çünkü korkuyorlar! Neden mi? Sessizlikten, düşmekten, yaralanmaktan, sesten, yani anlayacağınız hayata hep 1-0 yenik başlıyor onlar. Görme engellilere eğitim veren bir kurum veya öğretmen bulurlarsa, onlardan şanslısı yok bu hayatta. Peki ya bulamayanlar? Görme engellilere eğitim verecek bir öğretmen bulamadığı için açılamayan okullar? Bir şehir düşünün, koca bir şehir. Kafe, bar ne ararsan var. Ama görme engellilere eğitim verecek bir kurum yok. Niye, çünkü öğretmen yok! Denizine, havasına, tarihi mekanlarına hayran kaldığınız bir yer. Burası Bursa... Ve ne yazık ki üzerine yemeğini döktüğünde, lavaboları pis bıraktığında ya da düştüğünde kızdığınız görme engelli çocuklar da sizin çocuklarınız. Soruyorum sizlere: Karanlıkta boğulan bu çocuklar mı görme engelli, yoksa biz mi? Sahi ya sizler görüyordunuz değil mi? Özür dileriz çocuklar “karanlık bir dünya” ve yine merhaba size.* Bir görme engelli annesi Mine SüzerÇocuğu görme engelli olan bir annenin “Engelliler Günü” dolayısıyla kaleme aldığı ve duygularını içeren, bu yürek sızlatan mektubunu mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaştırmak, onun ve onun gibi annelerin sesini duyurmak istedim. Bu çok acı gerçeği yaşayanlar elbette çok daha iyi bilirler. Ancak bizler de hiç değilse onların yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Onların seslerini yöneticilerimize, bakanlarımıza duyurmaya çalışabiliriz. Umarım bu ses, gereken etkiyi yapar. Bir an için gözlerinizi sımsıkı kapatın, kulaklarınızı tıkayın ve kendinizi onlardan biri olarak düşünün. Bir daha hiç göremeyeceğinizi ya da duyamayacağınızı varsayın. Ürpertici değil mi?
Paylaş