Bunca mutsuzluk elbette hasta eder insanı

Bu hafta hep ailelerinden, büyüklerinden, onların yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerinden söz edip, şikayet eden mektuplar yayınladım. Bu bir tesadüf müydü ben de bilmiyorum ama o kadar buna benzer mektup alıyorum ki artık bunları görmezden gelemezdim.

Aileler, ister istemez hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor ve bizi yönlendiriyorlar. Bazen de bu mektupta görüldüğü gibi mutsuzluğumuza da yol açabiliyorlar.
En olmaması gereken şey, ailenin çocuklarını kendi seçtikleri insanlarla, ya da birbirlerini tanımalarına fırsat vermeden evlendirmeleri? Bu tür evliliklerin sonu mutlaka hüsranla bitiyor. Bunu gerekirse bin kez yazacağım bıkmadan. İşte içini dökecek bir yakını bile olmayan, yıllardır bunalımlar içinde yaşayan bir gencecik kadın?
“Hastalıklarımdan bunaldım” diyor. Oysa saydığı tüm hastalıkları ruhsal gerginliğin, cinsel uyumsuzluğun ve yaşadığı mutsuzluğun sonucu? Geçinemediği, hiç sevmediği kocasından boşanmaya bile hakkı yok. Bu kısacık yaşamda, böyle kaybolup giden hayatlara bakıp üzülmemek elde mi?

Yaşamım o kadara karışık ki ne yapsam içinden çıkamıyorum

Merhaba Feyza Abla, ben Almanya doğumlu, 23 yaşında, evli, 3 yaşında bir oğlan çocuğu annesiyim. Aile yaşantım etrafımdaki yaşıtlarımdan, arkadaşlarımdan farklıydı, annem ve babam ayrı, annem hasta ve benden 7 yaş küçük kız kardeşime ben bakıyordum. Annemin hastalığı beni küçük yaşta hayli etkilediğinden tüm sorumluluğu ve kardeşimin sorunlarını vazife olarak kabullenip evi idare etmeye çalıştım. Annemin kollarımda rahatsızlanıp bayıldığı ve beni korkuttuğu oluyordu, geceleri defalarca kalkıp nefes alıp almadığına baktığımı dün gibi hatırlıyorum. Hafta sonlarını hastane acil servisinde geçirmemize ya da gece doktorların eve gelmesine alışmıştık neredeyse.
Senelerim böyle geçti abla, ta ki ben okulda eşimi tanıyıncaya kadar. Tanışmamız üzerinden bir iki hafta geçmeden annem bu ilişkimizi öğrendiğinde onu tanımak istemesiyle sorunlar başladı.
Annemin isteği üzerine -yani millet ne der diye- hemen imam nikahımız oldu, ardından nişan, nikah, düğün derken evlendim.
Daha tam olarak onu sevip sevmediğimden emin bile değildim ama bir erkek tarafından korunmaya ihtiyacım olduğundan ve artık sorumluluk sahibi olmak istemediğimden ses çıkartmadım. Belki vazifelerim azalır diye düşünüyordum.
Ama eşim istediğim gibi çıkmadı, beni hiç kıskanmayan, pek çok şeyi benden bekleyen biriydi. Anneme bile kafa tutan, onunla bile konuşmayan bir kişiydi. Şu anda da ikisinin arasında kalmış durumdayım.
Zamanla ben de bunalıma girdim. Bir günü annemle ettiğimiz büyük bir kavga sonucu canıma kıymak istedim; evden çıktığım gibi kendimi oradan geçen bir arabanın önüne attım ama şoför zamanında fren yapıp engel oldu. Sonra beni hastaneye götürdüler. Bir ay orada kaldım, çıktım ve her şeye gene bıraktığım yerden başladım.
Annemin hala, evli olduğum halde beni idare etmeye çalışması; ya da eşimin her şeyi benden beklemesi... Erkeklerin arasında deliler gibi çalıştığım halde, kazandığım paradan medet umması. Dayanamıyorum artık abla, kardeşim tam tersine anneme sözünü geçirebilen, dediğini yaptırabilen bir kişiliğe sahipken ben herkes tarafından kullanılıyorum gibime geliyor ve bu da benim çok gücüme gidiyor. Kendimi çok yalnız hissediyorum.

ÇIKMAZLARDAYIM

Eşimle hemen hemen 10 aydır ilişkide bulunmuyorum çünkü artık bu bana zevk vermiyor hatta 6 aydır da ayrı yatıyoruz, istemiyorum. Zorla değil ya, hiçbir şey hissetmiyorum artık ona karşı...
Kimseye güvenemiyorum; bir arkadaşım bile yok dertleşecek? Çevremdeki herkes bana çıkarcı gibi geliyor? Ya da benden daha dertli oluyorlar? Kime bir şeyler anlatmaya kalkışsam, sonunda durup onların sorunlarını dinliyorum.
Her hafta sinir doktoruna ve psikiyatriste gidiyorum ama onların da bana yardım ettiğini sanmıyorum. Bir hap verip, beynimi uyuşturuyor ya da 45 dakika durmadan konuşup beni eve yolluyorlar. Zaten hastalıktan da sıkıldım, pek çok hastalığım var çünkü? Migren, astım ve sinir hastasıyım...
Neden bu yaşta bu kadar hastalık, bu kadar çok sorun yaşıyorum? Ben de yaşıtlarım gibi gezip eğlenmek isterken tüm günümü doktorda ve iş yerinde geçirmek zorunda kalıyorum.
Bir sevdiğim var; evet sevdiğim ama çok da fazla yaklaşmadığım biri? Zaten o da meydanda yok abla. Geçen sene onunla beraberdik; çok da iyi anlaşıyorduk. Eşime ihanet etmiyordum ama ona yakın olmayı istiyordum. Çünkü yanında çok rahattım. Ta ki annem ve babam onu görünce, arabayla kovalayıncaya kadar... Ondan sonra da yok oldu gitti. Beni sevdiğinden eminim ama evli olduğum için böyle yürümeyeceğini söyleyip çekti gitti. Onu çok özlüyorum ve çok seviyorum, ilk defa aşık oldum, ilk defa kendimi birinin yanında rahat hissettim.
Çıkmazlardayım abla; yaşamım o kadar karışık ki, içinden çıkamıyorum, üstelik ufukta hiçbir ışık da göremiyorum? Yapayalnız ve desteksiz nereye kadar?
İstediğim gibi anlatamadım her şeyi? Ama mutlaka anlatmalıydım size... Çünkü buna ihtiyacım vardı.
RUMUZ: YAPAYALNIZ
Yazarın Tüm Yazıları