Bugün okuyucum Emel Aygören Şen’in sözleriyle yüreğinize dokunuyorum biraz

Bütün bir hafta boyunca cinsellikle ilgili sorularınızı cevaplamak zorunda kaldım.

Hürriyetim.com.tr sitemize başvuran yüzlerce okur, Hürriyet gazetesinin ciddi; okurlar tarafından da çok büyük ilgi gören cinsellik araştırmasına paralel olarak beni sorgu yağmuruna tuttular. Bunca cinsel konudan sonra biraz daha duygusal olmaya ihtiyacım var belki de. Cinselliği yine hafta içi yazılarımıza bırakalım da, biraz sevgiden söz edelim dedim. Bu maddi ve çıkar ilişkilerinin giderek yoğunlaştığı dünyamızda, sevgiden o kadar az söz ediliyor ki. Belki sevgiyi onun yaptığı gibi biraz hatırlatmak gerekiyor. İşte size kalemi gerçekten güçlü bir okurumdan, Emel Aygören Şen’den gelen satırlar. Çanakkale’de yerel bir gazetede köşesi var. İmkanım olsa gönderdiği yazıların hepsini yayınlarım. Bu cumartesi günü onun sözleriyle yüreğinize dokunayım biraz.

Kimi zaman sevgiyi dopdolu yaşadığınız için de hırpalanırsınız. Sarsılıp örselenirsiniz. Sevginin kokusunu, rengini ve dokusunu anlatamazsınız ki bilsinler. Ve insan tadını bilmediği güzelliğin, yokluğunu hissedemez ki...

İnsanoğlu doğduğu gün; yüreğindeki sevgi tohumları da canlanırmış. Uyandığı her sabah, yüreğinde minik sevgi tohumu küçücük bir filize dönüşürmüş. Ve uyanılan tüm sabahlar kadar, sevgi filizleri oluşurmuş insan yüreğinde.

Ne kadar da masalsı geliyor değil mi?... Her sabah bir sevgi filizine sahip olarak uyanmak ve besleyip büyütmek o filizleri... İnsan yüreğine sevgi tohumu bir kez düşmeye görsün; sevgi bitmez, sevgi tükenmez ve ardı arkası kesilmezmiş sevginin.

Dedim ya; bir kez düşmeye görsün sevgi tohumu insanın yüreğine. Uçsuz bucaksız olur sevgi dünyası. Kimi zaman kuşların kanatlarına iliştirilip en uzak diyarlara gönderilir. Kimi zaman balıkların pullarına işlenip deniz aşırı diyarlara yollanır.

Ve yüreğinizdeki sevgi tohumlarını filizlendirebilirseniz; öylesine büyür ki sevginiz. Dağları seversiniz; dumanlı doruklarından sevda türküleri gelir kulaklarınıza.

Çiçeklerle kelebeklerin ahenkli dansını seversiniz; güneşe selam yollayan. Kuşları bulutları seversiniz; rüzgarla oynaşan, ardına düşüp diyar diyar dolaşan. Yemyeşil ormanları seversiniz; yağmurun gözyaşlarını koynunda biriktiren. Mavi denizin çarşafını aralayıp, su yüzüne sıçrayan yunus balıklarını seversiniz. Siz doğayı seversiniz. Kendinizi ve çevrenizdeki canlıları seversiniz.

Mine çiçeğini seversiniz. Hem de koskocaman yüreğinizle seversiniz! O otsu gövdeli minik mine çiçeği, ayak altında bir yerde size maviş maviş gülümser. Bir de bakarsınız, kocaman bir ayak gelip, hoyratça ezer geçer! Islak izi kalır hoyrat pençelerin altında. Ve siz üzülürsünüz. Yüreğiniz de ezilir.

Siz atları da seversiniz. Aldığı kırbaç darbelerinin sebep olduğu, sırtındaki kan izleri kurumuş bir at görseniz içiniz sızlar. Öylesine yük vardır ki üzerinde. Ve çıkmak zorundadır yokuşu. Gözleriniz gidip, çaresiz gözlerini bulur. Ve sizin yüreğinizle o çaresiz gözler buluştuğunda, hüzünlü yakarışları duyarsınız...

Sevimli bir sokak köpeği gelir dolanır ayaklarınıza. Yaz sıcağında, kavrulan bedenini suya doyurursunuz.

Ve bir an gözlerine bakarsanız, size minnet duygularıyla baktığını hissedersiniz.

Bu şükran törenini uzatması için fırsat verirseniz, kuyruğunu sallamaya başlar sevimli ve şımarıkça. Ertesi gün bir bakarsınız o sevimli köpek çırpına çırpına can veriyor sokak ortasında; zehirlenmiş! Tüm canlılarla beraber hayvanları da sevdiğiniz için; üzülüp yüreği acıyan siz olursunuz.

Doğayı ve sevgiyi katleden bazı insanların, yüreğinin üzerini kaplamış kalın nasır tabakasını yumuşatamazsınız. Onlar için zordur çünkü sevmek. Kurtları, kuşları sevmek, sokak köpeklerini sevmek, araba altlarında ısınıp kışı geçirmeye çalışan kedileri sevmek; nasır yürekliler için ne kadar zordur bilir misiniz? Ne çare ki, onlar insanları da sevemezler. Kendilerini de sevemezler. Çünkü bazıları için gerçekten zordur sevmek. Becerebilmek gerekir sevgiyi ve tadına varıp da yaşamak; sonsuza kadar...

Sağlık ve İNADINA SEVGİ ile hoşça kalın...
Yazarın Tüm Yazıları