"Hayat beni hiç şımartmadı ki" diyor gencecik okurum.
Gerçekten aşağıdaki satırları okurken, içimden geçenler de buydu. Bazen insana o kadar beklenmedik, alışılmadık, tahmin bile edilemeyecek acılar yüklüyor ki hayat... Buna kader mi demeli, büyüklerimizin dediği gibi "kahpe felek" mi, yoksa "Tanrı onu deniyor" diye mi düşünmeli... Çünkü inanırım ki, bizi dener sürekli ama bilemiyorum...
Ancak hayatın şımarttığı, sorunları sadece aşk meşk ya da "Nasıl daha çok kazansam" olan bazıları için, bu tür olaylar belki de masal gibi geliyordur. Sanki hemen yanı başımızda değil de, uzayda, bizden çok uzaklarda gerçekleşen yaşam öyküleriymiş gibi...
Evet sevgili okurlarım... İşte gerçek bir yaşam öyküsü daha... Dudak büktürecek, "Bu kadar da olmaz ki" dedirtecek bir öykü yine sizlere...
Bu gencecik hanıma söyleyebileceğim şey, güçlü bir insan olduğu... Gerçekten çok güçlü... Belki bir başkası olsaydı onun yerinde çoktan uçuruma düşmüştü bile... Annesinin yolunu izlemeye başlamıştı... İşin kolayına kaçmıştı çoktan.
Ama o sanırım baba bildiği üvey babasının ona gösterdiği yoldan, onun çizdiği yaşam çizgisinden sapmamak için var gücüyle direnmiş. Yüreğinin sesini dinlese de, mantığı ona zaten ayakta durmayı öğretmiş.
Evet! Gelin onu hep birlikte kutlayalım. Ve yine aklının sesini dinlemesini, asla yılmamasını, sevdiği erkeğe güvenmesini söyleyelim hep birlikte...
Sanki herkesin günah keçisi benmişim gibi hissediyorum
Merhaba Güzin Abla, ben 21 yaşındayım ve hayatta tek başına kalmış bir kızım. İnan o kadar doluyum ki... Neresinden başlasam, bilemiyorum.
Annemle babam ben 2 yaşındayken ayrılmış. 18 yaşıma kadar iki taraf arasında mekik dokudum. İkisi de başkalarıyla evlendi... Üvey annem döverdi beni... Zaten sinir hastasıydı, tedavi görüyordu.
Üvey babam ise eşi bulunmaz bir insandı. Ne yazık ki 3 sene önce akciğer kanserinden kaybettik. Beni okutan, kimsenin beni üzmesine izin vermeyen bir insandı. Onu kaybettikten sonra hayatın gerçekleri yüzüme çarpmaya başladı. Annem beni okuldan aldı. Gerekçe hazırdı; paramız yoktu ama aslında üvey babamdan kalan paraları yeni sevgilisine yedirmişti.
Ben işe girdikten sonra da o adamın kredi kartı borçlarını bana ödetmiş de, haberim yok...
GERÇEKLERİ ÖĞRENİNCE YIKILDIM
Annem genç bir kadın, bir erkeğe ihtiyacı olabilir diye düşünmüştüm. Ama adamın evli olduğunu öğrenince yıkıldım.
Rahmetli babamdan ve annemden bir de erkek kardeşim vardı. 15 yaşındaydı. O da okulu bıraktı yalvarmalarıma rağmen. Okumak istemedi. Tabii bunun bir nedeni de annemin "Yeter okuduğu kadar okudu, artık çalışıp bize baksın" diye tutturmasıydı. Bu kadar mı cahildi...
Evli olduğunu duyduktan sonra artık istemiyordum bu adamı... Ama tabii annemin "Kapı açık, gidebilirsin" sözlerini duydu bu kulaklarım... Ne yapabilirdim, mecburen kabullendim. Ta ki bir akrabamdan annem hakkındaki gerçekleri duyuncaya kadar... Bir anda yıkılmıştım, namus kavramı yok olmuştu benim için.
Anne senin evinde evlilik çağında bir genç kız var; nasıl getiriyorsun elin adamlarını bu eve?
Allah’a şükür kimseden bana zarar gelmedi; belki de rahmetli babam korudu beni... Bir akşam sokakta üç kişi yolumu kesti; "Sen bu kadının kızı değil misin, fiyatın ne kadar" diye arabaya çektiler beni. Çığlık çığlığa kendimi arabadan attım. O gün evden ayrıldım.
SEVGİYE AÇ BÜYÜDÜM
1 ay bir akrabamızda, 1 ay tanıdık bir yaşlı kadının yanında kaldım. Daha sonra kendime bir ev tuttum. Allah’a şükür kendimi geçindirecek kadar alıyordum. 1,5 sene oldu tek başınaydım. Ama yine de rahat bir nefes alamadım. Tabii ki beni de uçuruma çekmeye çalıştılar.
Tam da bu sırada öz baba bildiğim adamın babam olmadığını öğrendim. Öz baba bildiğim insanın meğerse çocuğu olmuyormuş ve tabii üvey annemden olan kardeşim de bir başkasındanmış. Ama bu acı gerçeği babam bilmiyordu, ona nasıl söyleyebilirdim ki?
Bu yaşıma kadar bana hiç bakmamış olsa da, yanına bile almasa da, sadece istediğim zaman bana para yardımında bulunmak aklına gelse bile, yine de babam bildiğim bu adamın bana bir kere sarılması yetiyordu.
O kadar sevgiye aç büyüdüm ki Güzin Abla... Tabii ben de hatalar yaptım; benim yaşımdaki insanlar anne ve babalarından akıl alırken, ben tek başıma karar vermeyi öğrendim. Birini sevdim, sevdiğim insanı ailem yüzünden kaybetmenin eşiğine geldim.
Ve dün gerçek babamın kim olduğunu öğrendim. İnanır mısın hiç içim cız etmedi, çünkü benim için elden farkı yoktu... Ama annem, beni bu kadar üzecek şey yapmasına rağmen, ameliyat olurken yine ben yanındaydım. Herkes kızıyor bana, "Neden gidiyorsun hálá annenin yanına, seni bu kadar üzdüğü halde" diyor. Ama içimde Allah korkusu var benim.
Annem beni hiçbir şey yapmasa 9 ay karnında taşımış...
SEVDİĞİM KİŞİ AİLEMİ İSTEMİYOR
Şimdi sevdiğim insan ailemle tüm bağımı koparmamı istiyor. Bir yandan o da haklı, hiç böyle şeyler görmemiş ki hayatında.
Kendimi işime vermeye çalışıyorum, her zaman kendime güveniyorum ama yanlış yapmaktan korkuyorum. Üstümde hayatın yükü var; kardeşlerim yanımda olmasa bile onları düşünüyorum sürekli. Sanki anne ve babaları benmişim gibi vicdan azabı çekiyorum.
Korkuyorum Güzin Abla, hasta olmaktan korkuyorum, ağlayamıyorum bile... Her şeye karşı tepkisiz kalıyorum. Mide ağrıları çekiyorum. Bu nasıl bir anne, nasıl bir aile, nasıl bir namus kavramı, anlayamıyorum. Daha birçok şey var akrabalarımızla ilgili, tamamen aynı durumlar. Ama onların kendi hayatı, beni ilgilendirmiyor. Zaten herkes kendi hayatından sorumludur. Sanki hepsinin günah keçisi benmişim gibi hissediyorum. Senden sadece bana bir yol göster diyebiliyorum. Çünkü bugüne kadar elimden geleni yaptım, ayaklarımın üzerinde kaldım. Ama kendimi iyileştirecek gücü bulamıyorum artık kendimde...