Bir yuva yıkmış; her yuva yıkan gibi o da mutlu olmamış

Hemen ilk akıllarına gelen ölüm! Sanki yaşam, istedikleri gibi harcayabilecekleri bir saçmalık... Bu özene bezene yaratılmış beden, hemen ilk engelde atılacak, değersiz boş bir çuval?

Oysa bu beden bize çok iyi bakalım diye emanet edildi.
Yaşam, gözümüzü dünyaya açtığımız andan itibaren inanılmaz bir mücadeledir. Minik bebeğin yaşama tutunuşunu gözünüzün önüne getirin. Ağır hasta birinin ölmemek için direnişine kadar tüm bir yaşamı düşünün. Kolay mı sanıyorsunuz yaşamak?
Evet. Yaşamak... Her şeye rağmen, tüm zorluklara rağmen... Ve her adımımızın mücadele olduğunu bilerek yaşamak...
Gelelim, dudağınızı bükerek okuyacağınız, şu gencecik kadının öyküsüne. Hatalı olduğunu kabul ediyor. Ama ona bu gibi durumlarda, ne yapması gerektiği öğretilmemiş ki?
Sevmiş, kendini kaptırmış. Bir yuva yıkmış. Her yuva yıkan gibi, evliliğinde aradığı mutluluğu bulamamış.
Çok genç ve safmış? Eski eşini kendisiyle aldatan erkeğin, bunu yeniden yapabileceğini hiç düşünememiş. İnanmış, güvenmiş, hayal kırıklığına uğramış? Ama bu hayal kırıklığı içinde, düşüncelerine bir zamanlar yüz vermediği eski erkek arkadaşı yerleşmiş. Her mutsuz kadın gibi? Ve hayallerde aldattığını düşünmüş eşini? Bundan bile utanç duymuş. Ama ya erkek? Bakın o yaptıklarından hiç utanıyor mu?

Ölüme doğru gidiyorum yardım et abla

Sevgili Güzin Abla, herkesin derdine deva oluyorsun, benim derdimin devası var mı yok mu, bilemiyorum.
Ama derdimi paylaşabileceğim, dertleşebileceğim kimsem olmadığını biliyorum. Bu yüzden sana yazdım, cevap verir misin, vermez misin, bilmiyorum, ama şansımı deniyorum.
Henüz 18 yaşındayım, evliyim?Ve bir de küçük çocuğum var.
Eşimle tanıştığımda bir tuhaf oldum. Gözüm ondan başkasını görmüyordu, varım yoğum oydu sanki? O zaman anladım ki o hayatımın erkeğiydi? Benden büyüktü, ayrıca kendisi evliydi ve çocukları vardı. İkimiz de bu ilişkinin imkansız olduğunu bile bile yakınlaştık. Birbirimizi çok seviyorduk, ona resmen tapıyordum.
Gözüm ne ailemi, ne de başka bir şeyi görüyordu. Daha sonra kendisi eşinden ayrıldı, ben de ailemin beni vermeyeceğini bildiğimden, ona kaçtım. Biliyorum simdi, “Ah cahil kızım neden üst üste hatalar yaptın?”diyeceksin. Ama oldu bir kere. Sevdim onu... Hem de çok? Zaten bütün bunlar birkaç ay içinde gelişti. Bu arada hamile kaldım. Bu çocuğu benden başka hiç kimse istemiyordu ama ben doğurmaya kararlıydım. 6 aylık hamileyken, eşimin beni eski eşiyle aldattığını öğrendim. Çok zor günler geçirdim, çok aşağılandım, kendimi bunca zaman kullanılmış gibi hissettim, çok ağladım çok yıprandım.
Ona karşı tek bir hatam olmadığı halde bana bunu nasıl yaptı? Madem beni aldatacaktı neden benimle beraber oldu? Neden boşandı? O günden sonra tüm dünyaya, tüm erkeklere güvenimi yitirdim.
Ailem sağ olsun, bana sahip çıktı. Kapılarını bana açtı. Zaten ailem hiçbir zaman onu istememişti. Ailem çok tutucudur, bu beraberliğe karşı idiler. Her fırsatta dönersem kapılarının bana açık olduğunu söylüyorlardı. Ama ben sabretmek istiyordum. Belki çocuğumuz doğduktan sonra değişir diyordum. Öyle de oldu. Doğumdan sonra birden değişti. Evine, çocuğuna, bana bağlı bir adam oluverdi birden. Ama bana yaptıklarını bir türlü unutamadım. Sürekli ağlıyordum, telefonlarını, ceplerini kurcalıyordum ama bir şey bulamadım.
Tek sorunum bu değil, ablacığım. O beni aldattığında, ben de eski erkek arkadaşımı düşünmeye başlamıştım. O bana herkesten çok değer verirdi. Dünyada beni en son aldatacak insandı ama ben onun kıymetini bilememiştim işte...
O da beni hala seviyormuş. Doğum yaptıktan birkaç ay sonra eski arkadaşımı daha çok düşünür oldum. Bunu daha fazla sürdürmek istemedim. Çünkü sadece düşüncede olsa da, kendimi eşimi aldatıyormuş gibi hissediyorum.
Birkaç sefer eşimden ayrılmayı denedim. Çocuklarını sebep olarak gösterdim, kendisini artık sevmediğimi, eski olayları unutamadığımı söyledim. Bana her seferinde “Bir psikologa git” diyor. “Bir gün farklı konuşuyorsun, ondan sonraki gün bambaşka biri olup çıkıyorsun” diyor. “Senin karakterin oturmamış, kendini bulmalısın” diyor.
Zaten o da bıktı, “Düzelmeyeceksen ayrılalım” dedi sonunda. Onu da beceremedim abla. Bu sefer daha kötü oldum. Saatlerce hüngür hüngür ağladım, yapamadım. Ondan ayrılmak istemedim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bir yandan da eski erkek arkadaşım hala kafamı kurcalıyor. Kendimi tanıyamıyorum, kendimden nefret ediyorum. Eşimi seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. Sevsem, eski erkek arkadaşımı düşünmezdim diyorum. Sevmiyorsam neden ondan ayrılamıyorum. Onsuz bir hayat düşünemiyorum.
Ne olursun bana ne yapmam gerektiğini söyle... Çok zor durumdayım. Bazen intihar edip kendime yaptığım bu işkenceden kurtulmak istiyorum. Kimse bunu bilmiyor, bir sefer bileğimi kesmeye çalıştım ama olmadı.
Bazen aklımdan “Arabaya bin, son sürat hayatına son ver” diye geçiyor. Sonra çocuğumu düşünüyor vazgeçiyorum. Gördüğün gibi hayatta hiçbir şeyi doğru dürüst beceremediğim gibi ölmeyi de beceremiyorum. Bunları anlatacak kimsem yok. Bir uzmana gitsem bile, utancımdan anlatamam.
RUMUZ: DERMANIM OL
Yazarın Tüm Yazıları