Bir şey yapmamız için daha kaç kardelenin solması gerek

Güzin Abla, yakılan, taşlanan ve eziyet edilen hep kadınlar... Hatta çoğunlukla onlar daha kadın bile değil, sadece çocuklar. Ama aldıkları her nefesin bedelini ödüyorlar.

Haberlerde anlatılıyor, gazetelerde yazılıyor, bin türlü kitap onların acısını anlatıyor. Ama neden duyan yok? Neden durduran yok?
Onların çocuklukları yok, çünkü onlar kız. Onlar daha küçükken büyümeleri gerek.
Her şeyi yapabilmeliler, düşünmekten ve konuşmaktan başka...
Onlara yaşamak yasak, sadece nefes alabilirler. O da aileleri izin verdiği sürece.
Kukladan başka bir şey değiller ama bir çocuğun ruhuna sahip olan kuklalardır onlar.
Eğer yaşamak istiyorlarsa, isyan ediyorlarsa, susturuluyorlar, öldürülüyorlar.

ÖNEMLİ OLAN SADECE BAŞLIK PARASI

Her gün dayak yiyorlar. Tabiî ki alışıyorlar, kollarındaki morluklara, saçlarından sürüklenmeye, geceleri sırtlarının üstünde yatamamaya, ailedeki soğukkanlı gözlere. En çok da susmaya alışıyorlar.
15’inde tanımadıkları birine satılıyorlar, kurbanlık gibi.
Alan kaç yaşında, kız istiyor mu, seviyor mu, kimin umurunda? Önemli olan sadece başlık parası.
Annelerin kalıplaşmış bir sözleri vardır hep tekrarladıkları: “Kızım sevgi zamanla gelir. Ben de babanı zamanla sevdim”
Sevmeyi tatmamış insan, alışkanlığı da sevgi zanneder.
O kız, sevmediği, kocası denilen adamın aslında tecavüzüne uğruyor evliliğinde.
Daha kendisi çocukken, kendi bebeğine annelik ediyor.

ÖLÜMLERİNİ KABULLENİYORLAR

Alışıyor buna da alışıyor. Susuyor, yoksa kabullenmiş oluyor kendi ölümünü.
Onlar birer ölü aslında. Çocuk doğurmak, adamın keyfi, yemek ve temizlik için nefes alan ölü bedenler.
Peki direnenler, ruhları, hayatları için savaşanlar, onların bazıları kurtulmuş. Ama çok azı...
Kurtulmuş olmalarına rağmen, her gün korkuyla yaşıyorlar. Ölümün gırtlaklarında olduğunu biliyorlar.
Kabuslu geceler, kişisel problemler, bozuk bir psikoloji onların hayatı. Yaşıyorlar ama asla rahat değil, hep gizli ve korkulu. Ama yaşıyorlar hem de kendi hayatlarını.
Peki ya yakalananlar?
* Kızın kafasına kurşun sıkıyorlar, sevgilisinin gözü önünde. Ve sonra erkeği de sandalyeye bağlayıp kafasından aşağı kaynar su döküyorlar.
* Bir başka kızla, sevgilisine, ‘Gelin affettik, barışalım’ diyorlar. Sonra onları bir arabaya kilitleyip, arabayı ateşe veriyorlar.
* Hamile kızın kafasından aşağı yanıcı madde döküyorlar. Kızın kolları ve yüzü, üst bedenine yapışıyor.
Bunları yapan bu kızların aileleri... Bu kızlar yaşamak istedikleri için öldüler, dünyanın en doğal ve güzel duygusunu sevgiyi yaşamak istedikleri için öldürüldüler.

ERKEKLER KENDİLERİNİ İSPATLAMAK İÇİN ŞİDDET UYGULUYOR

Peki neden? Namus... Bana namustan bahsetmeyin, bu bir yalan. Bunlar namus için mi yapılıyor? Başka insanların ne düşüneceği endişesi için insan evladını öldürmez.
Bunlar güç, kontrol, kendini gösterme veya ispat için yapılıyor. Bu insanların kendileriyle problemleri var, kişisel sorunları nedeniyle şiddet uyguluyorlar. Duygulara yasak koyuyorlar. Huzur bulamıyor, kendilerini güçlü hissetmek istiyorlar, güçsüzlere saldırıyorlar.
Mesela büyük ağabey, kız kardeşini dövüyor. Çünkü kendisi de eziliyor ve biliyor ki karşısındaki tepki göstermeyecek, sonunda o zayıf beden üzerinde kendini üstün hissedecek.
Ve sadece kendilerini bir kişi, bir birey olarak hissetmek istiyorlar. Kendilerini güçlü olarak göstermek ve görmek istiyorlar. Bunun bedelini ise kız çocukları canlarıyla ödüyor.
Daha ne kadar devam etmesine izin verilecek dersiniz?
KAÇ KARDELEN DAHA SOLACAK?..
Rumuz: Cano Ü.

Yazarın Tüm Yazıları