İçinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde sokaktaki canların ne yiyip, ne içecekleri konusunda biz hayvanseverler endişe içindeyken, Beykoz Belediyesi’nin “Bir Yuva Arıyorum” projesi bizleri umutlandırdı. Bu proje kapsamında son olarak 300 sokak hayvanı sahiplendirilmişti.
Belediyenin web sitesine göz atınca ilçe için yapılan çalışmalar arasında 17 bin 672 haneye yeşil çöp bidonu teslim edildiği görülüyor. Bu güzel projeyle temiz bir çevre yaratılması amaçlanıyor. Ancak, bu uygulamaya ilişkin başkanın açıklaması, mahallelerde sokak hayvanlarının kümelenmesinin de engelleneceği doğrultusunda. Temiz bir çevre yaratmak, doğal olarak belediyelerin görevi. Ancak, Türkiye’de oluşmuş bir sokak hayvanı sıkıntısı var. Bu sorunu yaratan da insanların sevgisizliği, ilgisizliği ve sorumsuzluğudur. Mahallelerde sokak hayvanlarının kümelenmemesi için yeşil bidonlar düşünülürken, sokak hayvanlarının bu durumda aç kalmaması için de yeşil yemek kapları, su kapları da düşünüldü mü? Onlar şimdi ne yiyecekler? Bu durum sokak hayvanlarını açlığa mahkûm etmek demektir. Projeler, çevre, insan ve sokak hayvanlarının sağlığı düşünülerek hayata geçirilmeli. Çevre sağlığı için uygulanan bu tür projelere ek olarak; lokanta, otel, özel okulların yemek artanlarının hayvanlar için toplatılarak ilçeye yakın doğal ortamlarda, bahçelerde hayvanların doyması sağlanamaz mı? Beykoz Belediyesi’nin web sitesinde, sınırları içinde köpek sayısının 20 bine ulaştığı, bunların hayvan barınağında bakımları ve kısırlaştırmaları yapıldıktan sonra, ya sahiplendirildiği ya da doğal ortamlarına bırakıldıkları yazıyor. şu an Beykoz Barınağı’ndaki hayvanların sayısı belli değil. Çoğunluğu dışarıda. Aslında ülkemizdeki hayvan barınakları, sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için değil de, sadece sokaklardaki hayvan adedini azaltma amaçlı tasarlanmış. Barınaklar, ilçe merkezlerinden, çok uzakta, ücra köşelerde yaptırılmış. ınsana en yakın ilk evcillerden olan köpeklere bu şartlarda nasıl ulaşılır? Yaşam alanlarından uzak olması sahiplendirmeyi zorlaştırır. Onlar, asırlar önce evcilleşerek, yaşamlarını sürdürmek için insanoğlunu seçmişler. Bizse onları başımızdan atabilmek için ne mümkünse yapıyoruz. Lütfen hayvanlarımızı aç susuz, sahipsiz bırakmayalım. Rumuz: Yaşat ve yaşa
Gereksiz kıskançlıkla eşimi bunaltıyorum
Merhaba Güzin Abla, ben daha üç aylık evliyim ve eşimi çok kıskanıyorum. Eşinin kıskançlığından yakınan bir beyin yazısını okudum köşende, ben de eşimi çok bunalttığımı düşünüyorum. Ayrılığa kadar geldik. Oysa severek evlendik; beni aldatmayacağından da eminim ama elimde olmadan kıskançlık yapıyorum. Eşimi çok huzursuz ediyorum. Televizyon izlerken bile ona rahat vermiyorum, ona bakma, izleme, gibi müdahale ediyorum. Ardından tabi ki kavga çıkıyor. Eşim çok açık bir insandır, hiçbir şeyi saklamaz. Beni rahatsız edecek hiçbir şey de yapmaz ama ben kıskançlığımı yenemiyorum; lütfen yardım et. Rumuz: Kıskanç
Sevgili kızım, o mektuba da verdiğim cevapta kıskançlığın aslında bir tür ruhsal sorun, bir tür takıntı olduğunu yazmıştım. O genç kadının haklı bir nedeni vardı, eşi bir aralar çapkınlık yapmıştı. O da bunu unutamıyordu. Ama seninki gerçekten nedensiz bir sorun. Kıskançlığın insanın karşısındakine değil, asıl kendine güvensizliği olarak bilindiğini unutmamalısın. Bir uzmana başvurmaya ne dersin?