Herkesin bekaret ya da özgür seks hakkında söyleyecek o kadar çok sözü var ki hâlâ... Mektupların ardı arkası kesilmiyor. Ama ben bir şekilde bu konuya nokta koymak zorundayım.
Pek çok genç kız için bekaretini kaybetmiş olmak, ölümden bile daha büyük bir acı ve utanç vesilesi. Ama yine de zaman zaman bana “Güzin Abla, artık ülkemizde bekaretin önemi mi kaldı?” diye soranlar oluyor. Bu düşünce onların çevresinde geçerli olabilir ama ülkemiz yalnızca onların elit çevrelerinden ibaret değil.
Bugün üniversite düzeyindeki genç erkeklerin bile hâlâ bekarete önem verdikleri, flört ettikleri kızda bekaret aramadıkları halde evlenecekleri kızda mutlaka bekaret diye tutturdukları unutuluyor. Ne yazık ki hâlâ böyle bir çifte standart uygulanıyor. Bu durum, Hürriyet gazetesinin bir süre önce yaptığı bir araştırmayla da saptanmıştı. Üstelik bu oranın yüzde 85 gibi bir düzeyde olması, beni gerçekten şaşırtmıştı.
ışin ilginç yanı, günümüz erkeklerinin ciddi bir bölümünün bekaret hakkında en ufak bir bilgisi bile yok! Bu incecik ve geçirgen zarın kızlara özgü doğal bir antibakteriyel perde olduğunu ve küçük kız çocuğunu dış etkenlerden, mikrop ve bakterilerden korumak için tıpkı bademciklerimiz gibi bir işlev yüklenmiş olduğunu bilmiyorlar.
Bu ince zar, doğum yapmak ve nesilleri devam ettirmek için yaratılmış kadının, bu çok önemli organlarının korunmasını sağlıyor. Hatta bazı ilkel kabilelerde genç kız adet gördü mü, zarın işlevinin sona erdiği düşünülüyor ve doğurganlık dönemine girdiği için törenle kabilenin ileri gelenlerinden biri, örneğin rahibi tarafından, bıçakla inzal ediliyor... Nasıl olduysa, zaman içinde vajina ağzını perdeleyen bu zar, kızların namus sembolü olup çıkmış. Erkekler ona böyle bir görev yüklemişler. Kısacası doğal bir organı kendi düşüncelerine uydurmuşlar. Bugün ise bizler hâlâ bu konuda tartışıp duruyoruz işte... Bence hem aileler hem de erkekler eğitilmedikçe, kafa yapıları değiştirilmedikçe, kadına uygulanan bu zulüm devam edecek. Gelin şimdi size tüylerinizi ürpertecek bir mektup sunayım. Çok çarpıcı ve marjinal bir mektup olabilir ama böylece bu konuyu uzun bir süre kapatmaya kararlıyım...
İntihar edeceğim ama otopsi yapılırsa bakire olmadığım ortaya çıkacak
Güzin Ablacığım, ben lise sıralarında tanıdığım bir gençle yakınlaştım. Zaman içinde arkadaşlığımız ilerledi ve büyük bir aşka dönüştü. O, fiziksel olarak her kızın hoşlanabileceği kadar yakışıklı biriydi. Onunla kısacık bir zamanda, tahmin edemeyeceğim kadar çok mutlu oldum. O kadar güzel bir ilişkiydi ki, yaşadığım heyecandan dolayı hiçbir şeyin önemi yoktu benim için. Birbirimize deliler gibi bağlanmıştık. Deliler gibi sevişiyorduk... ıki yıllık arkadaşlıktan sonra bir gün hiçbir şey söylemeden, bir başkası için beni terk edip gitti. şimdi bakire değilim ve babam beni zorla hiç tanımadığım, istemediğim biriyle evlendirmek istiyor. Bizim buralarda bakire olmayan kız ailesine utanç verir ancak. Kendimi çok kötü hissediyorum, babama ne diyeceğimi bilemiyorum. Evlenmekten hep kaçıyorum ama sonuçta bir şekilde babam beni zorla da olsa evlendirecek. O andan itibaren yaşayacaklarımı düşündükçe perişan oluyorum. Kendimi öldürmek istiyorum. Başka çarem de yok aslında. Ancak sevgili ablacığım, kendimi öldürdüğümde, eğer cesedime otopsi yapacak olurlarsa, bakire olmadığım anlaşılacak. O zaman babamın duyacağı utancı düşünüp, kahroluyorum... Rumuz: Utanç