Barınaktan yeni Kukimi aldım Hadi siz de bir hayat kurtarın
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Size bundan 8 ay önce Nisan ayında 16 yıllık sevgili köpeğim, can yoldaşım Kuki’nin ölümünü haber vermiştim. Sizinle her şeyimi paylaşmaya o kadar alıştım ki...
Acılarım, üzüntülerim, sevinçlerimi hep sizlerle paylaşıyorum işte. Her ne kadar apartmanın bahçesinde 12 yaşındaki Pinky’m de olsa, ben evin içinde bir sevgili minik 4 ayaklı arkadaşın varlığına öylesine alışmışım ki... "Artık yaşım ilerledi, Kuki ile çok üzüldüm, yıprandım... Bir kedi çok daha kolaydır, üstelik ben çocukluğumdan beri o kadar çok kedi baktım ki, yine bir kedi alayım" dedim. Sevgili Ayşin Baltacan bana bir mail atmıştı. 2 aylık, mavi mavi bakan, çok şeker bir kedinin fotoğrafını gönderdiği... "Hadi bunu al" diyordu. Kuki’nin acısını biraz olsun hafifleteceğini düşünüyordu.
Evet... Adını Mavi koyduğum minik yaramazım, beni çok oyaladı. Onu çok sevdim. Yatağımda, kolumun altına girip uyuyordu. Ama öyle hınzır ki, tüm kediler gibi... Ya da birçok kedi gibi... İstediğin zaman gelmez, istediğin zaman gitmez, sevmek istersin, sevdirmez, öpüp koklamak istersin, yaptırmaz. "Pıt" der tırmık atar, "cırt" der diş atar. Elim ayağım, kolum, her yerim tırmık içinde. Üstelik 4 aylık olunca gözleri yeşile dönmez mi? İsmi de kaldı mı Mavi...
"Bir gel de seveyim ne olur, gel yanıma" diyorum. Kuyruğunu dikip, çekip gidiyor. İstediğin kadar yalvar. Hiç oralı değil, yumuşamıyor. Gururlu, onurlu, kendini kaptırmak istemeyen bir sevgili gibi kafir. Burnu havada, uzun kuyruğu soru işareti şeklinde. Ameliyat olduktan sonra, düz ayak bir giriş katına taşındım. Evin önünden hep köpek gezdiren hanımlar, beyler geçiyor, içim sızlıyor. Elimde olmadan, sahiplendirilmek istenen köpek ilanlarına bakıyorum. Özellikle de barınaktakilere... "Ah bir köpek alsam" diye heyecanlanıp duruyorum.
Bu kadar benzerlik olmaz!
Bir akşam, bir de ne göreyim. Hasdal barınağından Damla Mafyan, bir mail göndermiş tüm gruba... Karşımdaki resimde Kuki’min gözleriyle bana bakan bir Coocker durmuyor mu? Bu kadar benzerlik olabilir mi Tanrım? Sanki sevgili can yoldaşım öte alemi beğenmemiş de yine bana ulaşmaya çalışıyor, inanılacak gibi değil. Hemen harekete geçtim. Benim için onu Hasdal’dan Üsküdar barınağına getirdiler, eksik olmasınlar. Asude Hanımcığım, benim için baktı ona birkaç gün... Bu arada söylemeden edemeyeceğim, Üsküdar barınağı barınakların içinde en iyilerinden biri. Asude Ustaoğlu da, canla başla çalışıyor, çırpınıyor sevgili dostlarımız için. Gittim, aldım, getirdim eve. Kukimin aynı... Tıpa tıp benzeri... Hareketleri, davranışları bile aynı.. Şimdi yanımda. Kuki 2’m o benim. Her dakika kucağımda. Her an gözümün içine bakıyor. Ama onu sağlığına kavuşturmak için zaman gerekiyor. Tabii en büyük sorun, evin eski efendisi Mavi beyefendi ile anlaşamaması. Olsun, ben onlarla mutluyum.
Hayvancıklarımızı yasadan önce vicdan korumalıdır
Barınakların durumunu bir de gönüllü Asude Ustaoğlu’ndan dinleyin..."Geçtiğimiz gün, Üsküdar Barınağı’nın çok önemli, çok özel bir ziyaretçisi vardı. Hepimizin Güzin Abla’sı, sevgili Feyza Hanım barınağımızı ziyarete geldi. Bu gelişin çok önemli bir sebebi vardı. Onunla 16 yılını paylaşan, Kuki’nin melek olmasının ardından, sokağa terk edilen, önce Hasdal RM’den, oradan da yolu bizim Üsküdar Barınağı’na düşen sevimli mi sevimli Coocker’i, duyduğunda, barınaktan bir can sahiplenmek istemişti. Yeni Kuki’sinin mutluluğunu, gösterdiği sevinci kelimelerle anlatmak mümkün değil. Üsküdar Barınağı’nın 3 yıldır gönüllüsüyüm. Orada olduğum zamanların en keyifli en özel anları, ev ortamından, barınağa atılan hayvanlardan bir tanesini bile sahiplendirebildiğim, onun yine alıştığı, sevgi dolu ortama dönmesini sağlayabildiğim anlar.
İşte o gün böyle bir keyfi hep beraber yaşadık sevgili Feyza Hanım’la beraber. Ama geride sahip bekleyen o kadar çok hayvanımız var ki... Bizler onları birer ikişer sahiplendirmeye çalışırken onlarcası, yüzlercesi sokağa terk ediliyor. Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum.
Varlığımızın sebebi olan, annelerini, babalarını terk edenler, doğurdukları birkaç saatlik yavrusunu çöp bidonlarına atacak kadar merhametten uzak, vicdansız bir toplum mu olduk? Değer yargılarımıza ne oldu? Bu durumdan en çok nasibini alanlar da, bebekken alınıp, özenle bakılıp, sıkılınca sokağa atılan, barınaklara terk edilen bizler gibi can taşıyan sevgili hayvanlarımız...
Üsküdar Belediye Başkanı Sayın Mehmet Çakır’a buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyor, barınağımızın 3 yılda geldiği koşullar, barındırma ve rehabilitasyon hizmetiyle birçok yerel yönetime örnek olmasını gönülden diliyorum.
Merhametinizi esirgemeyin
Bugün İstanbul genelinde 32 ilçe ve 41 ilk kademe belediyesinin kaçında, Barındırma ve Rehabilitasyon Merkezi var? Gönüllü kurum ve kişileri barınaklarına, yasaya rağmen, ısrarla sokmak istemeyen birçok belediyenin, gözlerden uzak kalmak istemesinin sebebi ölüm kampına döndürdükleri barınaklarında, hayvanları kafesler içinde kaderlerine terk etmeleri. Belediyelerin çoğunun Rehabilitasyon Merkezi yoktur, tabii barındırma yeri de... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iki yakada kurulmuş olan, Tuzla ve Hasdal Rehabilitasyon Merkezleri’ne birçok ilçeden getirilen hayvanlar kısırlaştırılmak için toplanır. Kısırlaşırlar, alındıkları ilçelere geri döneceklerine, nedendir bilinmez, İstanbul’un ücra ormanlık alanlarına bırakılırlar. Sokağına, mahallesine alışan bu hayvanları kaçınılmaz ölüm bekler. Büyük maliyetlerle toplanıp, kısırlaştırılan bu hayvanlar neden ormana terk edilir ki? Alıştığı sokağına dönmek isteyen hayvancık, ormandaki yaban hayattan, belki bir yarasadan aldığı kuduz mikrobuyla, İstanbul’un kırsalına iner. Ve bu ihmalin sonucu, 21. yüzyıl Türkiye’sinde, ancak 3. Dünya ülkelerinde var olan kuduz görülür. Peki bu durumda, bunun suçlusu ormana atılan köpekler midir? Aşılamanın önemini anlamayan, hayvanları sadece sorun olarak gören idari yönetimler için, bölgelerinde kuduz çıktığı zaman suçlu her zaman bu hayvancıklardır. Öldürmek çözüm olsaydı, bugün sokaklarımızda bir tek hayvana rastlamazdık. Hayvanların da can taşıdığını, unutmadan; terk edilen, sokaklarda yaşamını sürdürmeye çalışan o canlardan merhamet ve şefkatinizi esirgemeyin. Unutmayalım ki, onları yasa değil önce vicdan korumalıdır.