Paylaş
Anabilim dalı sosyoloji olan rahmetli annem, annenizin köşe yazılarını ilgiyle okurdu. Annelerimizi maalesef birer sene arayla kaybettik ve hayatın cilvesine bakın ki, bir zamanlar dertleriyle sizden medet uman insanları küçümserken, şimdi ben de çareyi sizde arıyorum.
İçinde bulunduğum durum, en yakınım olanlarla dahi paylaşmaya müsait değil.
Annemle babam boşandıklarında ben küçüktüm. Ne boşanmalarından önce ne de sonra babamın içki problemi ve çapkınlıkları yüzünden, onunla içten ve samimi bir ilişki kurabildim.
Bundan birkaç sene önce kronik ağrılarım nedeniyle doktora gittiğimde lenf bezi kanseri teşhisi konuldu.
Babam, kendisinin tabiriyle “ayrı geçirilen senelerin acısını çıkartmak” adına onun bulunduğu ülkede yaşamam için ısrarda bulundu.
Üstelik yaşı da ilerlemişti ve işleriyle ilgilenebilecek güvenilir birine ihtiyacı vardı. Normal şartlarda asla kabul etmezdim ama hastalığımın beraberinde getirdiği duygusallıkla onunla olan ilişkimi düzeltme ihtiyacı hissettim.
Babamın evinde çocuğuyla birlikte yaşayan benden yaşça küçük bir kadın var. Yaşayan derken yanlış anlaşılmasın. Babamın asistanlığını yapan, misafirlerini ağırlayan ve ev işleriyle ilgilenen biri. Hamileliği ve boşandıktan sonra gelen maddi sıkıntılar nedeniyle üniversite hayatına zamanında ara vermiş, şimdi ise anabilim dalında master yapıyor. Bu şekilde yazarak ona onurlandırmaya çalıştığımı sanmayın.
Tüm bu yazdıklarımdan habersiz kendisini hal ve hareketlerimle zamanında oldukça kırmıştım.
Şimdi düşününce üzülüyorum ama onu kendi ayakları üzerinde durmak istemeyen, bu yüzden zengin bir yaşlıya tahammül eden biri sanıyordum.
ÇOCUĞUNA BAKABİLMEK İÇİN BABAMA ASİSTANLIK YAPIYOR
Kendisinin kira ödememe karşılığında babamın asistanlığını yaptığını, güçlüklere karşı ayakta duruşunu, entelektüel birikimini fark etmem en az bir senemi aldı.
Onun ışıltısını, zarifliğini ve güzelliğini fark ettikçe, babamın evinde daha çok vakit geçirir oldum. O zamanlar bunun farkında değildim tabii.
Her şey o kadar masumaneydi ki. Birlikte yenilen yemekler, içilen kahveler, sohbetler...
Tüm bunlar babamın genelde eve uğramayışından, uğrasa dahi terör estirmesinden kaynaklanan durumlardı. Tesadüfen gerçekleşen görüşmelerimiz ise bir süre sonra yerini randevulaşarak yenilen yemeklere ve sohbetlere bıraktı.
Her ne kadar bu durumu kimseden gizleme gereği duymasam da zamanla içimde çalan tehlike çanlarını duymaya başladım ve zor olsa da ondan uzaklaştım. Acımı azaltsınlar diye nelere sığındım, değinmek dahi istemiyorum.
Tam olarak onun ne zaman sessizce bana hayat verdiğini, sıcaklığı ile yanmaya başladığımı, hayatımda ilk defa böyle hissettiğimi anladığımı bilmiyorum.
Üstelik onun da bu şekilde hissettiğinden eminim. İster istemez ele veriyordu kendini. Onu içkili gördüğüm ilk ve son gece gözyaşlarına boğularak içindekileri dile döktüğünde ise şüphem kalmadı. O an gözümü kararttım.
HERKES ONUNLA BABAMI BİRLİKTE SANIYOR
Babamın tepkisi, toplumun dayattığı sosyal sınıf farkı, yakın çevremin ne diyeceği, evlenip boşanmış olması... Hiçbir şey umurumda değildi.
Sadece babamla aralarında herhangi bir münasebetin geçmediğinden emin olmalıydım ama bunu nasıl öğrenirdim onu incitmeden. Nitekim öğrendim.
Babam onu seviyordu. Duygularının karşılıksız olduğunu bildiğinden korkutmamak için yaklaşamıyor çünkü öyle bir durum söz konusu olursa eğitimini dahi tamamlamadan evden gitmek isteyeceğinden emin.
Evet, babam tüm bunları düşünecek kadar seviyor onu ama tuhaf bir şekilde onu üzmek için elinden geleni de ardına koymuyor.
Aralarında herhangi bir şey geçmediğini öğrendiğimde o kadar ümitlenmiştim ki, gelecek ile ilgili, onunla birlikte oldum.
O, babamın duygularını bilmiyor. Onu sevdiğimi ve onunla olmak istediğimi, uzaklara gidebileceğimizi söyledim.
Kabul etti. Şimdi ise her şeyden habersiz niye ondan uzaklaştığımı anlamaya çalışıyordur eminim.
Ona acı çektirdiğim, yeterince derdi yokmuş gibi tüm bunları yaşattığım için kendimden nefret ediyorum.
Ne yapmalıyım sizce Feyza Hanım? Takdir edersiniz ki bu durumu kimseye anlatamıyorum.
Babasının âşık olduğu kadına âşık bir erkeğim. En kötüsü de yakın çevremizin babamı ve onu birlikte sanmaları. Bunu düşündüğümde ise hissettiğim tek şey mide bulantısı.
Bazen kendime ve yaşadıklarıma dışarıdan bakmaya çalışıyorum ve istemsizce gülüyorum kalp sızıntısıyla.
Böyle bir duruma düşeceğimi birkaç sene önce söyleseler asla inanmaz, inanmadığım gibi de şiddetle kınardım.
Ama gelin görün ki, iki sene öncesine kadar ölümle cebelleşirken ve yaşayacağıma dair umudumu yitirmişken, hayatın meğer farklı planları varmış benimle ilgili.
Onu çok özlüyorum. Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. Ama kendim için bir çözüm bulamıyorum.
Rumuz: Kimseye söyleyemem
Huysuz ve yaşlı bir adamın kaprisi uğruna...
Böyle bir ilişkiye karşı çıkmaya hakkımız var mı? Genç bir adam, genç bir kadın ve aralarında ister istemez doğan bir aşk öyküsü...
Yaşlı ve zengin bir o kadar da huysuz bir adamın, çocuğuna hiçbir zaman gerekli ilgi ve sevgiyi vermeden yıllarını geçirmiş bir adamın olmayacak ve ona yakışmayan aşkı...
Bu genç adam ve bu genç kadın bu olmayacak aşka yenik mi düşmeliler?
Bu yüzden kendi aşklarından vaz mı geçmeliler? Ben buna samimiyetle “hayır” diyorum.
Paylaş