Merhaba Güzin Abla... Ben 26 yaşında bir anneyim. 17 yaşındayken evlendim, 18’imde anne oldum. Çocukluğumu yaşamadan anneliği tattım.
Belki de hayatımın en güzel döneminde akranlarım gibi gezip eğlenmek yerine çocuğumu büyüttüm. Evliliğimi ailede en çok isteyen kişi babamdı. Hep bir vefa borcundan bahsedip duruyordu. Benim de anlam veremediğim bu vefanın ödenmesi için evlenmem gerekiyordu.
Evlendiğim kişi, yani eşim akrabamızdı. Teyzemin oğluydu.
Aradan uzun bir zaman geçti, oğlumuz büyüdü ve okula başladı. Tam bu sırada babamla annem şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrıldılar. Ben babama çok düşkünüm, hani derler ya "Kız çocukları babaya düşkündür" diye. İşte ben de öyleyim.
Babamın annemden ayrılışı, üstüne üstlük istemediğim bir evlilik ve sonuçta yasak aşk!
Bunalımdayım, ne yapacağımı ve nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum. Kafam karışık ama evliliğimi de kafamda bitirmiş durumdayım.
Aslında size daha fazlasını anlatıp belki de bir anne şefkatine sığınır gibi size içimi dökmek istiyorum ama şimdilik sadece bunları yazabiliyorum. Güzin Abla ne yapmam lazım? Lütfen bana yardımcı olun.
Rumuz: Yalnızlığım
Sevgili kızım, her şey başından itibaren hatalıymış.
Vefa borcu her ne ise, hayatını mahvetmiş. 17 yaşında sana zorla yaptırılan bir evlilik... Üstelik teyze oğlu gibi çok yakın bir akraba evliliği... Yine çocuk denecek yaşta anne olman...
Sevmediğin bir erkekle yaşadığın bu zoraki evliliğin sonucu diyebileceğim bir de yasak aşk...
Bu aşkın detaylarını vermemişsin ama tahmin edebiliyorum. Tamamen sevgi ihtiyacından kaynaklanan bir aşk arayışı olmalı bu. Ama tabii ki evliliğinin yürümeyeceğinin de en büyük kanıtı. Madem bu evliliği kafanda bitirmişsin kızım, neden gerçek anlamda da bitirmiyorsun?
Gereksiz bir yasak aşkın sonuçlarını, acısını, ayıbını yaşamamalısın.
Sorun baban ise, yani sırf onun uğruna evliliğini bitiremiyorsan, bence bu kadar sevdiğin babanı karşına al ve ona, "Benim hayat boyu mutsuzluğuma katlanabilecek misin? Bunu kaldırabilecek misin?" diye sor. Bence baban da razı olacaktır.
İki sevgili arasında kaldım
Sevgili ablacığım, ben 18 yaşında bir lise örgencisiyim ve gerçekten iki sevgili arasında kararsız kaldım. Biri eski sevgilim, diğeri ise şimdi birlikte olduğum insan. Birlikte olduğum kişiyle her şey çok iyi gidiyordu. Derken eski sevgilim karşıma tekrar çıkıp aklımı karıştırdı. Birden ne yapacağımı bilemedim.
Şimdi ise yeni sevgilimle aram bozuldu. Çünkü birden ondan soğudum. Artık onu istemez oldum. Aklımda şu anda eski sevgilim var. Şimdi ben ne yapabilirim? Ne olur yardımcı olun çünkü yeni sevgilim bu duruma çok üzülüyor. Gerçekten de onu böyle görünce ben de çok üzülüyorum.
Rumuz: İki aşk arasında
Bütün bunların bir tek nedeni var: 18 yaşında olman, gençlik ateşi içinde kimi gerçek anlamda sevdiğini, istediğini, ne yaptığını bilememen... Sevginin, aşkın, arzulamanın sınırlarını çizemediğin için kafan çok kolaylıkla karışabiliyor. Sana yakınlaşıp, duygularını karıştıran eski sevgilinle yeni sevgilin arasında bir seçim yapamıyorsun.
Ancak artık soğuduğunu söylediğin yeni sevgilini madem bu kadar üzüyorsun, onu oyalama... Gerçeği kabullenmesi için yardımcı ol. Ancak şunu da söyleyeyim, iyi düşün ve bir süre önce ayrılmış olduğun (nedeni ne ise) eski sevgilinden yeniden uzaklaşıp, şimdi artık soğuduğunu söylediğin yeni sevgiline bir kez daha dönmeyi aklından bile geçirme. İnsanların yürekleri oyuncak değil.
Elimizi tutacak bir el mutlaka var
Sevgili Güzin Abla, bu dünyada her şey, biz insanlar için. Acılar, korkular, hastalıklar ve ölüm. Bütün bunlar bizi ne kadar üzüp, perişan etse de, bu karanlıklardan çıkmak yine bizim elimizde.
Bir yerlerde elimizi tutacak bir el mutlaka vardır, yeter ki onu bulmak isteyelim.
Bundan üç sene önce feci bir trafik kazasında kardeşimi kaybettim. O an, benim için sanki dünyanın sonu gelmişti. Hayattan koptum. Eşimden, çocuklarımdan bile uzaklaştım. Depresyona girdim. Uykusuz günler, geceler geçirdim. Ölümü kabullenemiyor, sadece kardeşimin geri gelmesini bekliyordum.
O günlerde Aslı’m ile tanıştım. O bir psikolog. Ona ilk gittiğimde enkaz halindeydim. Herkes gibi bana "Üzülme, ağlama, hayat devam ediyor" demedi. Aksine "Acını doya doya yaşa, acılarınla yüzleş" dedi. Bana umut verdi, sevgisini verdi. Beni hayata, eşime ve çocuklarıma döndürdü. Yakın bir dostu bekler gibi sabırsızlıkla, onu göreceğim günü bekler oldum.
Şimdi gülebiliyorum, insanları yeniden sevmeye başladım. Aileme dört elle sarıldım. Yüreğimde bir yer hálá cayır cayır yansa da mutluyum.
Artık kardeşimin gelmeyeceğini biliyorum. Gittiği yerde çok mutlu olduğunu da biliyorum. Onu içimde bir yerlere sakladım.
Aslı’m kardeşimle benim aramda çok özel bir yerde. Kendimi kötü hissedince Aslı’mın varlığını düşünmek bile bana iyi geliyor. Biliyorum ki Aslı orada ve elimi her uzattığımda tutacak. O dünyanın en harika insanı. Herkese böyle bir dost dilerim. Onu çok seviyorum.
Sizin aracılığınızla ona buradan teşekkür etmek istiyorum. İyi ki varsın, iyi ki seni tandım, psikolog Aslı Akkan.
Rumuz: Ayşe B.
Sevgili kızım, ani gelen ölüm, çok sevdiğin kardeşinin bir anda yok oluvermesi, elbette kolay kabul edilecek gibi değil. İnsanların bir kayıp karşısında susması, konuşmak istememesi, o kaybı anmaktan bile kaçınması bana göre çok daha acı.
Evet bu çok şeker genç psikolog hanımın seni yönlendirmesi çok doğru. Gerçekten acının üzerine üzerine gitmelisin. Hayat devam ediyor.
Ama bugüne kadar hep yanında olan çok sevgili kardeşin hiç yokmuş gibi davranman, hiç doğal değil. Bu büyük bir mücadele ister. Oysa onu sık sık anman, yaşadığınız güzellikleri hatırlaman, yokluğuna yavaş yavaş kendini alıştırman çok daha normal değil mi?