Paylaş
Atatürk güneşi 19 Mayıs 1919’da büyük kurtuluşun müjdesini veriyor ve Anadolu’da Samsun üzerinden doğuyordu. İşte o güneşle kurtuluş ve kuruluşa giden yolda Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılıyordu.
O günden bugüne tam 92 yıl geçti. Ve Atatürk Türkiye’sinde demokrasinin parlayan ışıkları altında bugünlere gelindi. Cumhuriyetimizin kurucusu Atamızı, bugün 10 Kasım 2011’de, ölümünün 73’üncü yıldönümünde saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Ne yazık ki, biz onu yüreğimizde yaşatmaya çalışırken, Atamıza yapılan saygısızlıkların önlenmesini istiyoruz.
Atatürk’ün emaneti olan bayrağımıza ve cumhuriyete, gençliğimiz sahip çıkacak ve o batmayan güneş her vesileyle saygı ile anılacaktır. Gidiniz ve görünüz, 15 Mayıs 1919 sabahı terk ettiği İstanbul’un Şişli semtinde olan evindeki mirasını görünüz. Bir takım elbise, iki ayakkabı, üç adet kravat ve söndürülmüş bir sigara izmariti ve bir somyalı yatak...
İşte o yüce insan geride bunları bırakmış, tek hedeflediği nokta, bu ülkenin kurtuluş hareketini başlatmak üzere, yola çıkmıştı. Yağışlı bir ak-şamüstü gökyüzünde şimşekler çakarken, karanlık sokaklardan Samsun Postahanesi’ne doğru yol alırken, yanında arkadaşları vardır, Manisa’ya acele bir mesaj iletmesi gerekir. Çünkü orada emirlerini bekleyen bir komutana ulaşması, kurtuluş hareketinin ilk işareti sayılacaktır.
Telgraf memuruna kendini tanıtır ve acele mesajı iletmesini söyler. Memur, havanın şimşekli olduğunu söyleyerek, bunun mümkün olmadığını belirtir. Zira eğer bağlamaya kalkarsa şimşeklerin biri kendi üzerlerinden düşerek postaneyi yakabilir. Atatürk ısrar eder ve mutlaka Manisa’daki komutana bağlanması gereğini söyler.
Posta memurunun elini tutar, arkadaşlarına da diğer elini verir ve ilave eder: “Çalıştır makineni, çakan şimşek bizim üzerimizden ya toprağa iner, ya da bizi öldürür.
Çünkü bir kurtuluşun hikayesi var bu mesajda ve Manisa’ya mutlaka gitmeli.”
Eğer bu ülkeyi refah seviyesi üstünde, taşımak istiyorsak, her vesileyle bize bu özgür günleri emanet eden Atatürk’ü şükranla anmak mecburiyetindeyiz.
Nejat Taşkın
Sevgili okurum, önderimiz Atatürk’ü ölüm yıldönümünde, rahmetle anıyoruz ama onun sayesinde özgürlüğe ulaşmış bu ülkenin özgür kadınlarından biri, ona diktatör sıfatını yakıştırıyor. Oysa “mutlakiyet yönetimi”nin yerine “Halk iradesine dayalı cumhuriyeti” o getirdi... Atatürk nasıl bir diktatörse, dönemin bütün düşünürleri, yabancı devlet adamları, hatta düşmanları bile onu “gerçek bir demokrat” diye ayakta alkışladılar.
Arkadaşımla aşk yaşıyor
Sevgili Güzin Abla, 23 yaşında genç bir kızım. Liseden beri sevdiğim biri var, bir türlü vazgeçemiyorum. Dayanamayıp ona aşkımı itiraf ettim. Fakat ”Ben seni arkadaşım olarak seviyorum, değer veriyorum. Sen daha iyilerine layıksın” dedi ve gitti kardeşim kadar sevdiğim bir arkadaşımla çıkmaya başladı.
Benimle Facebook’tan görüşmeyi de kesti. Daha sonra tekrar arkadaş listesine ekledi. Gerekçe olarak “Biz eski arkadaşız, arkadaşlığımız bitmesin” dedi. Ben de onu eklemek istiyorum ama guruma yediremiyorum. Gönlüme söz geçiremiyorum. Sence ne yapmalıyım?
RUMUZ: Kararsız
Sen onu sevgili olarak görmek istiyorsun oysa o seni arkadaş olarak görüyor, bunu değiştiremezsin. Eğer isteseydi arkadaşının yerine, seninle çıkabilirdi. Belki de özellikle böyle davrandı... Boşuna ona umut bağlamamalısın artık.
Paylaş