Aşkın bittiği noktada evlilik hiçbir şeyi kurtarmaz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Merhaba Güzin Abla. Her gün yazılarınızı merakla okuyanlardan biriyim.
Konu aşk ya da evlilik olunca herkesin bir şeyler söylemek istediğini, en azından bazı yorumlar yaptığını tahmin ediyorum...
Evliliği sabit bir yol olarak düşündüğümüz için bazı değerler yitiriliyor. Zaman da burada büyük bir rol oynuyor. Aşk evliliği yapmış çiftlerde oluşan en geçerli nedenin aşkın bitmesi olduğunu düşünüyorum. Aşkın bittiği yerde pek de hoşgörü, sıcaklık, tatlı gülüşler, kucaklaşmalar kalmıyor. Bu, özellikle aşk evliliği yapmış çiftler için geçerli. Aşkın o güçlü varlığını yaşayıp da tüketmiş çiftler bir noktadan sonra birbirilerine tahammül edemez oluyorlar. O güçlü duygunun yerini şefkat alıyor; ötesi yok...
İşte bunun yokluğunda bir şeylerin eksik olduğunu düşünmeye başlıyoruz. O tatlılığı, o heyecanı belki de özlüyoruz. İnsanoğlunun doğasında var sevgi... Aşk, yorumlarda olduğu gibi ’özlenen aşk’ oluyor. Belki de sorun burada başlıyor. Aynı evi paylaşmak yeterli. Bu, bence olabilecek bir durum, toplum bunu kabul eder ya da etmez, bu artık bir gerçek... Bana göre aşkın bittiği noktada evlilik hiçbir şeyi kurtarmaz.
Tanıdık bir çiftin boşandığını duydum ve sordum bir sohbet esnasında, neydi boşanma sebepleri, diye. Aldığım cevap "Aşkımız bitti" oldu. Çok basit bir yanıt diye düşünebilirsiniz ama aşk için tek gerçek bu...
RUMUZ: DESEN
Sevgili oğlum, şu "Sevgililer Günü" haftasında bu yorumlarına yer vermek istedim. Haklı olduğun noktalar var ama, sanırım evlenmeden bir arada yaşamayı öneriyorsun. Sana göre aşkın yok olup gitmemesi için... Bence evlilikle, evlenmeden aynı evi paylaşmak arasında pek de ciddi bir fark kalmıyor bu açıdan. İnsanlar aynı evi paylaşıp, birbirlerini her şekilde görmeye, her an bir arada olmaya başlayınca, aşkı besleyen heyecan, özlem ve arzu gibi unsurlar yok oluveriyor. İnsanların birbirlerini ’ev hali’yle görmeye başlamasıyla ve günlük alışkanlıklar çiftlerin arasına yerleşiverince, bu arada sık sık yenilenen tartışmalar da başlayınca, aşk kanatlanıp uçuveriyor. Belki de aşkı en çok besleyen şey, kavuşamamanın getirdiği özlem ve arzu...
Dershane öğretmenimle ilişkimi unutamıyorum
Merhaba Güzin Abla; üç aylık bir kursa gittim ve neredeyse hayatım değişti. Sonra staj dönemim başladı. Stajda bizden sorumlu olan ve hatta dershanede de bana eğitmenlik yapan birine aşık oldum. Kısa bir süre sonra bu aşkın karşılıksız olmadığını anladım ve her şey o kadar çabuk gelişti ki, bir anda sevgili olduk ve evlenmeye karar verdik. Ailelerimiz tanıştı ama bir şeyler eksikti; eskisi kadar güvenim yoktu ona. İlişkimizin başında beni aldatmıştı ama, onu affetmiştim. İkinci bir ihanete katlanamazdım. Hem de her an bizim yanımızda olan bir kızla. Kıza ondan rahatsız olduğumu hissettirmeye çalışıyordum ama umurunda bile olmuyor, ben yokmuşum gibi davranıyordu. Erkek arkadaşımı birkaç kez uyardım ama, "O benim arkadaşım" diyordu. Bir gün bayağı tartıştık ve o son görüşmemiz oldu.
Babamın vefatından sonra ikinci bir yıkım yaşıyordum. Bir hafta sonra aradı ve görüşelim, konuşalım dedi. Yüzünü bile görmek istemedim o sıralar, çok kırgındım ve gururum kırılmıştı. Aylarca kendime gelemedim... Ama onun bir sıkıntısı yoktu, hatta o kızla gezmeye bile başlamıştı. O zaman iyi bir karar aldığımı anladım. Ama halen "Beni hiç mi sevmedi, hiç özlemiyor mu?" soruları kafamı kurcalıyor. Yardım et; artık onu aklımdan da kalbimden de atmak istiyorum.
RUMUZ: ONU ÇOK SEVMİŞTİM
Güzel kızım, anlaşılan öğretmenin senden oldukça büyükmüş. Arkadaşlarının da dediği gibi tecrübeli biriymiş. Demek ki, seninle birlikteyken başka birileriyle de beraber olmaktaymış. O kızın da sevgilisi olduğu belli zaten.
Öğretmen-öğrenci aşkının hiç yakışık almadığını söylememe izin ver. Sonuçta seninki kısa süreli bir maceradan öteye gidemeyen bir beraberlikmiş. Özellikle de o sevdiğin öğretmen açısından... Seni sevmiş olsa da ne önemi var? Bitmiş gitmiş artık, kafanı takma bunlara.
Bu mektubumu yayınlarsanız belki barışırız
Sevgili ablacığım, biliyorum bu tarz çok mektup alıyorsun. Benim durumum belki de çok basit görünür sana ama üzüntüm çok büyük... Birini seviyorum ve harika bir ilişkimiz vardı. Ya da ben öyle sanıyordum, ayrılana dek. Aslında ufak tefek sorunlarımız vardı ama kopamıyordum. O, üniversitede okuyor; bu sene kazandı. Ben de Türkiye’nin en önemli şirketlerinden birinde çalışıyorum. Aynı yaştayız, aynı şehirdeyiz. Birbirimizi liseden beri tanıyoruz ve ilişkimizi sürdürüyoruz. Başımızdan acı, tatlı pek çok olay geçti. Her şeye rağmen birbirimizden kopmamıştık. Ancak şu an ayrıyız. Son olaylar yüzünden bana çok kırgın, farkındayım. Ablacığım senden ricam bu yazıyı 14 Şubat’ta yayınlaman. Onu ne kadar çok sevdiğimi bilmesini ve bana son bir şans vermesini istiyorum. Belki sayende bu şekilde barışırız. Bunu benim için yap, lütfen...
RUMUZ: BEYAZ MELEK
Sevgili kızım beni bağışla; ne yazık ki yazılarımı günü gününe hazırlayamıyorum, teknik olarak bu imkansız. Genelde iki gün önceden hazırlanıyor köşem. Bu nedenle bu yazını, 14 Şubat’a yetiştiremedim.
Ama umarım, sevdiğin kişi bu mektubunu görür ve senin onu ne kadar sevdiğini anlayıp, dediğin doğruysa, bu saçma ayrılıktan vazgeçip, sana yeniden bir şans tanır. Ama eğer umduğun gibi olursa, sen de bu şansı iyi kullan lütfen...