Paylaş
Sevgili Güzin Abla, ben hayatımda şu ana kadar hiçbir kararımı kendim vermedim. Hep ailemin dediğini yaptım. Onlar nasıl yaşamamı istiyorlarsa öyle yaşadım. Ama artık buna bir dur demem gerektiğinin farkındayım.
13 yıllık bir arkadaşımdan ciddi bir kazık yedim. Arkadaşımın annesiyle babası, o 4 yaşındayken vefat etmiş. Şimdi teyzesiyle yaşıyor. Bana yaptığı affedilecek bir suç değildi. Ama annem illa “Onunla barışacaksın” diyor. Kimsesiz olduğu için onu affetmeliymişim.
Herkes onun çok iyi biri olduğunu söylüyor, çünkü herkesin yanında masumu oynuyor.
Ben ise barışmak istemiyorum. Kimsesiz olduğu için ona acıyıp affetmemin de doğru olmadığını düşünüyorum.
Ailemin içinde ben de hep yalnızdım ve hâlâ da yalnızım.
Her zaman ablamı daha çok sevdiler ve onunla ilgilendiler.
Hiç kimse bana hayatta yalnız olduğum için acımadı.
Annemin tek dediği; “Barışacaksın, o kadar!” Benim ne istediğim onun için önemli değil. Nereye kadar onların dediklerini yapacağım?
Gelecekte zorlanacağımı biliyorum, o yüzden anneme kendi kararlarımı kendim vermem gerektiğini söyleyebilmem lazım. Lütfen bana yardım et.
Rumuz: Bilinmeyen kişi
Sevgili kızım, kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama bugün artık 10 yaşındaki çocuklar bile ailelerine “Ben böyle istiyorum” diyerek direniyorlar, kişiliklerini ortaya koymak istiyorlar.
Bazen abartıyorlar tabii ama bu da bir özgüven meselesi...
Sanırım ailen senin kişiliğini bastırmak istemiş. Sen de onlara karşı hiç direnmemişsin. Kendini tamamen onların ellerine teslim etmişsin.
Elbette ki ailenin istekleri önemli ama unutma ki sen de bir bireysin ve senin isteklerin ve kararların da önemli.
Hele sadece seni ilgilendiren arkadaşlarınla ilişkilerin konusunda kararlarına saygı duymalılar.
Bence artık kendini önemsemeye başlamanın zamanı gelmiş.
“Telefona paramız yetmez” dediğimde eşim bana vurdu
Merhaba Güzin Abla, ben size Belçika’dan yazıyorum. İki yıla yakın bir süredir evliyim. Çok erken yaşta evlendik. Ben 20, eşim ise 21 yaşında.
Evliliğimizin başında kayınvalidemin evinde oturuyorduk. Evimizi zor ayırdık. Eşimle iki yılda üç kez ayrılmaya kalktık...
O hiç benimle birlikte bir şeyler yapmak istemez. Her hafta sonu dışarıya kahveye gider. Beni bir yere götürmez.
Bir şey isterim, her defasında “Tamam, yaparım” der ama yapmaz. Ben bu durumdan çok sıkıldım. Bir keresinde de telefon almak istemişti, “Paramız yetmez, almayalım” dedim diye bana vurdu. İstediği olmadığında beni tersliyor. Ne yapmalıyım?
Rumuz: T.U.
Evliliğinde bir şeylerin iyi gitmediği, bu kısacık süre içinde üç kez ayrılmaya kalkışmanızdan anlaşılıyor. Güzel kızım, bence bu adam sana uygun biri değil. Bu evlilik de senin istediğin gibi gitmiyor. Hele eşinin bu kadar basit bir nedenden sana vurması affedilecek gibi değil. Buna izin vermemelisin. Kendini ezdirmemelisin.
1 Mayıs kutlu olsun
Bugün 1 Mayıs. Hem benim doğum günüm hem de İşçi ve Emekçiler Bayramı.
Benim çocukluğumda 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı”ydı. O gün resmi tatildi. Pikniğe gider, baharın güzelliğini tadardık.
Bütün dünyada emekçilerin bayramı olarak kabul edilen 1 Mayıs, ülkemizde bahar bayramı olarak kutlanırdı.
Pek çoğumuz bu bayramın kökenini bilmezdik. Ta ki, kanlı Taksim olayları yaşanıncaya kadar. Bayram kana bulanıncaya kadar...
1 Mayıs, sokağa çıkma yasağıyla ruhumuzun karartıldığı bir gündü artık. Her yıl neşeyle kutladığım doğum günüm, bana acı veriyordu.
Şükürler olsun o kötü günler geride kaldı.
Bahar bayramı tadındaki emekçilerin bayramı kutlu olsun.
Paylaş