Paylaş
26 yaşındayım ve nişanlıyım. Birkaç ay sonra evleneceğiz. Her şey güzel gidiyor. İyi anlaşıyoruz ve ailelerimiz birbiriyle uyumlu. Bugüne kadar hiçbir sorun yaşanmadı aramızda.
Ancak nikah tarihi yaklaştıkça, yavaş yavaş eşya stresine girdik. Nişanlım birkaç yıl önce bir ev almış, onun borcunu ödüyor. Ev, küçük ama şirin. Ama annem evi hiç beğenmedi. Ben de sevmedim fakat bir süre sonra değiştiririz diye sorun etmedim. Aramızda konuştuk ve anlaştık.
Annem de bir şekilde ikna oldu ama sürekli bahsedip duruyor: “Sen yeni gelinsin, herkes nasıl güzel evlere çıkıyor. Kabul etme.”
Nişanlım da zorlanmak istemiyor. Şimdi eşya almaya başlayacağız. Annem tam takım her şeyi istiyor. Ben de lüks eşyalara düşkünüm. Alacağımız eşyalarda sorun yok, istediğimi alabiliyorum. Sorun, nişanlımın kendi evinde yeni aldığı birkaç parça eşyası olması. Nişanlım onları kullanmak istiyor ama ben pek istemiyorum.
Yeni alacağımız eşyalara uydurmak zor olacak. Bu sefer bunda kriz yaşıyoruz. Ben de hassasım. Sürekli konuyu açıp kavga etmek istemiyorum ama içime de sinmiyor. Eşya konusu açılınca hemen kalbim sıkışıyor.
Çünkü ortak yolu bulamıyoruz. Bulmaya çalışınca tartışma çıkıyor.
Aslında nişanlım benden bir şey esirgeyen biri değil. Ama bu eşya konusunda sanırım daha maddi olarak düşünüyor. İkimiz konuşunca aslında bir şekilde ortak yol bulup anlaşıyoruz. Fakat aileler işin içine girdi mi, her şey sarpa sarıyor.
Onlardan da ayrı bir şey yapamam. Kabul etmezler. Çocukları evleniyor, tabii ki yorum yapıp yardımcı edecekler. Ama ben arada kalıyorum.
Dediklerimi kimse duymuyor. Mutluluk, huzur, biliyorum ki bunlarla olmuyor. Sorun sanırım bu devirde herkes lükse düşkün. Muhteşem evler, arabalar gösteriş yapmak için her şey... Bir şey eksik olsa hemen utanır olduk.
Bu düzene karşıyım ama düzeni de yıkamıyorum. Çok arada kalıyorum. İstediğim gibi gitmiyor.
Ne yapmalıyım, bana ne tavsiye edersiniz?
Rumuz: Eşya stresi
YANIT
Sevgili kızım, bak ne güzel söylüyorsun, sanki sonunda aklın yolunu bulmuşa benziyorsun, “Mutluluk, huzur, biliyorum ki bunlarla olmuyor” diyorsun. Evet, lüks eşyalar, takılar, muhteşem evler...
Ama inan ki mutluluk için yeterli değil. Bu tür şeylere sahip olan insanlar, bu evlerde yaşayanlar sanıyor musun ki mutlular...
Sahte bir dünya yaratmışlar kendilerine, bunu gerçek sanıyor ve hayata tutunmaya çalışıyorlar. Hadi diyelim ki annen, eskilerde kalmış...
Dünyanın farkında bile değil. Şöyle bir çevresine bile bakmıyor anlaşılan. Televizyon izlemiyor, gazete okumuyor galiba...
Ne yazık ki insanlar çok zor şartlarda yaşıyorlar günümüzde. Artık o eski şatafatlı evlilikler, düğünler yapılamıyor. Hem maddi hem manevi açıdan bu pek de mümkün değil. Her şeyden önce tepemizde sallanan Demokles’ın kılıcı gibi bir tehdit, hem de çok ciddi bir tehdit var: Koronavirüsü...
Bazıları hâlâ hiçbir şey olmamış gibi normal hayatlarına devam etmeye çalışıyor. Ama her akşam TV’de yayınlanan 200 küsur vefat haberi öyle yabana atılır gibi değil.
Buna rağmen, hâlâ ev küçükmüş, sana layık değilmiş, eşyalar lüks olmalıymış, her şey eksiksiz olmalıymış...
Bunları dert etmek ne kadar acımasızca, ne kadar bencilce... Bu genç adam bu zamanda bir ev satın alabilmiş, ne mutlu. Onu zorlamamalısın, eşyalar diye tutturmamalısın. Belki o eski eşyaların arasında onun değer verdiği bir şeyler vardır, bunu da bir düşün istersen. Hem bak güzel kızım sen “aileler karışmasa biz aramızda her şeyi hallediyoruz” diyorsun.
İşte yapman gereken de bu. Aileler hiçbir şeyinize karışmamalı.
Eğer bir kere karışmaya alışırlarsa, bu ömür boyu sürer ve siz hiçbir zaman kendi istediğinizi yapamazsınız. Bunu onlara anlatabilmelisiniz.
Elbette onları kırmadan, onlara değer verdiğinizi hissettirerek ama sonuçta bunun sizin kararınız olduğunu göstermeye çalışarak... Yoksa gördüğüm kadarıyla seçtiğin bu çok anlayışlı ve olgun adam sonunda illallah der ve mutluluğun sona erebilir.
Paylaş