Biz hayvanseverler için çok kötü bir haftaydı diyebilirim. Her yaz yaşanan "Kuduz var" çığlıklarının ardından ülke çapında itlafların birbirini izlemesi ve her yönden gelen ölüm haberleri bizi çok üzdü.
Bu katliamlar bitmedi. Hiç bitmeyecek de... Çünkü sistematik olarak hayvanlara karşı hazırlanan bu soykırım programı sessiz ve derinden gerçekleştiriliyor. Amaç ortalıkta tek bir hayvan kalmaması. Şimdiye kadar düşman sadece köpeklerdi. Şimdi akıl almaz bir şekilde kediler de yok ediliyor. Hiç değilse halkımız kedi severdi; şimdi ne oldu ki?
Bu alışılmış olayların yanı sıra İzmir, Menderes’deki orman yangını, herkesin yüreğini ağzına getirdi. Geçen yıl Bodrum yanmış ve güzelim ağaçlarla birlikte pek çok hayvan bu yangında yok olup gitmişti. Hatta çok sevilen bir hayvansever, Nurten hanımı da bu yangında, hayvanlarını kurtarmak isterken kaybetmiştik.
İzmir’deki yangının yüzbinlerce ağacı, bitkiyi ormanın gerçek sahipleri canları yok etmesinin dışında yangının hemen yakınındaki iki büyük hayvan barınağını tehdit etmesi de akıllara durgunluk verecek gibiydi. Barınaklarda demir parmaklıklar arasında yaşama tutunan hayvancıkların diri diri yanması an meselesiydi. Nasılsa bir mucize gerçekleşti. Kabus dolu bir gecenin ardından, hepsinin kül olmalarına ramak kalsa da Allah’ın işi olsa gerek, hayvanseverlerin kurtarma çabaları ve içten duaları sonucu yangın o zavallılara ulaşamadan durdu, durduruldu.
İşte bu yangın, bize barınak gerçeğini bir kez hatırlattı. Herkesin düşüncesindeki, hayvanlar için son derece rahat, keyifli, iyi bakıldıkları, karınlarının doyurulduğu (sanki lüks bir otel gibi) hastalandıklarında tedavi edildikleri barınak gerçeğini tüm açıklığıyla gösterdi. Vazifesini yaptığını sanan bir vatandaşın gönül rahatlığı içinde bir telefon edip, "Gelin burada birkaç yavru köpek var, alın barınağa götürün" seslenişiyle başlayan sonsuz eziyetlerin yaşandığı barınak gerçeğini... Keşke gidip bir kez, tek bir kez kendi gözlerinizle görebilseydiniz barınakları... Acaba o gece rahatlıkla uyuyabilir miydiniz? Acaba eliniz aynı rahatlıkla telefona uzanabilir miydi? Sevgili hayvan dostu Ece Bilgin’in sivri kaleminden akan şu satırlar, belki biraz olsun gerçeği gözler önüne serer, belki gönüllerdeki merhamet perdesini aralayabilir diye düşündüm.
Asayiş berkemal ey halkım
Hepiniz rahat uyuyun; rahat yumuşak ortopedik döşeklerinizde bir sağa bir sola dönüp renkli rüyalar görün. Sabah uyandığınızda da birbirinize anlatıp, hayra yorun.
İtlaf timleri işbaşında; yöntemleri çeşit çeşit. Siz rahat edin, huzurunuz kaçmasın, evinizin önünde bahçelerinizde o tüylü yaratıklar göz zevkinisi bozmasın, geceleri havlayıp uykunuzu bölmesin, özel bahçıvanlara dünya parası verip çimlendirdiğiniz sahte marul benzeri çiçeklerle bezediğiniz bahçelerinize pislemesin.
Hatta, açın bir telefon belediyelerin itlaf timleri emrinizde, gelirler göz açıp kapayıncaya kadar, nasıl yakalandıklarını bile bilmezsiniz. O gariplerin çengelli sopalar, zehir enjekteli tüfeklere maruz kaldığını bilmezsiniz. Bilseniz de umrunuzda mı, sabah uyandığınızda nazlı eşinizin, şımarık oğlunuzun şikayetçi olduğu tüylü yaratık yok olmuştur nasılsa.
Aklınızın ucundan bile geçirmezsiniz nereye götürülür orada ne yapar, ne eder, nasıl yaşar? Kiminize göre adı bakımevi ya! El bebek gül bebek besleniyordur, yeşil çimli bahçesinde koşuyordur hatta. Vicdanınız da rahattır, hayvanı sokaklardaki sefilliğinden kurtarmışsınızdır!
Bir hafta sonunuzu da şehre çok da uzak olmayan barınaklardan birisine gitmek mi? Allah yazdıysa bozsun. Bir kere oralar kötü kokabilir, mikropludur, sonra hastalık filan kaparsınız o sokak hayvanlarından.
Oysa, sizler bilmezsiniz, özellikle de hafta sonları ilaçlı sularla yıkanır barınaktaki bölmeler, hayvanlar soğuk havalarda ıslanıp üşüyüp hasta olup ölürlermiş, dezenfekte ilaçlı sulardan zarar görürlermiş, adam sende... Onlar için cennet sayılacak toprak alana da çıkarılmazlar.
ZEHİR GİBİ İŞLEYEN PERSONEL İŞ BAŞINDA
Hasbelkader bir uğrayışında, bir belediye yetkilisi bir iki zavallıyı kafes dışında görmüştür ve de "Ne işi var bunların dışarıda" diye fırça atmıştır, bakıcısına teknisyenine, veterinerine.
Siz insanoğlu; dünyamızın tek hakimi seçkin canlısı, hepiniz rahat huzurlu mutlu uyuyun asayiş berkemal! Tüylü yaratıklarla ilgili bir endişeniz olmasın onlar kontrol altında, bakmayın öyle üç beş tanesinin küpelenip sokaklara salındığına, onların hepsi de göstermelik. Yasa çıkarıldı AB’ye şirin görünmeliyiz. Yasa gereği de böyle bir ikisini kesip, biçip, küpeleyip sokaklarda gezdiriveriyoruz. Merak buyurmayınız nasıl olsa onların yok edilmesi için yine aynı yasada ne hükümler gizledik, ne boşluklar bıraktık biz. Kuduz deriz, bir gecede barınaktaki korumamız altındakilerin 200’ünün, 300’ünün gözünün yaşına bakmaz, hallediveririz.
Birileri birleşip konfederasyon filan oluşturmuşlar boş versene sen, biz karşımıza çıkan dağları bile deviririz. Nasılsa gecenin karanlığı ellerinde tüfekler, taşlar sopalar olmadı, hiçbirisini bulamadılar, fare zehirleriyle bizden daha hevesli, kraldan çok kralcı ücretsiz çalışan "gönüllü itlaf timi" vatandaşımız yanımızda, vazife başında.
Bizden başka canların yaşamalarına izin vermeyeceğiz. Önce onları ortadan kaldıralım biz kendi kendimizi nasılsa bitiririz.
İşte bir korkumuz kanatlıları yok edince keneler nasıl istila ettiyse ortalığı, acaba diyoruz; kedileri köpekleri yok edince de bu sefer fareler, kemirgenler mi basar her bir yanı. Ama olsun "veba da hortlasa" bu kez de başka kimyasallar buluruz biz.
Hayvanları yok etme yöntemleri konusunda kafaları zehir gibi işleyen personel iş başında. Bazen toptan uçurumlardan atıyoruz, bazen yakalayacağız diye ilacın dozunu artırıveriyoruz; kuduz bahanesi en güçlü silahımız, çok sıkıştığımızda çoluk, çocuk büyük, elbirliğiyle ormanlara götürüp bırakıveriyoruz. Ah! Eskisi gibi topunu hayırsız adaya terk etmek de var ama, işte şu çoğu kadın, onların anneleri olduklarını sanan isimlerini "hayvan korumacıya" çıkarmış tipler var ya; onlardan, bir de sırf onlara şirin görünme amaçlı yasa çıkarttığımız AB ülkelerinden çekiniyoruz, yaygara ederler diye.
Neyse sizler hiç sıkmayın tatlı canınızı bizde çare tükenmez, ne yapmıştık kanatlıları; bir de herkeslere insani yöntem diye yutturup, hepsini gaz odalarında boğmamış mıydık, sonra diri diri yaktıklarımız da olmuştu unuttunuz mu? Bizde çare tükenmez. Yeter ki sizler mutlu ve de huzurlu olun, asayiş berkemal, hepiniz rahat yataklarınızda mışıl mışıl uyuyun.