Paylaş
Feyza Hanımcığım, size eşimle iki yıla yaklaşan bir süreç içinde başarı elde ettiğimiz zayıflama hikâyemizi yazdım. Eminim okurlarınız arasında bu konuda sorun yaşayanlar vardır. Onlara hem yaşadığımız süreci hem de azmettiğiniz zaman nasıl düzenli olarak kilo verebileceğinizi anlatmak istedim. Umarım değerlendirirsiniz.
Bu yazının bir özelliği de zayıflayarak nasıl sağlığıma kavuştuğumu, tansiyon, kolesterol ve şeker hastalıklarından nasıl kurtulduğumu göstermesidir.
Bu arada eşimle sizin de çok sevdiğiniz Datça beldesinde yaşıyoruz. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarımızı çevremize de yaymak için Datça’da bir fan kulüp kurduk.
Bu mucizenin başlangıcı sadece ve sadece 12 TL’lik bir kitaptır, bu kitap yaşamımızı değiştirdi.
ZAYIFLAMA HİKÂYEMİZ
Hem ben hem de eşim, yaşamımız boyunca çeşitli diyetler denedik. Özellikle eşimin gitmediği diyetisyen kalmadı. Aç kalarak kilo verdiğimiz diyetler bittiğinde, o kiloları hep fazlasıyla geri aldık. 2011 yılının ortalarına doğru zayıflayabilme konusunda her ikimiz de umudumuzu yitirmiştik. Ben 140 kiloya ulaşmıştım. Kendimizi bu şekilde kabul etmekten başka çaremiz kalmamıştı. Yıllardır çektiğim tansiyon, şeker, kolesterol problemlerimin dışında bir de eklem problemleri ile tanıştım. Neredeyse yürüyemez hale geldim.
Ağustos 2011’in başında evimize gelen bir arkadaşımız, bize “Karatay Diyeti” kitabından bahsetti. Hemen kitabı aldık, 15 Ağustos’ta diyeti uygulamaya başladık.
Bir taraftan da Karatay Diyeti’nin olmazsa olmazı olan sporu yapmamız gerekiyordu. Spor Hocası Aysun Darcan ile anlaşıp haftanın beş günü pilates yapmaya başladık.
İlk iki ayda ben 10 kilo verdim, eşim Nurçin ise 6 kilo. Bu kayıplar bizleri inanılmaz mutlu etti. Çok yolumuz olduğunu biliyorduk ama bu işi başaracağımıza da artık inanmıştık. Dördüncü ayın sonunda ben 20 kilodan kurtulmuştum, eşim de 12 kilo vermişti. Kilolar birer birer gidiyordu ama ilk başlardaki zayıflama hızımız biraz yavaşlamıştı.
TARTIŞMALAR BİZİ KORKUTTU
2011 yılının son aylarında medyada inanılmaz bir tartışma başladı. Bazı doktorlar kolesterol haplarının mutlaka alınması gerektiğini, Karatay Diyeti’nin yanlış olduğunu söylüyordu. Çok korktuk. Çünkü ben 10 yıldır raporlu kolesterol ve şeker hastasıydım, eşim de şeker hastası. Bu diyete başlarken de Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’ın önerisiyle kolesterol ilaçlarını bırakmıştım.
Bu korkuyla Marmaris’te bir hastaneye gidip doktora durumumuzu tüm açıklığıyla anlattık. Gerekli tahlillerimiz yapıldı. İnanılmaz bir sonuçla karşılaştık. Aylardır hiç ilaç içmediğim halde kolesterol ve şeker değerlerim son 10 yılda hiç olmadığı kadar iyiydi ve ikimizin de kan değerleri normale dönmüştü.
İLAÇLARIMI ÇALIŞMA BAKANI’NA GÖNDERDİM
Bunun üzerine dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, bize kullandığımız ilaçları veren SGK’nın bağlı olduğu Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e ve Başbakan’a 07.12.2011 tarihinde bir yazı göndererek durumu anlattım. Eski raporlarımı ve son tahlil sonuçlarımı gönderdim. İçmediğim yedi kutu kolesterol ilacını da Çalışma Bakanı’na yazdığım yazıyla birlikte yolladım. Yazımı şöyle bitirdim: “Benim gibi obez olan şeker ve kolesterol hastalarına ilaç raporu vermek yerine Karatay Diyeti kitabının verilmesinin çok daha yararlı olacağını ve ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayacağını düşünmekteyim.”
Yazıyı gönderdiğimin ertesi günü Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in özel kalemi aradı. Telefonda durumu özetledim.
Bu olaydan birkaç ay sonra Faruk Bey’in ilaç işverenleri ile kolesterol ilaçlarıyla ilgili bir toplantı yaptığını, Datça’da üst komşum ve büyük bir ilaç firmasının sahibi (DEVA’nın) olan arkadaşımız Philpp’ten tesadüfen öğrendim. Bu olay da beni çok mutlu etti.
Çünkü hem kilolarımızın bir kısmından kurtulmuş, hem ilaç almadığımız halde sağlığımıza kavuşmuş, hem de ülkemizin bazı ilaç firmaları tarafından soyulmasının engellenmesi için vesile olmuştuk.
Bu sonuçlardan sonra Canan Hanım’a o kadar çok inandık ki, 100’e yakın kitabını çevremizdekilere hediye ettik.
Önce Kargı Koyu’ndaki Yeşim Bar ile ‘Karatay mönüsü’ çalışması yaptık. Daha sonra bazı ev yemekleri yapan lokantalar bu girişimimizi izledi.
Şimdi Datça, ‘sağlıklı yaşam merkezi’ olma yolunda yavaş yavaş ilerliyor. İnşallah yakında Datça’da kilolu kimse kalmayacak ve kilosu olanlar da Datça’ya zayıflamak için gelecekler.
Bizler artık Canan Hanım’ın misyonerleri haline geldik. İşin enteresan yanı; Canan Hanım’la hiç yüz yüze gelmedik. Ben mail adresini öğrendim, kendisine gelişmeleri mail’le iletiyorum.
HİÇ AÇLIK ÇEKMEDİK
Günlerce kilo veremediğim dönemler oldu ama moralimizi hiç bozmadık. Ben bir yılda 45 kilo verip 90’lı kilolara düştüm. Eşim de 25 kilo verdi. Eşimin daha vereceği 5, benim de yaklaşık 10 kilom var.
Düşünebiliyor musunuz, bir kitap okuduk yaşamımız değişti! İnanın bu kiloları hiç aç kalmadan verdik ve hiç zorlanmadık.
Şu anda Datça’da sokakta yürürken kilolu birisini görünce hemen eşimle birbirimize “Bu kişiyi de Karatay’a başlatmamız lazım” diyoruz.
Bizler iki emekli olarak sosyal sorumluluk projesi gibi bu işi benimsedik. İnsanlara deneyimlerimizi anlattıkça ve onların da kilo verip mutlu olduklarını görünce bundan çok büyük mutluluk ve keyif almaya başladık.
Deneyimlerimizi ve yaşadıklarımızı daha fazla kişiye duyurabilmek amacıyla Facebook’ta “Karatay Diyeti ve Sonuçları” ile “Obeziteye Son” sayfalarını oluşturduk. Zayıflama hikâyemizi bu sayfalardan paylaştık.
Pek çok kişi “Neler yiyorsunuz?” diye sorduğundan, ne yersek yiyelim fotoğraflarını çekip “Obeziteye Son” sayfasından paylaşıyoruz.
Aslında diyet değil
Karatay Diyeti, Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay'ın en son yapılan araştırmaları esas alarak geliştirdiği doğru beslenme sistemidir. Aslında diyet değildir.
Tercüme diyetlerde olduğu gibi bir kibrit kutusu, bir kaşık gibi kavramlar yerine doyana kadar doğru besinler (glisemik indeksi düşük gıdalar) yeme esasına dayanıyor. Kalori hesabı yok. Uygulaması çok kolay.
Paylaş