21.Yüzyılda Eğitim ve Şiddet konulu sempozyuma katıldım
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Sevgili okurlarım; geçtiğimiz cuma günü, Aytül Dülgeroğlu, Semra Görey başkanlığında, Lions Gençlik Komitesi ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Komitesi’nin önderliğinde, Maltepe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün desteğiyle düzenlenen "21. Yüzyılda Eğitim ve Şiddet" konulu sempozyuma ben de konuşmacı olarak katıldım.
Konuşmacılar arasında bulunan Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Betül Aydın, Yrd. Doç. Dr. Semai Tuzcuoğlu, Dr. Nilgün Canel, Dr. Ayşin Satan gibi değerli hocaların yanında bana da yer verdikleri için onlara teşekkür borçluyum.Böyle değerli konuşmacıların yanında yer almak benim için gerçekten çok onur vericiydi... Ayrıcaçocuğa ve kadına yönelik şiddet gibi böylesine önemli bir konuyu ele aldıkları için de gerçekten teşekkürü hak ediyorlar.Annemden bu yana, hemen hemen 40 yılı aşkın süredir, ne yazık ki konumuz hálá aile içi şiddet... Dayak ve cinsel zorlama ile her türlü eziyeti ve kaba kuvveti kapsayan bu konu, çok duyarlı olduğum halde benim maalesef çaresiz kaldığım bir sorun... Şiddet yeryüzünde yaşayan hiçbir canlının hak etmediği bir eylem. Dünyada olduğu gibi şiddetin ülkemizde de özellikle okullarda ve çevrelerinde giderek artması, eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyen unsurların başında geliyor. Türkiye’de de dünyada olduğu gibi en tehlikeli şiddet olaylarının kurbanları kadınlar ve çocuklar. Ancak şiddet, çoğu zaman açığa çıkmıyor, "aile meselesi" olarak görülüyor ve hatta doğal kabul ediliyor. Bir ailede şiddet gören çocuk, gözünün önünde yakınları şiddete maruz kalan çocuklar, asla toplumda normal bir birey olarak yer alamazlar. Bu çocukların büyüdüklerinde şiddete eğilimli olmaları da hiç şaşılacak bir şey değil elbette. Aile içinde ya da okulda şiddetle karşılaşan çocukların, görmeye ve katlanmaya razı oldukları, bir anlamda alıştıkları şiddeti önce hayvanlara yönelttiklerini de söylemek mümkün... Ve herkesin kabul ettiği gibi, hayvanlara eziyet eden, öldüren çocuklar, ilerde büyük bir olasılıkla insana da yönelip, cinayet işleyebilecek duruma kadar gelebiliyor.Aile içi şiddet, eğitimli ya da eğitimsiz, varlıklı olsun olmasın, toplumun her kesiminde yaşanıyor...Türkiye’de şiddete uğrayan kadınların büyük bölümü, ne tür haklara sahip olduklarını ne yazık ki hálá bilmiyor. Bu nedenle dayak yiyen kadınlar bana başvurur, benden medet umarlar... Oysa 4 yıldır Hürriyet’in "Aile İçi Şiddete Son" kampanyası var. İşte konuşmam sırasında ben de onlara Hürriyet’in bu başarılı kampanyasını anlattım ve çare olarak onları gösterdim. Size de yine başvuru adreslerini yazıyorum.Tel: (0212) 656 96 96www.aileicisiddeteson.comBana çektirdikleri eziyeti dilerim onlar da çeksinAblacığım... Allah’ın yarattığı insan, yine Allah’ın yarattığı bir başka insana nasıl böyle bir acı verip, böyle bir eziyet çektirebilir? Ben geçen sene biriyle tanıştım, çok sevdim ve evlenmeye karar verdim. Ailem çok karşıydı evliliğime, çünkü damat adayına güvenmiyorlardı. "Bundan sana koca olmaz, ne olur vazgeç" dedi annem... Ama ben dinlemedim, altıncı ayda evlendim.İnan ki düğüne kadar sevdiğim adam bana kul köle oluyordu; ailesi de öyle... Ama düğünden sonra, eşim bana kendi ailemi görmemi yasakladı. Karşı çıktığım zaman beni öldüresiye dövüyordu. Öğrenciydim o zamanlar... Eşim ve ailesi "Okulu bırakıp evinin kadını olacaksın. Evde oturup çocuk yapacaksın. Ayrıca kapanacaksın" dediler. Tabii ancak iki ay evli kalabildim... Ve bu süre içinde her gün eşimden dayak yedim. Bu arada eşimin bir başka kadından çocuğu olduğunu, alkol ve esrar kullandığını da düğünden sonra öğrenmiştim. İki aylık evliliğim süresince, ailemle hiçbir irtibatım olmadı. Telefonumu bile elimden aldılar. Ayrıca altınlarımı ve düğün paramı da...Sonunda dayanamadım, "Bu kadar işkence yeter" dedim. Bunun üzerine eşim beni boğmaya çalıştı, sonra da bıçakla saldırdı. Zor kurtuldum elinden. Polisi ve ailemi aradım, iki gün hastanede kaldım ve psikolojik olarak çok sarsıldığım için tedavi gördüm.Ben onu bir zamanlar çok sevmiştim, her şeyine katlanmış, her şeyine göz yummuştum. Ama onda insanlık ve vicdan denilen bir şey yoktu. Ben çok saf, tertemiz duygulu bir insandım. Herkesi kendim gibi biliyordum ve bu yüzden benim iyi niyetimden faydalandılar. O insanlara karşı öylesine nefret doluyum ki, içimden bana yaşattıkları acıyı onlara yaşatmak geliyor. Evden ayrıldığımdan beri annemlerin yanında oturuyorum. Onların elinden sağ kurtulduğum için çok mutluyum. Senden isteğim bu yazımı köşende yayınlaman, çünkü eminim ki daha birçok kadın şiddete maruz kalıyor, ama susuyordur. Susmasınlar, kendilerini ezdirmesinler. Benim hikayem birçok kadına ibret olsun ve artık kendi haklarını savunsunlar. RUMUZ: YARALI GELİNİşte kendisi gibi şiddet gören kadınlara öğüt vermek isteyen bir genç kadın... "Bu ilkellik ne zaman bitecek" diye soruyorum. Yine de içindeki nefreti bir an önce atmanı diliyorum kızım... Çünkü nefret duygusu en çok sahibine zarar verir. Herkes mutlaka bir şekilde layığını bulur, hiç üzülme...Üniversiteyi kazanamadığım için ailem eziyet ediyorSevgili Güzin Abla, ben 20 yaşında, üniversiteye hazırlanan bir gencim. Geçen seneye kadar hayata olumlu bakan biriydim, ama üniversite sınavını kazanamayınca dünya başıma yıkıldı. Ailem bana resmen şiddet uygulamaya başladı. Benim mutlaka bir üniversite kazanmamı, meslek sahibi olmamı kendileri için istiyorlar, bunu biliyorum. Bu sene daha temkinli başladım işe. Ders çalışmaya gayret ettim. Tabii ailemin bana eziyet etmek için yaptıklarına rağmen...Bu sene de kazanamazsam, 3-4 ay sonra askerlik var. Hadi gittim diyelim. Bütün hayatım mahvolacak, geleceğim yok olacak... Ne yapayım?RUMUZ: ÖLÜMÜ DÜŞÜNÜYORUMİşte bu da bir başka şiddet örneği... Aileler evlatlarına nasıl acımadan böyle acı çektirebilirler, bilemiyorum... Ama, gençler de senin gibi hemen pes edip ölümü düşünmüyorlar mı; ben de o zaman deliriyorum işte! Yaşam mücadele demektir oğlum, bunu hálá öğrenemedin mi?