Sevgili hanımefendi, önce köşenizi her zaman okuduğumu, bazen de elimde olmadan size kızdığımı; bazen de çok beğendiğimi söylememe müsaade ediniz.
Ben 36 yaşında, eşinden ayrılmış, lise mezunu ama pek çok eğitim sertifikası olan ve ortağıyla iş kurmuş çalışan bir kadınım. Çevrenizde gördüğünüz işinde gücünde, normal bir hanımım.
Size pek hoşlanmadığınız bir sorunumdan bahsetmek istiyorum. Aslında sorunum değil benim hazinem, kutsal saadetim; ama sizin en menfi en yanlış bulduğunuz, en kolay yargıladığınız konu bu. Evli bir adama aşık olma halinden söz ediyorum.
Biliyorsunuz kimse gidip evli bir kadını ya da adamı seveyim diye yola çıkmıyor. Ya da ahlaksız olduğu için yapmıyor bunu. Bazen hayat size böyle bir plan hazırlıyor adeta, kader de diyebiliriz buna. Elinizde olmuyor. Bir bakıyorsunuz aşk sizi bulmuş, sarmış sarmalamış, size sormamış bile.
Ben de aşık oldum, üstelik iyi bir aile babasına. 15 yıllık evli, statü sahibi, saygın bir beyefendiye. Ama onu tanıdığım için her gün dua ediyorum. Siz bana "Al hançeri sok yüreğine, kan aksın" yani "Onu unut" diyeceksiniz. Onun eşine de sorsalar ve bilse beni, ilişkimizi tez elden öldürmek ister elbette.
Bunu yaşamamış başkaları da öyle. Ama o kadar büyülü bir şey ki, öyle tutkulu bir şey ki, öylesine karşı konulmaz bir duygu ki, kimseyi dinlemiyor. Beyniniz yüreğinizden ayrılıyor. Yürek öyle bir aşk ateşine düşüyor ki, ama asla pişman değilsiniz. Her an endişe, korku, merak, kıskançlık var; ama keşke o olmasaydı diyemiyorsunuz. Hep hasret, hep özlem, hep yalan-dolan... Ama tanıştığınız güne dönseniz, gene yaparsınız aynı şeyi.
Yargılamak kolay. Suçlamak, "Bu ne ahlaksız davranış" demek çok kolay. Ben de böyle düşünürdüm, aşık olmadan önce. Aslında beni bir tek benim gibi evli bir kadına ya da adama aşık olmuş; çaresizce kabullenip aşkını yaşayamasa da, yine de onsuz yapamayanlar ve asla terk edemeyenler anlar. Biz sessiz duruyoruz. Biz ortalığı velveleye vermiyoruz.
Biz boşan demiyoruz; hasret yetti artık, benimle kal demiyoruz. Her şeyi kabulleniyoruz. Her şeyi sınırlı yaşıyoruz. Ölçülü, gizli, saklı, yasaklı... Biz haddimizi biliyoruz, yine de ne kudretli bir duygu ki bu; Allahımıza her gece dua ediyoruz, aşkımız devam etsin diye.
Bana mutlaka bir cevap bahşedin.
RUMUZ: İKİNCİ KADININ İTİRAFLARI
Aşka, sevgiye her zaman saygı duymuşumdur da, o adamın karısının da aynı şekilde eşine sizinki kadar büyük bir aşkla bağlı olduğunu düşünün bir an. Onun yerine koyup kendinizi, eşini paylaşmak istemeyeceğini, ona yıllar boyu verdiği desteği... Belki de sıfırdan belirli bir mevkiye yükseltmek için verdiği mücadeleyi, düşünün. Bir başka kadın gelsin, onu elinden alsın diye mi? Onunla hoş anları, mutlulukları bir başka kadın tatsın diye mi?
Bir de işin diğer acı yanı var. Ben hem evdeki eşi düşünüyor, hem de öteki kadının, şu sizin de fark etmeden sayıp döktüğünüz acıları için tasalanıyorum. Evli bir erkeğin öteki kadına pek fazla bir şey veremeyeceğini, o kadının ancak mutluluk kırıntılarıyla, birkaç saatlik kaçamaklarla yetinmek zorunda kalacağını bildiğim için tepki duyuyorum.
Genellikle evli bir erkekle beraberlik, öteki kadına sonuçta hiçbir şey kazandırmayacaktır. Sonsuz bir boşluktan başka.
O, gece evine gittiğinde siz yalnız yatacaksınız. O ise eşi ve çocuklarıyla olacak. O; cumartesi pazarları, yaz tatillerini, bayramları, seyranları eşiyle geçirdiğinde, siz tek başına, yalnızlığınızı soluyacaksınız.
"Bu aşk iradeniz dışında oluşuyor" diyorsunuz, ama sonuçta bir iradeniz var değil mi? Mantığınız var, aklınız var, değil mi? Bu beraberliğin size sonsuz bir yalnızlık vaat ettiğini de biliyorsunuz. Aldatılan eşe yazık elbette ama, size de yazık değil mi?
Torunum Yasemin bu defa da ameliyat oldu
Sevgili okurlarım, bizim küçük torun hiç durmadan sorunlar yaşatıyor bizlere. Hiç kolay değilmiş meğer anneanne olmak.
Minik Yasemin’e nazar mı değiyor, nedir? Henüz 1.5 yaşında ama daha şimdiden küçük bir kanama, bir bacak kırığı, bir de ameliyat nedeniyle hastanelik oldu. Umarım bu sondur.
Torun sahibi olunca, iki kişilik üzüntü yaşıyorsunuz. Bir yandan torununuz için endişe ve üzüntü içindesiniz, bir yandan da kızınızın endişesi ve telaşı karşısında onun adına üzüntü çekiyorsunuz. İki kişilik telaş, iki kişilik heyecan... Yürek olsun da dayansın!
Yemek yemiyor diye üzülüp dururken, bir de ameliyat çıktı başımıza. Eee beterin beteri vardır diye boşuna dememişler. Afacan, başparmağını kapıya sıkıştırdı ve eklem yerinde bir sorun oluştu. Çocuk, parmağını kıvıramaz oldu. Önce pomatlar, atel şu bu derken, ameliyata karar verildi.
Neyse ki, doktorumuz süperdi. Bu işin uzmanı, bir numaralı el cerrahı. Hani şu kopan elleri yerine diken olağanüstü beceri sahibi doktorlardan biri. ABD’de eğitim görmüş gencecik bir uzman. Op.Dr. Ufuk Nalbantoğlu,
Yaseminciğimin o minicik parmağını kesti, biçti, dikti. Ameliyat 1.5 saat sürdü, ama siz bir de bana sorun.
Şükürler olsun, sevgili doktorumuz ve Acıbadem Hastanesi’nin uzman kadrosu, Anestezi Uzmanı Dr. Zehra Serpil Ustalar, Asistan Dr.Barış Kocaoğlu sayesinde torunum sağ salim döndü ameliyattan. Tahmin edersiniz, bir ağlama, bir ağlama... O şeker hemşiremiz Nuray Ayar’ın onu yatıştırmak için tüm becerisini kullanması gerekti.
Bu vesileyle bize sonsuz ilgileriyle destek olan Acıbadem Hastanesi Başhekimi Dr. Mustafa Candan’a, değerli ameliyat doktorlarımıza, Hasta İlişkileri ve Hizmetleri Müdürü sevgili Ebru Yıldıran’a ve bize yardımcı olmak için çırpınan Acıbadem Sigorta temsilcisi Sevil Akiş’e ve tüm hastane personeline sonsuz teşekkürlerimi de ifade etmek istedim.