Beşiktaş, oyunun son bölümü hariç kazanmak için hiçbir şey yapmadığı bir maç oynadı Başakşehir karşısında. Sahaya çıkarken lider Galatasaray’ın 11 puan gerisinde olduklarını herhalde siyah beyazlı futbolculara hiç kimse söylemedi!
SANTRFORSUZLUĞUN ACISI
Semih Kılıçsoy’un santrfor pozisyonunda hiç etkili olamadığını gördük. Ne pozisyona girebildi ne de top taşıdı. Semih’in yardımlaşma, doğru pas açısına gelme konusunda ciddi eksikleri var. Dün Beşiktaş, santrforsuzluğun acısını fazlasıyla çekti. Santrforun yoksa oyunu rakip ceza alanına zor taşırsın. İstasyon bulamadıkları için dün topu Başakşehir ceza alanına Gedson ve Rafa Silva driblingler ile taşımaya çalıştı.
DURAN TOP ÇALIŞILMIYOR MU?
Beşiktaş, dün Başakşehir’i zorlayamadı bile. Ayrıca açık söyleyelim, bu takım deplasmanda kolay kolay maç kazanamaz, oyuncu karakteri bu ligde deplasmanda maç kazanacak karaktere ve öz güvene sahip bir grup değil. Dün Gedson çok çabaladı. Ama saha içinde dağınık ve ne yaptığını bilmeyen Beşiktaş, 90 dakika boyunca “bu maçı kazanırım” mesajını taraftarına veremedi. Ayrıca bu takım hiç duran top çalışmıyor mu? Kötü oynasan da duran topla işi çözme şansı her zaman vardır.
KADRO PLANLAMASINI KiM YAPTI?
2 soruyla yazıyı bitirmek istiyorum. İLKI: Bu kadro planlamasını kim yaptı? Yedek sol bek yok , İmmobile’yi yedekleyecek santrforların biri 17 diğeri 18 yaşında! Yedek sol bek yok. Kanatta oynayacak gole yakın futbolcuları yok. Yedek kulübesi zayıf.
İkincisi: Beşiktaş Teknik Direktörü Giovanni Van Bronckhorst ısrarla oynatmadığı Salih Uçan’ın attığı 2 gollük pası gördü mü?
Beşiktaş Teknik Direktörü Giovanni Van Bronckhorst bu sezon ilk kez olumlu değişikler ile takımını yukarıya taşıdı. Al-Musrati ve Milot Rashica girdikten sonra taşlar yerine oturdu ve Beşiktaş kısa sürede skoru 2-0’a getirdi. Ernst Muci ve Semih Kılıçsoy, 2 genç oyuncu zaman zaman tercih hataları ile top kayıpları yapsa da 2’nci yarıda daha etkili oynayıp gollere imza attılar.
FARKLI KAZANMALIYDI
Aslında 2-0’dan sonra yakalanan fırsatlar ile 3-0 veya 4-0 bitecek maç son dakika Malmö’nün attığı golle 2-1 bitti. 36 takımlı bu ligde bir çok takım aynı puanda bitirecek ve gol averajı önemli. Beşiktaş, yakalamışken farklı kazanmalıydı.
KAZANMA ARZUSU YÜKSEKTi
Dün Semih 2’nci yarıda çok iyi bir futbol ortaya koyarken şık da bir gole imza attı. Gedson Fernandes ve Jonas Svensson Beşiktaş’ın temposunu yükselten oyunculardı. Cher Ndour çok koşuyor ama oyuna değer katmıyor.
Kasımpaşa maçından sonra dün Beşiktaş’ın kazanma arzusu ve enerjisi yüksekti. Sakatlıktan dönen Milot Rashica, Gabriel Paulista ve AlMusrati ile siyah-beyazlılar tekrar eski güçlü oyununa dönecek izlenimini verdi.
‘GERÇEK’ HAKEMiN FARKI
Dün Süper Lig’den sonra “gerçek” bir hakem performansı gördüğümüzün de altını çizelim. Alman hakem Sven Jablonski kolay düdük çalmadı, oyunun hızlanmasını sağladı. Kartları yerinde kullandı. Umarım Süper Lig hakemleri maçı seyretmiştir.
Maça baskılı, tempolu ve istekli başlayan ev sahibi Trabzonspor idi. Özellikle kenarlardan Anthony Nwakaeme ve Edin Visca ile etkili olan Trabzonspor, o 20 dakikalık yoğun baskıdan golü çıkartamadı ve baskıyı atlatan Fenerbahçe kabuğundan çıktı ve Trabzon’un üzerine her gittiğinde tehlikeli oldu. Dün En-Nesyri’nin enerjisi çok yüksekti ve Fenerbahçe’yi hücuma taşıyan oyuncu oldu, harika bir asist ile de takımının önüne geçmesini sağladı.
Trabzonspor, ikinci yarıda skor için çok savaştı. VAR ile gelen 2 penaltı sonrası öne geçen bordo-mavililer Nwakaeme ve Visca yorulduktan sonra topu önde tutamadı ve taşıyamadı. Kulübe zayıf olunca da değişiklikler işe yaramad. Uzatma anlarında Dzeko, İrfan Can ve Tadic’in kaliteleri; Trabzonspor’un telaşı da eklenince son saniye golüyle Fenerbahçe kazandı.
Maçın kronometre süresi 108 dakika. Topun oyunda kalma süresi ise sadece 40 dakikaydı dün gece.
İki takımın da bu 40 dakikada yaptıklarını takdir etmek gerekiyor. Bize 5 gol, pozisyonlar ve çok yoğun bir mücadele izlettiler. Gerek Trabzonspor, gerekse de Fenerbahçe kazanmak için herşeyi ortaya koydu. Durum böyle olunca da futbol çerçevesinden bakınca harika bir maç ortaya çıktı. Genç hakem Oğuzhan Çakır, ne yazık ki maçı kaldıramadı, özellikle de Trabzon’un ilk yarıda iptal edilen golünden sonra maçı o değil VAR’daki Atilla Karaoğlan yönetmeye başladı.
Öyle bir ilk yarı izledik ki Beşiktaş, sahaya ‘lüffen’ çıkmış. Ne bir tempo var, ne bir pres. Depar atan oyuncu bile yok. Pas yok, pozisyon yok. İstek, arzu hiç yok. Bu kadar olumsuz bir görüntüye rağmen piyangodan çıkan golle devreye 1-0 önde girmişsin ama ikinci yarı Hollandalı hoca oyundan memnun ki sadece sakatlanan İmmobile’yi çıkarttı! Peki yerine kime soktu? Mustafa’yı... Hani daha önce Trabzon’da ve Gaziantep’te oyuna sokup da puan kaybettiği Mustafa’yı...
MUCi NEDEN ÇIKTI AL-MUSRATi NEDEN OYNAMADI?
Mustafa harika bir çocuk ve inanıyorum ki büyük bir yıldız olacak. Ancak bu seviyenin santrforu değil hâlâ. Sok Joao Mario’yu çek Semih’i santrfora. Çok mu zor? Mustafa ile ileride top kalmıyor. Gol atan Muci neden çıktı? Ndour hiç varlık gösteremezken AlMusrati neden oyuna girmiyor? Kadro dar ama oyuncu değişiklikleri ile Beşiktaş her maç geriye gidiyor. Gaziantep maçını avuçlarının içinden hediye eden, derbide Okan Buruk’un tuzağına düşen Beşiktaş, Lyon deplasmanında galibiyeti, rakibin kaçırdığı goller sayesinde buldu.
SAHA iÇiNDE LiDER OYUNCU YOK
Beşiktaş kötüye gidiyor, alanlar geniş, bağlantılar kopuk. Tempo yok. Pres yok. Dün futbol adına her şey olumsuz. Kollektif oyunun her geçen hafta daha geriye gittiği aşıkar. Saha kenarında bu kadar beyefendi bir teknik adamla Türkiye’de başarılı olmak çok zor. Bu kadar kötü bir ilk yarının ardından ikinci yarı bir takım hiç silkinmiyorsa teknik direktör takımı ateşleyecek hiçbir kıvılcım yakmamıştır. Zaten saha içinde lider bir oyuncu da yok ve giderek geriye giden bir takım var.
KASIMPAŞA’NIN 2 STOPERi YOKTU
Kasımpaşa maça iyi hazırlanmış ama 2 stoperi yoktu. Ve bu Kasımpaşa, geçen hafta Samsunspor’un 2 penaltı kaçırdığı maçta evinde 4-1 yenildi. Beşiktaş’ın bundan sonra işi zor. Giderek geriye giden bir oyun var. Beşiktaş sezon başı bir oyun bulmuştu ve Rafa Silva ile Gedson’dan harika verim alıp iyi futbol oynayarak kazanıyordu. Van Bronkchorst kurcalaya kurcalaya iyi giden takımı bozmayı başardı!
Galatasaray’da Gabriel Sara’nın gecesi oldu. Davison Sanchez’in golünden sonra oyunu rakip yarı alana yıkan Beşiktaş, topla daha fazla oynayan taraftı. Ancak Davinson Sanchez gibi harika performans ortaya koyan bir stopere takıldı. İyi savunma yapan Galatasaray karşısında Beşiktaş, hem az şut attı hem de duran topları etkili kullanamadı. Halbuki Galatasaray’ın 2 golü de Gabriel Sara’nın servisleriyle adeta birbirinin kopyasıydı.
JOAO MARiO DEĞiL SEMiH ÇIKMALIYDI
İkinci golün ardından Beşiktaş’ın oyundan düştüğünü gördük. Giovanni Van Branckhorst orta alanda yüksek pas isabetiyle oynayan baskıdan topu rahat çıkartan Joao Mario’yu oyundan çıkartmasının da bunda etkisi oldu. Çıkması gereken oyuncu Joao Mario değil Semih Kılıçsoy idi.
Okan Buruk son bölümde yaptığı değişikliklerle hem süreye oynadı hem de takımın direncini artırmak istedi ancak Galatasaray’ın da dengesi bozuldu. Beşiktaş golü daha erken bulabilse bu maçtan puan da çıkartabilirdi.
EMiRHAN TOPÇU VE NDOUR’U BEĞENDiM
Dün iki takım arasındaki fark duran topları müthiş kullanan Sara idi. Ayrıca 21 faul yapan Galatasaray, savunmada hemen hemen hiç hazırlıksız yakalanmadı ve Beşiktaş’ın ataklarını olgunlaşmadan durdurdu. Dün Beşiktaş’ta Emirhan Topçu ve Cher Ndour’u, Galatasaray’da ise Gabriel Sara ve çok sert oynamasına rağmen kritik müdaheleleriyle Davinson Sanchez’i beğendim.
Okan Buruk bu sezonki ikinci derbisini de kazanarak zirve yarışında büyük bir avantaj elde etti. Beşiktaş’ın ise net bir kanat forvete ihtiyacı olduğu dün bir kez daha ortaya çıktı. Hakem Arda Kardeşler faüllü oyuna çok fazla izin verdi ve iyi bir maç yönetmedi.
Ama dakikalar geçtikçe daha olgun ve netice odaklı bir futbol sergiledi. Bu akılcı oyun ikinci yarıda daha da belirgin bir şekilde Beşiktaş’ı sonuca götürdü. Lyon, son derece güçlü bir takım. Ve tüm gücüyle Beşiktaş’ın üstüne çullandı. Siyah beyazlı temsilcimiz de savunmada iyi direnip, ani çıkışlarla pozisyon aradı.
Dün akşam Lyon karşısında Beşiktaş’ın teknik direktör Giovanni Van Bronckhorst’la birlikte çok etkili bir kontratak takımı olduğunu gördük. Lyon, Alexandre Lacazette ve Corintin Tolisso gibi dünya çapında yıldızlarıyla çok güçlü bir takım. Beşiktaş’ın böyle bir rakip karşısında deplasmanda galip gelmesi gerçekten çok değerli. Siyah beyazlılar 3 puan alarak her anlamda büyük iş başardı.
Galatasaray derbisi öncesinde Beşiktaş’ın kazandığı bu galibiyet çok önemli ve moral verici. Beşiktaş, bu 3 puanla Avrupa Ligi’ne tutundu ve “Ben de varım” dedi.
Beşiktaş’ta dün özellikle Gedson Fernandes’i ve Emirhan Topçu’yu çok beğendim. Kaleci Ersin Destanoğlu da üstüne düşen görevi yerine getirdi ve sınıfı geçti.
G.Saray için harika geçen ilk yarı maçın son bölümünde anlamsızca bir korku filmine dönüştü. Maça müthiş bir tempoyla ve baskıyla başlayan sarı kırmızılılar ilk 45 dakikada 3-0’ı buldu daha fazlasını da atacak fırsatlar yakaladı. İkinci yarıda fark daha da büyüyecek diye düşünürken 52’nci dakikaya kadar hemen hemen hiç tehdit etmeyen Elfsborg, 3-1’den sonra moral ve özgüven kazandı. Penaltı golüyle fark 1’e inince çok kolay gözüken maç bir anda tehlikeye girdi. Şayet Yunus’un golü olmasa İsveç temsilcisi önünde kâbus gibi bir son 10 dakika yaşanabilirdi.
ELFSBORG TiPiK iSKANDiNAV TAKIMI HiÇBiR ZAMAN PES ETMiYOR
Elfsborg, tüm İskandinav takımları gibi skor ne olursa olsun pes etmiyor. Teknik kalite ve savunma organizasyonu bakımından çok da nitelikli bir ekip olmasa da fizik gücü yüksek, inatçı bir takım. Dün Davinson Sanchez’in kritik hamleleri ve kesiciliği olmasa İsveç ekibi ikinci yarıda daha fazla şans bulabilirdi.
BURUK’UN TEMPOYU ARTIRMA ÇABASI BAZEN YETERLi OLMUYOR
Galatasaray, nedense çok yüksek kalitesine rağmen maçların son bölümlerinde oyundan düşüyor. Okan Buruk’un değişikliklerle takımın temposunu artırma çabası da bazen yeterli olmuyor. Nelsson’un ciddi bir maç eksiği var. Belki son dakikalarda Okan Hoca yüksek toplarda takım boyunu uzatmak istemiş olabilir ancak Nelsson’un girmesi savunma dengelerini bozdu ve çıkarken yapılan top kayıpları, son golde rakibe kolay teslim olması gözlerden kaçmadı.
İkinci yarıda zorlanmış olsa da 3 puan çok değerli. Yeni statüyle birlikte iç sahada alınan her galibiyet ilk 8 şansını artıracaktır. Galatasaray, tempoyu yüksek tutup dinamik olduğu zaman harika bir takım ancak fiziksel olarak henüz ritmini bulmuş değil.
Beşiktaş, Konyaspor karşısında ilk yarıda fişi çekti. İlk 45 dakika özellikle 1-0’dan sonra çok daha etkili oynayan siyah beyazlılar Konyaspor’u hataya zorlayarak pozisyonlar buldu.
Maça solda Semih Kılıçsoy, sağda Ernest Muci ile başlayan Beşiktaş, bu 2 oyuncunun hazırladığı pozisyonlarla skora gitti. Gedson Fernandes’in temposu, Arthur Masuaku’nun soldan oyun kurulmasına desteği, Rafa Silva’nın üstün oyun zekası ve tekniğiyle fark yaratan siyah beyazlılar, maçı çok daha farklı kazanacak fırsatları ikinci yarıda yakalamasına rağmen final paslarında ve son vuruşlardaki beceriksizlik yüzünden büyük bir farkı kaçırdı.
SON BÖLÜMLERDE DÜŞÜŞ YAŞIYOR
Giovanni Van Bronckhorst’un 68. dakikada yaptığı Semih Kılıçsoy-Al Musrati değişikliği radikal görülebilir. Ancak ikinci yarının başında Konyaspor’un arka arkaya girdiği pozisyonlara karşı bir önlem gerekiyordu ve Hollandalı teknik adamın bu değişikliğinin ardından yeşil beyazlılar bir daha fırsat yakalayamadı ve oyunun kontrolü Beşiktaş’ın eline geçti.
Al Musrati sakatlığın ardından fiziksel olarak çok geriye gitmiş. Beşiktaş, maçların son bölümlerinde açık bir şekilde fiziksel olarak düşüş yaşıyor.
133 TOP KAYBI ÇOK FAZLA
Dün 133 top kaybı ile oynaması da siyah beyazlılar için ciddi bir olumsuzluk. Çünkü her top kaybının ardından topu tekrar kazanabilmek için efor sarfetmek zorundasın. Rakip çıkabilirse geri koşmak mecburiyetindesin ve böyle olunca fiziksel olarak düşüş yaşamak da son derece normal. Hollandalı teknik adama sorulması gereken bir soru da Salih Uçan’ın neden hiç süre almaması olmalı.
Perşembe günü oynanacak Lyon deplasmanı ve ardından Galatasaray derbisi öncesinde bu galibiyet önemli ve değerli.