Paylaş
Sakın internette doğal anti-depresan araştırmayın. Safrandı, St. John’s bitkisiydi, şuydu buydu yazacak, onları pazarda bulacağım diye iyice bezeceksiniz. Ben çözüyorum sorununuzu!
Bahar geldi, başladı bir bedbinlik. “Gidelim artık buralardan” havası, “Hayatın manası ne ki zaten” kafası... Başbakan’ın dediği gibi “Depresyonu da biz biliriz!” Zira sanatçının ekmeği depresyon, peyniri anti-depresandır. Şahsen hap yutup ilaç firmalarını zengin etmeye karşıyım. Erişkin insan, depresyonuna söz geçirecek! Moral bozukluğu günlerinde başarılı sonuçlar aldığım çareleri bu yazıda aktaracağım. Her derdinize de ben koşayım yahu!
Türkün ‘moral bozukluğuyla’, ‘kafa atıklığıyla’ Batılının depresyonu aynı şey değildir. İnternete girip “Aha doğal çare” diye St. John’s Wort’e dadanma. Ne o? Aziz John’un bitkisi. Elin Aziz John’u, keyfin niye kaçtı nereden bilsin? Batılının depresyonu strestendir. Bizse telaştan besleniriz. “Harekette bereket vardır”, stres bizim benzinimizdir. Depresyonumuz miskinlikte yeşerir. Bir kere St. John’s Wort yuttum, pelte gibi üç gün yattım. Aziz John’u bırakacaksın, Kurukahveci Mehmet Efendi’ye yöneleceksin. Yani bir Türk kahvesi çakacaksın, zıpkın gibi kalkacaksın. Sonra da bir arkadaşa fal baktır, muhabbet olur.
Kendiliğinden geldik ikinci tavsiyeye: Eşe dosta musallat ol. Ama enerji vampirlerine değil. Dost dediğin Vasfiye Teyze gibi olmaz. Dost, depresyon günlerinde, senin iyi taraflarını alıp, üzerine yüzde 30 reklam abartısı katıp, seni sana satan başarılı bir pazarlamacıdır! Kalçan mı geniş: “Pardon da şu an geniş kalça moda!” Aşırı başarılısın, müdür, koltuğu için tehlike olarak gördü, seni ondan kovdu: “Böyle kötü olaylarda, insan kaderin sillesi kuyruğunda sırasını savmış olur. Bunu atlat, romantik komedi filmi gibi yaşayacaksın” diyendir dost. Bunlardan bul ve yapış!
Affet o hıyarı!
Çok mu kızgınsın? Çok mu haksızlığa uğradın? Hayallerin mi yıkıldı? Affet o hıyarı! İlahi adalete inan. Onun başına neleer gelecek! Ben garanti veriyorum. Haklı ve mağdur olmak kadar güzel şey var mı? Vicdanın rahat, kaderden de alacağın var, süper! Zamana bırak, pis pis gülümse.
Kalbini mi kırdılar? Canını mı acıttılar? Düşüp dizini yarmışsın gibi, sakin ol, derin nefes ala ala bekle. Elizabeth Bowen ne demiş? “Sanat, acısı geçtikten sonra hâlâ önemli olmaya devam eden tek şeydir!” Sanat eseri yaratma peşinde değilsen, acılara yüz verme, zamanla unutmaya bak. Her geçen dakika lehine çalışıyor, öyle düşün.
Fazla eşyalar insanı yerçekiminden daha büyük kuvvetle aşağı çeker. Kurtul çer çöpten. Bir daha 36 beden olmayacaksın, o blucin moral bozucu 18’lik bir manken gibi yıllardır köşeden sırıtıyor! Ver bir ergene o giysin. O gulyabani gibi dolap, dergi yığınları, tamiratı kendinden pahalı DVD oynatıcı, yatıya gelen karamsar mahalle teyzeleri gibi evi istila etmişler. At gitsin. Ferahla.
Komedi seyret. Haftada yedi gün gülün diye uğraşıyoruz. Bir kere seyretmemen nankörlük! İki, mizah ilaçtır. Beyin dediğin bir buçuk kiloluk bir yağ ve su karışımı. Ciddiye alma. Yüzün gülünce beyin hemen kanıyor, işler yolunda zannediyor. Saf saf basıyor serotonini. Ota böceğe gül, hiçbir işe yaramasa, en azından mahallede “Vay, işi gücü iyi galiba” derler, havan olur.
Spor sevmem, geceleri yaşarım. Ama güneş ve hareket can sıkıntısına iyi geliyor maalesef. Dozu aşmadan, altıda kalkıp bir saat koşmalara filan girmeden, güneşin tadını çıkar. Benim gibi gece kuşuysan, en azından saat dörtte filan bir plaj tokyosu almaya çık, azıcık yürüyüver.
Plaj tokyosu demişken, hayal kur! Anı manı yaşama, burası Uzakdoğu değil! Hayal kur, ileriye bak. Önünde havuç olmayan at niye koşsun, bikini giyeceğim diye form mu tutuyor? Tatiller, aşklar, daha güzel, zengin, daha sağlıklı ve mutlu olacağın günler tahayyül et. Hepsi ölmeden gerçekleşecek, şahsen garanti veriyorum! Gerçekleşmezse, ölü halinle bana ne yapacaksın ki zaten? Ama en azından hayattaki günleri daha umutlu geçirmiş olursun.
Umut sosyal sınıf tanımaz, fakirin de zenginin de ekmeğidir. Umudu koklaya koklaya öp...
Paylaş