Paylaş
- “Babannem beş vakit namazında ve başörtülüydü”, “Umreye gideceğim, dini inancım o kadar güçlü”, “Ateistim”, “Aleviyim”, “Alnı secde gören insanım, elhamdülillah tüm ailem öyle” diye Allah’la ilişkisini en ince ayrıntısına kadar açıklamak. Ardından kendilerinin bu memlekette nasıl zulümlere maruz kaldıklarını anlatmak. Genellikle devamına “Ama..” diye başlayan ve kendinden olmayan kesimlere sonsuz saygı ve empati duyduğunu ifade eden bir cümle eklemek.
- “Benim ailem Kürt”, “Benim annem Türkmen kökenlidir”, “Biz Ermeni asıllıyız”, “Atalarım şu bölgeden buraya göç etmişler” diye bölgesel, kavimsel, etnik kökenini en ince ayrıntısına kadar açıklamak. Hemen ardından kendilerinin hangi yıllarda nerede ne ayrımcılıklar ne zulümler çektiklerini anlatmak. Devamına “Ama...” diye başlayan ve kendinden olmayan kesimlere sonsuz saygı ve empati duyduğunu ifade eden bir cümle eklemek.
- “Kadının ilk ödevi anneliktir”, “Kadınlar çiçektir, onlara evde bakılmalıdır”, “Kadınlar madencilik de dahil her işi yapmalı, hamilelik ve çocuk bakım izni eşlere eşit paylaştırılmalı”, “Kadınlara pozitif ayırımcılık yapılmalı, vasat yetenekte olsalar bile daha başarılı erkeklerin pozisyonlarına yerleştirilmeli”, “Kadınlar öğretmen, hemşire filan olsun ya, yeter işte” diye, kadının toplumdaki yeri ile ilgili fikirlerini hararetle anlatmak. Batı sisteminde kadınların anneliğini/aile hayatını unuttuğundan, Doğu’daki kadınların insanlığını unuttuğuna kadar, dünyadaki kadınların muhtelif acılarından dem vurmak. Devamına “Ama...” diye başlayan ve başka türlü düşünen kesimlere sonsuz saygı ve empati duyduğunu ifade eden bir cümle eklemek.
- “İşçi ölümleri cinayettir”, “Hesabı sorulacak!”, “Bu gelir eşitsizliği, bu fakirlik, bu sefalet bitsin artık”, diye bağırmak. Mavi yakalı yoksul kesime sonsuz saygı ve empati duyduğunu gözyaşları içinde ifade etmek. Devamına “Ama...” diye başlayan ve içinde kapitalizmin gerekleri, özel sektörün acımasızlığı, makro ekonomik parametreler ve enerji sektörü filan gibi laflar geçen bir cümle eklemek.
Arkadaş, madem bu kadar saygılı, anlayışlı, empati dolu, hissi insanlarız... Bu kadar kutuplaşma, nefret, kızgınlık, ayırımcılık ve kadınların, işçilerin feci halleri nedir? Kim yav o empati yapmayanlar? Bulun onları bana!
Twitter’a girdim hoş buldum!
“HOŞ BULDUM”, ‘Bu Tarz Benim’ programının Türkçemize soktuğu bir kelime. Kızlar ciyak ciyak kavgaya girmeden az önce kendilerini karşılayan jüriye “Hoş buldum” diyorlar! Ben en son bıraktığımda kış geceleri çorapsız ve açık ayakkabıyla sokağa çıkmak tuhaf bir şeydi ve “Hoş geldin” diyene “Hoş bulduk” denirdi. Programa bakılırsa bir süre önce bunlar hep değişmiş. Yukarıda ‘Türkiye’de çağın “trendy” söylemleri’ yazısı yazıp çağın gerisinde kalıyorum ben yav!
Daha fazla çağın gerisinde kalmayayım diye düşündüm. Mecburen, ısrar kıyamet, arkadaşlar beni de soktular Twitter’a. Onlarca sahte adresten sonra artık bendeniz, gerçek Gülse, Twitter’da hizmetinizde! Dükkânın adresi: @gulseyazar.
İlk hissim: Ev partisine 10 kişi çağırmış, sonra kapıya, mahallede kim varsa gümbürr diye dizilmiş ev sahibi paniği! Hangi birine “Hoş geldin” diyeceğim? Peki her takip edeni takip etmek lazım mı? Misafirlerin bu partiden beklentisi nedir, fena halde eğlendirme güldürme mecburiyeti var mıdır? Kalabalık yığılınca çerez sorunu yaşar mıyım? (Yok bilgisayar çerezi. Yani video, fotoğraf filan yollarlarsa, benim yaşlı laptop demansa girer mi manasında. Ama misafir benzetmesine de yakıştı. Çünkü evrensel parti kuralıdır: Çerez asla yetmez!)
Öte yandan Twitter’ın tatlı bir sosyalleşme, bir popülarite duygusu da var tabii. Yine aynı, partisi dolup taşan ev sahibi tarzında!
Beklentim şu: Geçen sene sahte Gülse Birsel’in altı yüz bine yakın takipçisi vardı. Onun altında kalırsanız hakkımı helal etmem! Çok takipçi ne işe yarıyor onu da bilmiyorum gerçi. Bir ara Twitter’dan bana yazıverin ha gülüm?!
Eh, hadi bol ve nezih muhabbetler niyetiyle, hoş bulduk
Paylaş