Paylaş
Yoksa ‘Tatilsel doz aşımı sendromu’ risk grubuna girersiniz! Bu illet bonzai kadar olmasa da tehlikeli bir uyuşturucudur!
24 Ağustos’u idrak etmekteyiz ki bir hafta sonrası ağustosun sonu, yani yaz tatilinin bitimi için psikolojik sınırdır!
Sakın karamsarlığa kapılmayın. Eğer yazlıkçıysanız tatilde doz aşımı sendromundan belki kılpayı kurtuldunuz demektir.
Malumunuz tatilciyle yazlıkçı arasında büyük fark vardır. Tatilci acele eder, yazlıkçı gevşektir. Tatilcinin güneşlenme günleri bir tarihle sona erer, yazlıkçının günleri havaların serinlemesiyle.
Eğer tatil süresinde belli bir sınırı aştıysanız, risk grubundasınız. Tatilsel doz aşımı sendromu bünyeye girmiş olabilir. Bu illet insanı tembelleştirir, bezginleştirir. Tatilin ikinci haftasının bitimiyle ince ince bünyeye sızmaya başlar ve hastalık olgunlaşınca aşağıdaki belirtilerle kendini gösterir:
- Tatilin başında enerji patlamasıyla yaptığınız ve hevesle beklediğiniz heyecan verici planların yavaştan angaryaya, yorucu ve beyhude çabalara dönüşmesi. Misal, her gün yarım saat yüzmek, arkadaş ziyaretleri, açık hava konserleri, gidilmesi görülmesi gereken yerler listesi ve özellikle doğa sporları!
- Her gün denize havuza girmenin, akabinde saç kurutmanın bir memuriyet haline gelmesi, bir yerden sonra depresyona dönüşmesi.
Bu belirtilerden dört veya fazlası varsa...
- Buzdolabını temizlemek gibi en küçük bir işe bile konsantre olamamak, ‘üşenme-erteleme-vazgeçme’de bir dünya markasına dönüşmek!
- Güneşli havalardan sıkılmak, yağmuru ve kazak giymeyi özlemek.
- Sıcağa gıcık olmaya başlamak! Deniz dalgalıysa asabiyet yapmak. Tatil başında size denizde su atarken pek tatlı ve afacan bulduğunuz komşu çocuğunu yavaştan öldürme planları yapmaya başlamak!
- Köy pazarları, ham pamuk şalvarlar, derme çatma mantıcılar, soslu patlıcan, yosun kokusu, parmak arası terlik giymek, tatilin başında kokulu öpücüklerle karşılanmışken, bunların artık hiç cazip gelmemesi. Hatta artık hepsinden gına gelmesi!
- Artık daha fazla yanamayacağınızı, bir gün daha güneşlenirseniz ırk değiştereceğinizi esefle fark etmek.
- Akşamları kitap okumak, çay bahçesine gitmek, biriken filmleri seyretmek gibi aktivitelerin bile ağır gelmesi, dolayısıyla televizyondaki iyi kötü her programı boş bakışlarla seyretmek (Yazarınız şu an “Ölümden sonra hayat var mı, o ölürken görülen beyaz ışık nedir?” konulu bir tartışma izlemektedir, ki yaşım ve sağlığım dikkate alındığında bu bilgilerin hiç acelesi yoktur! Tatil doz aşımından ani ölümler olmuyorsa elbette!).
Yukarıdaki belirtilerden dört veya daha fazlasına “Evet, bende de var” diye cevap veriyorsanız, tatilsel doz aşımı maalesef bedeninizi sarmış demektir!
Mesai takvimiyle kendinize gelirsiniz
Tek çaresi var! Panik!
Takvime bakınız! Mesainin ne kadar yakın, hayatın ne kadar kısa olduğunu fark ettiğiniz an, kalbinize elektroşok yapılmış gibi olacak! Veya ‘Ucuz Roman’ filminde Uma Thurman’ın göğsüne adrenalin iğnesi saplandığı an verdiği tepkiyi de verebilirsiniz. İkisini de bizzat yaşamadığım için tahmini konuşuyorum. Ama dizi çekimlerinin başlama tarihine takvimde baktım ve aynı Uma’nın filmde yaptığı gibi “Hıııaaaa” diye canhıraş bir çığlıkla yerimden fırladım!
Bugün Ağustos’un 24’ü sevgili yazlıkçılar! Haftalardır deniz kenarında, bahçelerdesiniz. Yine kilo veremediniz değil mi? Listedeki kitaplar okundu mu? Yoo. Karpuz yiyip kötü yazlık dizileri seyrettiniz di mi? Allah sizi nasıl biliyorsa öyle etsin! Yok kız yok ben de öyle yaptım. Hepsi tatilsel doz aşımı sendromundan.
Hemen yarın sabah bir kahve çakın, bugün tatilinizin geri kalanının ilk günü. Veya son günü, bilemem! Ama Romanların pek sevdiğimiz sözü gibi “Evde oturan insan ölür!”
Çıkın ve hayatınızı kurtarın. Tatil bitti. Bitmeyen tatil nedir ki zaten? Emeklilik! Ki bence bayağı sıkıcı bir şey. Yani emeklilerin hepsi sokaklarda samba yapıp eğlenmediğine göre matah bir şey değil.
O zaman, hadi! Kış geliyor, iş başlıyor! Dağılıyoruz!
Paylaş