Paylaş
Bizim günlük para, iş, aşk sorunlarımız, hatta özgürlük taleplerimiz ve siyasetle ilgili endişeli hallerimiz bile bunların yanında neredeyse lüks problemler.
Topraklarımıza göç etmiş çaresiz Suriyelilere adam gibi bir hayat standardı ve daha önemlisi bir gelecek planı sağlamak zorundayız. Ne kadar kalacaklar, buralı mı olacaklar, öyleyse nerede yaşayacaklar, nasıl doyacaklar, çocukları okuyabilecek mi? Hakları ne? Yatıya misafirliğe mi geldiler? Bu ülkede evlatlık mı olacaklar, yoksa besleme hatta köle mi?
Bu soruların cevapları önemli. Sadece zor durumda kalmış komşularımıza hissettiğimiz sevgi, acıma ve merhamet duyguları yüzünden değil. Bir, o insanların insan haklarından ötürü. Sağlık hizmetleri, iş, aş, barınma, eğitim, kim bakıyor bu işlere?
İki, bizim insan ve vatandaşlık haklarımız bunu gerektirdiğinden! Ahali vıdı vıdı etmeye başladı. Zaten işsizliğin diz boyu olduğu memlekette ucuz ve kayıtsız işgücü öfke yaratıyor. Bazı Suriyelilerin çarşılarında dükkân açıp vergi ödemediğinden, “Devlet tarafından özel muamele gördüklerinden” yakınan esnaf da çok kızgın. Bu yüzden bile eli sopalı kavgalar çıktı.
YAKLAŞIK BİR BUÇUK MİLYON MÜLTECİ!
Güvenlik sorunları baş gösterdi. Fuhuş, hırsızlık, uyuşturucu gibi suçlara bulaşan çok Suriyeli göçmen var maalesef. Bunlar kötü insanlar değil, sadece çaresiz insanlar. Aç, evinden uzak, istikbal ümidi ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan biri, karın doyurmak için her yola başvurabilir.
Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve çevresine, zaten bir dokun bin ah dinle! Ama İstanbul’da da birçok semtte, dilenen, veya serseri mayın gibi, öfkeli tavırlarla dolaşan, etrafla dalaşan Suriyelilere rastlıyoruz. Yırtık plastik terliklerle veya yalınayak dolaşan, o denli yoksul gençler. Pek yakında, gelecek aylarda veya yıllarda neler olmasını bekliyoruz? Bu umutsuz ve her şeyden yoksun gençlerin doktor, mühendis çıkmasını, astronot olmasını mı?
En korkuncu geliyor. Bu geleceksiz insanlar çevreyi daha çok tehdit etmeye başladıklarında, “mahalleli” ne yapacak? Eli armut mu toplayacak? Suriyelilerle Türkler arasında karşılıklı tacizler, yumruklaşmalar, polisiye haberler şimdiden kendini gösteriyor. Suriye’nin komşusu illerimizde her gün taşlı bıçaklı çatışmalar tüyler ürpertiyor. Ama korkarım bütün büyük şehirlerde “sokak savaşları” ve “çeteleşme” kapıda.
Nur topu gibi bir problemimiz oldu. Peki planımız ne?
Şok şok şok! Flaşşş!
ÖZELLİKLE magazinel bir başlık attım. Öteki türlü bazı uluslararası sanatsal başarılar, siyasi hakaretler ve selülitlerle dolu gündem kuyusunda kayboluyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmi Oscar yolunda, o malum.
Türk asıllı (ve bayıldığımız) yönetmen Fatih Akın’ın, Bartu Küçukçağlayan’ın da rol aldığı “The Cut” filmi, Venedik Film Festivali’nde yarışma bölümünde bu yıl. Bunu da çoğumuz biliyoruz.
Ancaaak... Çok az kişinin bildiği bir müjde: Venedik Film Festivali’nin yarışma bölümüne bir de Türk filmi seçildi. Kaan Müjdeci’nin Sivas’ı. Sivas 11 yaşında bir çocuk ve yaralı bir dövüş köpeğinin bozkırda geçen hikâyesi. 34 yaşındaki yönetmenin ilk filmi! Hem Geleceğin Aslanı adı verilen ilk filmler yarışması bölümünde, hem ana yarışmada güçlü adaylardan biri!
6 Eylül’deki ödül töreninde Altın Aslan kime gidecek meçhul, ama Türk sinemaseverler açısından heyecanlı bir gece olacak. Seyredin bence.
Paylaş