Paylaş
Ve galiba Von Trier’ın yasaklanan filmi, bizim haber bültenlerinin yanında ‘Vak Vak Amca’nın Maceraları’ sayılabilir!
Lars Von Trier’ın yeni filmi İtiraf (Nyphomaniac) Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulu tarafından ‘genel ahlaka aykırılık’ ve ‘pornografik görüntü ve diyaloglar’ sebebiyle Türkiye’de gösterime girmeyecek. Bir erişkin olarak edep ve ahlakımı koruma yolunda gösterdikleri bu çabaya teşekkür ederim! Yoksa kim bilir filmi seyredip nasıl kötü yollara düşerdim. Sanırım filmin yapımcıları da bu eşsiz halkla ilişkiler çalışması için kurula bir çiçek, çikolata filan yollarlar. Çünkü normalde yirmi bin kişinin seyredeceği filmi artık en az yirmi milyon kişi çılgınca merak ediyor!
Burada Lars von Trier gibi bir yönetmenin porno mu, sanat mı yaptığını tartışacak değiliz. Von Trier’ın sanatçılığını tartışan, sadece Dogville yüzünden bile taş olabilir!
İtiraf filminde, halk deyimiyle çok ‘açık saçık’, hatta kimi bakışlara göre belki ‘pornografi’ sınırlarına dayanan sahneler bulunabilir. Benim ilgilendiğim ‘pornografi’ kavramı!
Şiddetin pornografisi
Cinsellikte pornografi nedir malumunuz. En hafifi 70’lerde Türk sinemasında furya haline gelmiş ‘civciv çıkacak kuş çıkacak’ tarzından başlar malumunuz. Cinsellikte pornografi, cinselliğin kaba, estetikten uzak, abartılı, rahatsız edici şekilde, bazen ayrımcılık ve aşağılama, taciz içererek, üstelik de bir şey öğretmek, bir cümle söylemek, hikâye anlatmak amacı olmaksızın kullanılması diye tanımlanabilir. Feministlerin pornografide karşı çıktığı en önemli yan, kadınların aşağılanan, tahakküm altına alınan, emir verilen objeler haline getirilmesidir örneğin.
Son yıllarda ‘şiddetin pornografisi’ konuşulmaya başladı. Verilen en yaygın örnek, kahramanı bir seri katil olan meşhur Dexter dizisi. Kurbanların daha ikinci sınıf, çaresiz, pasif karakterler olarak gösterilmesi eleştiriliyor mesela. Aynı porno filmlerdeki kadınlar gibi. Son yıllarda birçok dizi ve filmde, hatta bazen haberlerde, işkence, asma kesme gibi şiddet biçimlerinin, kaba, detaylı ve ayırımcılık içererek konu edilmesi bu ‘şiddetin pornografisi’ kavramını yarattı.
Ülkemiz icatlarıyla önde giden bir yer değildir. Ancak son üç aydır, bence ‘siyasetin pornografisi’ diyebileceğimiz bir kavram bu topraklarda, ne yazık ki hüdayinabit yeşerdi ve büyüyor!
Siyaset bilimci değilim. Ama benim bildiğim kadarıyla yakın tarihte dünyada hiçbir yerde, siyasette bu kadar ayrımcı, belaltı, zarafetten uzak, rahatsız edici, aşağılayıcı bir dil ve yöntem kullanılmadı. Politik görüş, hayat tarzı, sivil toplum örgütü üyeliği, mezhep gibi toplumsal aidiyetlerin aşağılanmasının yanında; bireysel olarak siyasetçiler de lime lime edildi. İftiralardan özel hayatın kasetlerle ortalığa dökülmesine, hakaretlerden kalabalık yumruklu kavgalara ne görmedik ki? Kanun tanımazlık, muhtemel pis komplolar, hakaret, şantaj ve tehdit, ülke yönetimini istila etti. Medeni hal, mezhep gibi konuların bir aşağılama sıfatı olarak kullanılması da dahil, siyaset şimdiye dek görmediği her şeyi gördü!
Sanki siyasette Pandora’nın Kutusu açıldı yahu!
Trier görse utanır
Bir aşk filminde, hayat aşağı yukarı gerçekte olduğu gibi akar. Porno filmlerdeyse sahte, tuhaf, kaba, aşırı, normalin dışında şeyler seyredersiniz. Son üç ayın siyaset arenası da gerçek hayatta, bildiğimiz politika gibi değil. Bir acaip.
Eğer olan biteni, sembolik olarak, cinsel pornografiyle anlatırsak: Siyaset, belki eskiden içinde birkaç öpüşme sahnesi olan bir filmken, artık belki Lars von Trier’in utanmadan seyredemeyeceği kadar sert bir porno!
Bugüne kadar politika arenasında söylenmemiş, yapılmamış, edep ve nezakete, hatta siyasi gelenek ve ahlaka aykırı bulunmuş her şeyi, üç ay içinde seyrettik! Üstelik her gün! Bombardıman sıklığında! En ince detayıyla! Kaba, tahakküm edici ve kesinlikle çok rahatsız edici bir biçimde.
Sanırım artık hiçbir Türk, bir siyasi komplo filminden tat alamaz. Bir politik romanı keyifle okuyamaz. ‘Siyasetin pornografisine’ o kadar alıştık ki bağımlı hale gelmemizden, ‘overdose’ olup bu aşırılıkları kanıksamamızdan korkuyorum.
Ve izlediğimiz bu siyasi pornografinin yanında İtiraf filminin çok ezik kalacağını sanıyorum.
Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanı, Philip Kaufman’ın yönetmenliğiyle beyazperdeye aktarılmıştır. Sevişme sahnelerinden bazılarının pornografiye yaklaşıp yaklaşmadığı sorulduğunda yönetmenin cevabı “Filmdeki tek pornografik sahne, Rus tanklarının Çekoslovakya’ya girdiği sahne” olmuştur. Siyasi bir pornografi elbette...
Sevgili Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulu! Biz üç aydır neler görmüşüz! ‘İtiraf’ ana haber bültenlerinde seyrettiklerimizin yanında ‘Vak Vak Amca’nın Maceraları’ gibi kalır!
Ne yazık ki hep Avrupalı’nın canı can, bizimki patlıcandır ama bir yandan da acı patlıcanı kırağı çalmaz. Amaan 18 yaş üstüne yayınlayın gitsin şunu. Başımıza neler gelmiş, açık saçık bir sanat filmi mi bizi bozacak?
Paylaş