Paylaş
Hillary Clinton, üzerinize afiyet zatürree. Öyle bir zatürree ki, 11 Eylül törenlerinde bayılayazdı kadıncağız. Ama doktorun verdiği dinlenme süresi olan beş günü doldurmayacak, üç günde dikilip kampanyaya devam etmeye çalışacakmış.
İşte bu nedir biliyor musunuz? Amerika Birleşik Devletleri’nin berbat ortak değerlerinden biri! Amerika güçsüzleri sevmez. Enerji, başarı, yenmek ve sürekli diş macunu reklamı gibi gülümsemektir Amerika’nın ortak değeri. Ve böyle bir memlekette herhangi mühim bir pozisyondaysanız, zatürree olmaya hakkınız yoktur. Birileri zayıf anınızı yakalayıp üzerinize basıp geçmesin diye “Trump bende alerji yapıyor öhü öhü ehi ehi” diye esprilere vurup hastalığı çaktırmamaya çalışırsınız.
Şahsen Hillary’nin kızı yaşındayım, zatürree olsam, bir ay yerimden kalkıp kendime batırma çay yapmam! Zaten iş oraya varmaz ki... Aileden biri ağırlaşan gribi fark eder. Beni yatırıp çorba yapıp zorla içirir. CEO olsam patron, başkan olsam millet, der ki “Ayol senden kıymetli mi, yat dinlen, iyileşince geri dönersin”. Çünkü ‘her şeyin başı sağlık’tır burada. Hillary, Türk olsa şimdiye kadar ilaç tavsiye eden bir komşusu, kupa çeken bir akrabası olurdu muhakkak.
Bayramlar ortak değerimizdir, malum. Ama ben bu bayramda kaçan boğaya karate yapıp sonra “Korkmadım tabii, boğadan korkulur mu, o da bir can” diyen amcanın temsil ettiği ortak değer kokteylini çok sevdim. Şuursuzluğa yakın korkusuzluğun içine katılmış ilginç bir canlı sevgisi! ‘Yaratılanı yaratandan ötürü severim ama yakalarsam da yerim yani’ düşüncesinin o pragmatik yegâneliği! Bu kelleyi koltuğa almaktaki tereddütsüzlük, diğer yandan da sonsuz empati ve hoşgörü. İşte bu yüzden bu çok sert topraklarda hem ayakta kaldık hem de bir arada barış içinde yaşayabildik.
SENİN KARINA KIZINA YAPSALAR HOŞUNA GİDER Mİ?
Chicago Üniversitesi’nde iki bilim adamı, empati araştırması yapmış. Deneklere “Fotoğraftaki insan sence nasıl biri” diye sormuşlar. Testi de ufak bir zamanlama yalanıyla yapmışlar. “Daha bu sabah çekildi” diye verilen yabancıların fotoğraflarına insanlar “Üç ay önce çekildi” diye verilenlerden daha büyük empatiyle ve pozitif yaklaşmış. Zira fotoğrafları çekilenlerle aynı zaman diliminde olduklarından, ortak bir nokta hissetmişler! Bizse empati için daha etkili kalıplar kullanırız: “Senin karına kızına böyle yapsalar hoşuna gider mi”, ”Senin evinin balkonuna üst kattan böyle su damlasa n’aparsın?” Laboratuvar testine gerek yoktur. Bizde empati için ailevi bir senaryo yeterlidir! Hemen yelkenler suya iner, özür dilenir, ahbap olunur hatta. Ha bekârla empati yapılmaz! Bekâra yemek gönderilir, acınır ve bir an önce evlenmesi teşvik edilir. Zira aile, bizim belki en yıkılmaz ortak değerimizdir. Sokaktaki yabancıya abi, abla, teyze, dayı demenin işleri kolaylaştırıp iletişimi derhal ısıtmasından bellidir. 60 yaşındaki adamların bana “Ablacım bunu al” diye diye asla kullanmayacağım takılar sattığı olmuştur Kapalıçarşı’da filan!
Kapalıçarşılar. Onlar da ortak değerimizdir. İstanbul’da, Kayseri’de, Trabzon’da, birçok şehirde Osmanlı’dan beri kapalıçarşılar vardır ve bu millet aslında AVM’yi bulan millet olduğundan AVM’lerden çıkamamaktadır! Ve nerede olursa olsun esnaf bir çay içmeden bırakmaz. Bir buluşmada çay içmeyi reddetmek, ipleri koparmakla aynı şeydir. Evlilik programlarındaki “Hadi bir çay için” boşuna değildir. Çay içmek, ilk yakınlıktır, buzların kırılmasıdır, tanış olmaktır. Ama artık aramızdan su sızmaz hale gelme aşaması, bir tarafın diğer tarafın evinde yemek yemesiyle gerçekleşir. Evde yemek misafirliği, yakınlıkta kritik eşiktir! “Evimde yemek yemiş, soframa oturmuş insan bana bunu nasıl yapar” diye yıkılırız bazen. Oysa nihayetinde, bir masa-sandalye ve iki tabak yemekten ibarettir! Ama evde yemek yenilmiştir kardeşim! Yani artık mühim, yamuk yapılmaması gereken bir ilişki başlamış, ‘ailevimsi’ bir durum oluşmuştur.
Bu kadar mühimken, ikide bir de misafirlik yaparız iyi mi?! Şu an Bodrum’da beach club’larda locadan locaya bayram misafiri gelmekte ve çikolata filan ikram edilmekte, inanın! Esasen halka açık bir yerde kimseyle görüşmemek ve özel alan yaratmak için icat edilmiş beach club locasında bile, biz misafirliğe gideriz!
ÇEMİŞGEZEK’TEKİ ÇİFTÇİ MADONNA’YLA TANIŞ ÇIKABİLİR
‘Six degrees of seperation’ teorisini pek severim. ‘Dünyadaki herkesin arasında birbirini tanıyan en fazla altı kişi’ var der bu teori. Yani Çemişgezek’teki çiftçi, birbiriyle bağlantılı doğru insanı bulursa Madonna’yla tanış çıkabilir! Şimdi, bu teoriye göre, kız vermeyeceğinizi söylediğiniz, siyaseten nefret ettiğiniz, “Bu ülkeden gitsinler” dediklerinizle aranızda bulunan, o altı tanıdığı bulursanız... Muhtemelen bu zincirde birisi diğerinin evinde yemek yemiş olduğu için, siz, o nefret ettiğinizle bir nevi ailesinizdir artık! Eliniz mecbur! Misal; yengenizin eski patronunun, göz doktorunun, kuzeninin, muhasebecisinin askerlik arkadaşı, o muhasebecinin evinde beş yıl önce yemek yemiş, sofrasına oturmuşsa... O kardeşinizden siyaseten nefret bile etseniz, o artık size yamuk yapabilir mi? Siz ona yabancı gibi davranabilir misiniz? Olmaz! 79 milyon, sadece aramızdaki o altı kişilik yemek misafirliği bağını bulduk mu... Ondan sonra hepimiz aileyiz zaten.
Paylaş