Paylaş
İki adamı sırtlarından görüyoruz. Birinin üzerinde “Hayır” kampanyasının yeleği var, diğerinde “Evet” kampanyasının. ‘Hayır’cı, ‘Evet’çinin omzuna kolunu atmış, karşıt görüşlerde, üstelik de propaganda görevlisi iki vatandaş, yan yana, sarılmış duruyorlar.
Bu fotoğrafı çok sıcak bulup tweet attım. Altına da “İsteyen istediği kadar bağırsın çağırsın. Bizim gerçek hikâyemiz budur” yazdım. Gerçekten de öyle düşünüyorum.
Sonrasında fotoğrafın altına yazılanlar beni şaşırttı ve üzdü.
50-60 kişi yorum yapmış. Twitter belirleyici değil elbette, 50 kişi de bir şey ifade etmez ama, önceki dönemlerle karşılaştırdığımda, net bir görüş farkı var.
“Fotoğraf çekildikten sonra o ‘Hayır’ propogandası yapan adam kesin dayak yemiştir” gibi şakalar, “Bu kadar romantiklik de fazla, bırak allasen” gibi ifadeler, “Keşke, ama öyle bir noktaya geldik ki bunlar sadece temenni” diye üzülenler... Sosyal medya kullanıcıları Mustafa Sandal’ın eski bir şarkısındaki gibi “Benim aşka inancım kalmadı hiç” diyor! Ne acı.
Takipçilerin çoğunun yazdıklarıma katılacağını düşünürken, “Siyasete rağmen hepimiz ne olursa olsun kardeşiz” fikrine inancını yitirenlerin çoğaldığını görüp kederlendim.
Referandumun sonucu ne çıkarsa çıksın, 17 Nisan’da özellikle de iktidarın yapması gereken, artık acil olduğunu gördüğüm ilk iş: Kutuplaşmayı, psikolojik bölünmeyi bitirecek mesajlar vermek!
TEHDİT HİSSEDEN SEÇMEN LİMBİK SİSTEMLE KARAR VERİYOR
CNN’de Deniz Bayramoğlu hafta sonları siyaset dışı, ilginç konuları uzmanlarla tartışıyor. Konu “Beyin” olunca her şeyi iptal edip seyrediyorum. Zira özellikle bu aralar, ülkede de dünyada da karaborsa olan bir şey!
Hafta sonu mutluluktan aşka, anksiyeteden depresyona, beynin kimyası tartışıldı.
İlgi çekici bilgilerden biri şuydu: Siyasi kararlar, sadece mutlu, problemsiz dönemlerde rasyonel verilerle alınıyormuş.
Yani kendinizi bir tehditle karşı karşıya hissetmiyorsanız, korkmuyorsanız, ekonomiye, siyasetçinin vaatlerine, günlük hayatınızda neler değişeceğine bakarak, analiz ederek karar veriyorsunuz. Tam tersi, kendinizi tehdit altında, ülkenizi yalnız, düşmanlarla çevrili vs. hissediyorsanız, beynin daha ilkel bölümleriyle, limbik sistemle, yani düşünmeden, daha duygusal, grup aidiyetlerine bağlı kararlar alıyorsunuz.
Nörologlar “Bu yüzden siyasetçiler bazen özellikle korku, dehşet, tedirginlik duygusu yaratarak, duyguların, grup aidiyetlerinin, (Dini aidiyet, ırk aidiyeti, gelenekler vs.) ön plana çıkmasını sağlar ve buradan oy toplar” dedi.
İlginçtir, referanduma dair bambaşka bir programda, araştırmacı Adil Gür de biraz bıyık altından gülerek siyasetçi tavrını anlatırken, birebir aynı şeyi ifade etti.
Pazar akşamı referandum sonuçlarını analiz ederken kanallar birer nörolog ve psikologdan da fikir alsa, siyaset en azından benim için çok daha renkli bir konuya dönüşür!
ŞOM AĞIZLI MIYIM NEYİM?
PAZAR günü “3. dünya Savaşı çıkarsa çok fena kalbinizi kırarım” başlıklı bir yazı yazdım.
Hafta sonu genel hava bu şakaları yapmaya uygun bir ılımanlıktaydı.
Salı öğlen itibarıyla vaziyet ise, ühüü, kan gövdeyi götürüyor!
Putin “ABD Şam’ı vuracak, istihbarat aldık. Bu aynı Irak işgali gibi bir durum, provokasyon yapıp, haklıyız iddiasıyla o bölgelere çöküyorlar” tarzı bir açıklama yaptı.
Trump ise “Kuzey Kore belasını arıyor” diye tweet attı. Son dönemin kabadayı liderlerinden çekeceğimiz var gibi. Dünya hızla sivri bir kutuplaşmaya gidiyor. “İkinci soğuk savaş diyenlerin ağzı bal yesin” noktasına geldik, zira 3. sıcak savaş olmasından iyidir!
Biz Marslılar dünyayı istila etse, ay yörüngesinden kayıp uzay boşluğunda kaybolsa, güneş patlamaya başlasa, her şekilde Türkiye’nin çıkarına mı olacak zararına mı diye merak ederiz.
Dünyadaki bu gerginlik referandumu nasıl etkiler diye merak eden varsa, ki var, zira ciğerinizi biliyorum, üstteki yazıda cevabını bulabilirsiniz!
SON 24 SAATTE BUNLAR OLDU
Paylaş