Paylaş
Şu an Aydın Doğan Vakfı Uluslararası Karikatür Yarışması’nda jüri üyelerinden biriyim.
Gelen karikatürlere bakıp, ince eleyip sık dokuduk.
Brezilya’dan Endonezya’ya, İtalya’dan İran’a, Polonya’dan Amerika’ya pek çok çizer katılmış yarışmaya.
Ama ilginçtir, bu farklı kültürlerden gelen çizerlerin üzerine çalıştığı, kafalarını meşgul eden temalar hep aynı: Suriye, mülteci sorunları, vahşi kapitalizm, çevreyle ilgili problemler, terör, açlık, kadın sorunları, hatta cep telefonlarının hayatımızda aşırı önem kazanması...
Bu yıl yarışmada, genç kızların ve kadınların sorunlarıyla ilgili karikatürlere dair ayrı bir bölüm de vardı.
(Belki de onun için yazıya bu başlığı seçtim. Zira yakın zamanda İrem Sak, Hatice Aslan, Pınar Çağlar Gençtürk, İpek Bilgin yönetiminde, yukarıdaki başlıkla bir oyun oynadılar. Dario Fo’nun kadın meselelerini anlattığı kısa oyunlarından bir seçkiydi bu.)
Tüm dünyadan gelen, kadınlara dair karikatürlere bakınca da anlaşılıyor ki gerçekten “Hepimizin öyküsü aynı”! Bir şey daha dikkatimi çekti:
Mülteci sorunu konusunda Avrupa’ya büyük ve yaygın bir eleştiri, hatta öfke var.
Ama kafamı esas kurcalayan ise şu: Gezegenin farklı noktalarında yaşayan insanlarla kalbimizi kıran, ruhumuzu yoran meseleler bu kadar aynıysa...
Niye hiçbirine bir çözüm bulamıyoruz?Bunun cevabını da politikacıları eleştiren karikatürlerde aramak lazım sanırım...
BİR HİTABET TARZI OLARAK DİN
“BUNLAR yalan söylüyor ve iftardan önce söylüyor.”
“O lider bunu anlatırken oruçlu muydu artık bilemiyorum...”
“Hiçbir Müslüman vatandaşım bunu yapmaz.”
“Ramazanda partimize iftira atanlar...”
Siyasetçilerin birbirlerine dini referanslarla atak yapmalarından...
Kendi seçmeni olmayan vatandaşlara din üzerinden çıkışmalarından...
Başka partiler veya siyasetçilerin (kendi bakış açılarına göre) yaptığı yanlışları hukuk, adalet, demokrasi değil, dini kurallar çerçevesinde eleştirmelerinden...
Hem hukuk devletinde yaşamak isteyen biri olarak hem bir Müslüman olarak...
Fena halde BIKTIM!
Arkadaşım, siyasi tartışmalarınıza, çekişmelerinize, vıdı vıdılarınıza benim dinimi karıştırmayın!
Nutuk atarken, rakip partiye fırça çekerken, tarafgirlik yaparken, polemiğe girerken ikide bir İslam’dan bahsetmeyin.
Bir suç işlendiğinde, bir yolsuzlukta, ne bileyim Anayasa’ya aykırı hareketler olduğunda, sanki ülkede hukuk, kanun, adalet yokmuş gibi, eleştirinizi dini kurallara dayandırarak yapmayın!
Hem memlekete hem hukuka hem demokrasiye hem dine zarar veriyorsunuz.
Bırakın, dini referansları vatandaş iyi dileklerinde, teşekkürlerinde, ibadetinde, bayramında, ne bileyim, güzel zamanlarda kullansın.
Vıcık vıcık siyasete, kutuplaştırmaya, provokasyona, polemiğe, demagojiye dini sokmayın. Din bir hitabet tarzı değildir! Bir yerde hukuka, adalete, kanuna bir aykırılık varsa, itirazınızı öyle söyleyin.
Ne diyorduk buna? Laiklik diyorduk değil mi?
Paylaş