Paylaş
Hem mezeleri bayat, hem hesabı kazık meyhane gibi tutar tarafı olmayan bir yıldı.
“Seni çok özlüyorum ve hiç aramıyorsun” diye ikide bir atar yapıp, doğum günü partisine senden başka herkesi çağıran arkadaş gibi sahtekâr bir yıldı.
İki saat, acaba sonunda ne olacak diye gerip gerip, meraktan çatlatıp, hikâyenin finalini gıcıklığına havada bırakan sanat filmi gibi asap bozan bir yıldı.
Sürekli kızartma balık yapan, plastik kovaya kokulu çöp doldurup kapının önüne koyan, çocukları 24 saat bağıran, ama sana kırk yılda bir misafir gelse, atlet-pijama kapıyı çalıp gürültü şikayetine gelen komşu gibi, tahammül edilemez bir yıldı.
Zerrin İffet karakterinin dediği gibi, insanı silikon askısı kopan sutyen gibi yarı yolda bırakan bir yıldı.
Bir yıl içinde tarihin en feci darbe teşebbüsü, pek çok bombalı eylem, bir sürü korkunç yangın, savaş, çatışma, yüzlerce taciz, tecavüz ve ekonomik kriz aynı anda olmaz abi! Ben bunu protesto ediyorum. Ha kaderse, illa olacaksa olur. Ama biraz daha ağır ağır olur. Hani iki ayda bir olur, anlarsın. Yine anlamazsın tabii de, psikolojik olarak hazmedecek bir zamanın olur.
O gözü kör olasıca, soykası batasıca 2016’da güldüğüm bir şeyler aradım. Arşivleri tara, eski yazılarına bak... I ıh. Kara mizahın tavan yaptığı bir yıldı 2016, ve bu asla iltifat değil!
Ha şunlara bir tık güldük:
-Televizyonda iki dakikada bir çıkıp yerimizden hoplatan “Son dakika”ların ruhumuzda yarattığı izler ve bunun artık alışkanlığa dönmesiyle ilgili karanlık şakalara güldük...
-Cehenneme gidip “Oo cennete mi geldiim?” diye soran Türk’e “Abi siz ne yaşadınız orada?” diye soran zebaninin paylaşım karikatürüne güldük.
-Ankara’nın ilçelerini bilmeyen arkadaşlarımızın El Bab’ı, Menbiç’i, Rakka’yı, Cerablus’u filan haritada çizebilecek hale gelmelerine güldük.
-Leblebi çekirdekten sohbetlerde “Ofisteki geniş resmi gör abi”, “Bu elbisede denge denetim yok”, “WhatsApp grubunun üst aklı” filan gibi kalıplar kullanmaya başlamamıza güldük.
-Allah razı olsun, benim tipleme yazmama gerek kalmadı bu yıl, ara ara Burhan Kuzu’ya güldük. Vallahi seviyorum adamı, şaka değil.
Olağanüstü, hatta olağandışı halimize güldük yani.
Bana sorarsanız, hayatım tıkırında olmasına rağmen 2016’da pek gülecek bir şey bulamadım.
Tek bir haber dışında:
Sanırım ben, 2016’da hergün tesadüfen hayatta kaldığımız, her çeşit terör, saldırı ve suçun kol gezdiği memlekette, bir annenin oğluna terlik, bir babanın da oğluna pet şişe atmasının silahlı saldırı sayılarak işlem yapılmasına güldüm!
Ama acı acı güldüm.
O işlemle uğraşmak zorunda kalan işi başından aşkın polise, savcıya, hâkime acıya acıya güldüm.
Sokaklarda “Keseceğiz biçeceğiz” naraları atanların dolaştığı, canlı bombaların cirit attığı, zevk için kadınları tekmeleyenlerin serbest bırakıldığı yerde, bu iki gariban insana verilen rahatsızlığa hayıflana hayıflana güldüm.
Elimde olsa o terlik atılan 30 yaşındaki adamla, eve geç gelip bacağına boş pet şişe yiyen 18’liği eşek sudan gelinceye kadar dövüp, ertesi gün serbest bırakılmayı arzu ederdim.
Görürlerdi harbi dayak nasıl oluyor. Görürlerdi bakalım kim gülüyor.
Kendime de güldüm bu yıl. Memlekette olanlara bu kadar öfkelendiğim, üzüldüğüm, haber seyrederken sesimi yükselterek kendi kendime konuştuğum, TV’de yorum yapanlara emekli albay gibi oturduğum yerden bağıra bağıra cevap verdiğim, bu kadar deliye bağladığım bir yıl olmamıştı. Misal ağzımda iki bomba patladı iki hafta önce, kılım kıpırdamadı. Bu sağlıklı bir ruh hali mi sizce?
2016 sana karşı çok doluyum! Arkanı dön ve çık, istenmiyorsun 2016. Hatta keşke cumartesiyi beklemesen, 26’sında filan hemen atlayıp gitsen nursuz 2016! Yok mu öyle bir takvim yav?
Eyy 2017! Senden de beklentim, kadın-erkek ilişkilerine, küçük dolandırıcılıklara, gaflara, zevksiz kıyafetlere, Karadenizlilerin icatlarına, yaşlıların teknolojiyle imtihanlarına filan güleceğimiz bir yıl ol!
Gözüm üstünde, mum gibi ol 2017!
Paylaş