Paylaş
Örneğin bence mesleğe ‘Yıpranma payı’nın yanında bir ‘Hırpalanma payı’ filan düşünülebilir. Fiziksel ve psikolojik darp olayları için.
Ama tabii önce temel ilkelere bakalım!
Ülkenin hali malum! Karamsarlığa kapılmayınız. Heyecan ve stres insanı diri tutar! Bu vesileyle Ahmet Hakan’a tekrar geçmiş olsun der, olayın tüm tarafsız gerçek gazetecilere inat, dirayet ve daha yüksek motivasyon vermesini dilerim. Ancak, bundan sonra gazetecilik yapacak ve gazeteci olacaklar için de, mesleğin yeni gereksinimlerini, yeni 5N 1K’sını liste olarak vermeyi borç bilirim.
NÖBETÇİ
Gazetecinin ev ve işyeri için ilk ‘N’! 24 saat lazım. Güvenlik de diyebiliriz. Ama saldırıların ‘Organize İşler’ olduğunu göz önüne alarak, “Kimi aramıştınız efendim, yardımcı olayım?” tarzı apartman güvenliği değil, bildiğiniz nöbetçi lazım. Artık mancınık mı kullanır, tabanca mı, birinci kattan saldırganlara kızgın yağ mı döker, onu bilmem.
NİNJUTSU
Ninja’ların kullandığı Uzakdoğu dövüş sanatı! Özelliği yakın dövüş ve sopadan suya (evet su) her şeyi silah olarak kullanabilme yeteneği vermesi. Çünkü su uyur, saldırgan ve azmettirici uyumaz! 7-24 her yerde her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor. Her gazeteci bunu öğrenecek! Hatta gazetecilik okullarında müfredata alınabilir.
NAGANT
Bu eski bir Romen silah markası.
Eski, tarihi modelleri de var, emekli olunca evdeki vitrine koymalık. Baktın dövüş sanatları yetmiyor, iş iyice kötüye gitmiş, artık silahla geliyorlar, mecburen silah taşıma ruhsatı alıp, sen de tabancayla gezeceksin sevgili gazeteci! Neden bu marka derseniz, Cahit Külebi’nin şiirinde bile geçiyor: “Bir nagant tabancam olsa benim/İnce bilekli yâr!/Dünyaya eyvallah etmem/Altın yürekli yar”! Gazetecinin kendini korumak için silah taşımak zorunda kalması memleket için utanç verici. Bari şiirlerde geçen bir silah olsun, ne bileyim...
NÖROLOG
Sıradan insanların sabit bir diş hekimi olur, ne bileyim dermatoloğu olur. Ama gazetecinin 24 saat arayacağı sabit bir nöroloğu olmalı. Belki Hürriyet binasına yapılan saldırı gibi akın akın taşla sopayla gelirler. O arbede içinde nereye darbe aldığın önemli. Ayaktı, eldi, koldu, öyle böyle iyileşir. Mühim olan kafayı kollamak. Çünkü karşıdakinin koruması gereken bir kafası pek yok, omurilik soğanıyla hayatını idame ettirebiliyor, ama seninki önemli gazeteci kardeşim! Herhangi bir saldırı sonrası hemen o nörolog aranacak, Allah korusun beyin ve sinir sisteminde bir hasar var mı ona bakılacak.
NEKAHAT İZNİ
Gazetecilerin bu güne kadar yıllık izinleri vardı malumunuz. Bence artık psikolojik ve fiziksel travmalar sonrası nekahat, yani iyileşme ve kendine gelme süreci yıllık bir düzene bağlanmalı. Her tarafsız gazeteci bu olayları yaşamakta olduğuna göre, yıllık bir gün sayısı belirlenir, gazeteci de “Geçen gün yaşadığım saldırı ve tedavi sonrası, nekahat iznimin bir bölümünü kullanacağım için yazı yazamayacağım” filan diye belirtir.
KAMERA
Ve geldik 1K’ya. Bu çok önemli. Zira Hürriyet’in önündeki kameralar olmasaydı, Ahmet Hakan’ı işten eve kadar takip ettikleri öğrenilmeyecekti ve saldırganlar ‘bunun bir trafik tartışması olduğunu’ iddia ederek yargıda hafifletici sebep kazanabileceklerdi. Şimdi de ne olacağı meçhul tabii de... En azından kamuoyunun ne olup bittiğini öğrenmesi için, kamera hayati. Sokağına, evinin önüne, sık gittiğin yerlere kamera koydur sevgili gazeteci... Devlet seni korumuyor, korumak ne kelime, başka bir kamera kaydında vekil seni dövdürtmediği için hayıflanıyor. Yani sen koruyacaksın kendini kardeşim.
Yukarıdaki liste tamamsa, artık sormaya başlayabiliriz: Ne? Ne zaman?
Nerede? Nasıl? Neden? Kim?
Paylaş