Paylaş
Başta ben, hiçbir iktisat mezununun kendine hayrı yok. Zaten olsaydı hepsi 30 yaşında köşeyi dönmüş, kravatı atmış, satın aldığı adada güneşleniyordu şimdi. Eyy Merkez Bankası, ne dönüyor? Dolar mı alalım altın bilezik mi? Bari ekonomistlere bir tüyo ver!
Karanlık kış günlerinde, evdeysem ekonomi haberlerine illa bir bakarım. Borsa ne olmuş, dolar ne yapmış, petrolün hali nice olmuş, bunları bilmem pek mühimmiş gibi! On dakikalık günlük heyecan, geleceğe dair tahminler, benim gibi küçük yatırımcılara tavsiyeler beni çok güzel oyalar. Sanırım ekonomi benim astrolojim!
Zira iktisat mezunuyum. O yıllarda işletme ve iktisat çok modaydı. Biz de mühendislik için fazla tembel, sosyal bilimler için fazla matematik zekâlıydık.
Boğaziçi’nde beş yıl iktisat okudum. Çünkü dört yılı az buldum ve bazı derslerin üzerinde hak ettiği kadar durulamayacağını hissedip beş yılda mezun olmayı tercih ettim. Bunda sırıtacak bir şey de yok!
‘Gülse Eğitim Şûrası’ kararları!
Beş yıllık ekonomi eğitimim boyunca öğrendiklerim:
Edhem Eldem’den beşeri bilimler, Nükhet Sirman’dan sosyoloji, Cem Behar’dan mikro ekonomi.
Can Kozlu’dan caz tarihi. Ve sonraki yıllarda bu öğrendiklerimle aleme ne havalar attım.
Calculus dersinde türev ve integralin tillahı. Ve sonraki yıllarda bir kez bile türev veya integral almadan buralara geldim.
Resim hocamız Wolf’un dersinde akrilik boya kullanımı!
Tiyatro Kulübü’nde diksiyon, nefes ve bol bol Lorca.
Ekonometri için peygamber sabrı gerektiği gerçeği! (Dersi üçüncü alışımda geçebildim.)
Ezcümle, o beş yıldan aklımda (öğrencilere de tavsiye ettiğim) bu dersler, birçok anı ve sürekli gördüğüm, uyuyakalıp final sınavını kaçırdığım kâbus dışında hiçbir şey kalmadı. Özellikle de ‘nereye yatırım yapılır’ konusunda hiç ama hiçbir şey!
Sınıf birincilerinin de benden hallice olduğunu sanmam. Zira ekonomistler nereye para yatırılması gerektiğini bilseydi, hepsi kendilerine birer ada almış, palmiye altında güneşleniyor olurlardı! Niye sabahın köründe kravatı çekip metroya binip işe gitsinler? Yani borsa mı yükselecek, altın mı düşecek, bilenle bilmeyen aşağı yukarı aynı oranda yanılıyor.
Ekonomistin merhemi olsa...
Fakat benim kadar bu işi bilmeyen de çellocular, ne bileyim kartonpiyer ustaları filan olabilir ancak. Mesela dolar ne zaman alınır? Ben dolar sattığım zaman! Bilin ki yükselecektir!
Geçen hafta İsviçre Frankı’yla bir uluslararası devremülk tatil almaya kalktım. Elbette dünya ekonomi tarihinde ilk kez İsviçre, Euro-Frank çıpasını kaldırdı ve Frank zirve yaptı! Burada ‘çıpa’yı havalı bir ekonomi terimi diye kullandım ve bence bayağı etkilendiniz. Ama ‘çıpa’yı bilmem, ömrümde ilk kez Frank’la borçlanmışken, Frank’ın hemen bunun kokusunu alıp gıcıklık olsun diye uçmasını önlemiyor!
Eyy Merkez Bankası! Zalımlık etme! O kadar yıl okuduk. En azından ekonomistlere bir kıyak yap da eşe dosta rezil olmayalım. Bize bir şey de yahu! Cumhurbaşkanı harbiden size fırça mı atıyor, blöf mü yapıyor? Bağımsız mısınız harbiden? Hadi canım? Şşş, kimseye demem valla, faizler düşecek mi? Altın bilezik alalım mı? Bir tüyo verin Allasen. Sayın Merkez Bankası Başkanı, çaktırmadan TV’den bir göz kırpın, başka şey anlatırken elinizle alttan Euro işareti filan yapın, biz mesajı alırız.
Hayır yoksa ben iktisat eğitimimde ne öğrendiysem onu yapacağım. Elimdekini avucumdakini caz CD’lerine, tiyatro biletlerine, akrilik boyaya harcayacağım, gidecek...
Kadına şiddette dev gelişme: Daha etkili dövüş teknikleri!
Kadın itaat ederse, beyinin yolundan giderse dövülmez, niye dövülsün?!
Hacettepe Üniversitesi’nin Aralık 2014’te açıkladığı araştırma sonuçlarına göre 2008’den 2014’e, ülkemizde kadına şiddet oranında hiçbir değişiklik yok. Emel Armutçu’nun yazısından aldığım bazı bilgileri paylaşacağım ama yatmadan önce okumayın. Ya rüyanıza girer, ya sinirden sabaha kadar dişlerinizi gıcırdatırsınız!
Türkiye’de evli kadınların yüzde 36’sı eşinin veya birlikte olduğu adamın fiziksel şiddetine maruz kalıyor.
Fiziksel şiddet her 10 kadının birinde, hamileyken de devam ediyor.
Kadınların yüzde 38’i hayatının bir döneminde muhakkak fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor.
Şiddet mağduru her on kadından 6’sı üç veya daha fazla kez yaralanıyor. Yaralanmaların yarısı tedavi gerektirecek düzeyde!
Araştırmalardan çıkan ilginç bir sonuç da şu: Yalnız kadınlar daha güvende! Şiddet bir yabancıdan, ne bileyim mahalle bakkalından, hatta etraftaki hırsız veya kabadayıdan gelmiyor! Şiddeti uygulayan erkekler eş, nişanlı, sözlü, erkek arkadaş başta olmak üzere baba, ağabey ve akrabalar diye sıralanan en yakınlar!
Kadın sokağa çıkarsa dövülür!
Ela Sezen, eşine şiddet uygulayan erkeklerle kamera önünde röportaj yapmış. Bunlar yargıya yansımayan ‘minik’ vukuatları olan adamlar. Zaten çoğu ‘Eşine şiddet uygulamadığını, sadece arada sırada birkaç tokat filan attığını’ söylüyor! Herhalde ‘şiddet uygulama’yı bazukayla ateş etmek zannediyorlar. Kadın döven bu insan karikatürlerinin “Ne sebeple dövdünüz” sorularına ibretlik cevapları var: “Kadın itaat ederse, beyinin yolundan giderse dövülmez, niye dövülsün?!”; “Şimdi bir hanım, mesela eşinden habersiz sokağa çıkarsa ancak o sebeple dövülür!”; “Strese girince insan ister istemez vuruyor!” Bir tanesi de “Ya bir süre sonra da alışkanlık oluyor...” deyip bir gülüyor ki o gülen ağzın ortasına en sağlamından üç beş tane patlatıp “N’oldu arkadaşım? Bu şiddet mi ki ya? Sadece strese girip birkaç tokat attım” deyip sırıtmak lazım!
Sanırım erkek devlet büyüklerimizin kadınların dekolte ölçüsü, kahkaha için seçtiği mekân, kariyer seçimi, çocuk sayısı, doğum tekniği ve doğum kontrol tercihi ile ilgili emir ve görüşleri, bu ‘zarif beyleri’ doğru yönde motive etmiyor ve şiddeti önlemeye hiç ama hiç yardımcı olmuyor.
Benim son altı yılda kadına şiddetle ilgili araştırmalardan çıkardığım sonuç şu: Hiçbir gelişme yok değil, var! Evet, kadına şiddet 2008’de de yüzde 38 oranında, şimdi de. Ama 2013’te 214, 2014’te 268 kadın yakınları tarafından öldürülmüş!
Yani galiba tek gelişme, erkeklerin dövüş teknikleri ve/veya kullandıkları silahlarla ilgili olmuş!
Paylaş