Paylaş
Bunun nasıl olacağını başkanlık sistemi hayranlarının anlattıklarından çıkaramadım. Ama yüksek ateşli kafayla kendim bazı teoriler ürettim!
Ülke gripten kırılıyor... Hiçbir grip salgınını kaçırmam! Muhakkak empati duygusu ve yüksek ateş eşliğinde, halkımla birlikte el ele idrak ederim. Bu yıl da geleneği bozmadım. Yılbaşı arifesi çok sağlam hastalandım, kendime yeni geliyorum. Her sabah beni önceki gece
10 kişi evire çevire dövmüş gibi kalkıyorum. Hiç de iz bırakmıyor pislikler. Ne bir morluk ne hatırladığım bir dövülme anı... Sadece tuhaf bir bitkinlik ve kas ağrısı...
Hepsini seyrettim
Dolayısıyla son günlerde koltuğa yayılıp bol bol televizyon seyretme imkânı buldum. En hararetli konu başkanlık sistemi tartışmalarıydı. Ben de hararetli bir dönem geçirdiğim için hepsini seyrettim.
Gripli kafayla anladığım şu; başkanlık sistemi ve yeni anayasayla bütün dertlerimizden kurtulacağız. Meğer bugüne kadarki tüm sorunlarımız; zamlardan hava kirliliğine, kadın cinayetlerinden obeziteye, hepsi parlamenter sistemde olduğumuz için başımıza geliyormuş.
Başkanlık sistemi isteyenler bütün sorunları arka arkaya sayıp ülkenin halini grip olmuş bir insana benzetiyorlar. Galiba bu sohbetlerden çok etkilendiğim için, düşününce şu bile çok mantıklı geliyor: Kanımca başkanlık sistemine geçersek, ülkede bir daha grip salgını bile yaşamayabiliriz. Şu an hafif ateşim olabilir ama bence başkanlık sistemi her derde deva. Bakınız:
-Hayal edilen Türk tipi başkanlık sisteminde “Çok parti olmasın” deniyor. “İki temel parti olur, gerisi fazla, bunu engelleyecek bir başkanlık sistemi getireceğiz” fikrini savunuyorlar. Bence de çok fazla parti insanı hasta eder. Her gece partilersen sonunda uykusuzluktan, buzlu içkilerden yatağa düşersin. Az parti iyidir, ayda bir-iki kere çık partile, kâfi.
-“Piyasanın ateşi düşecek” diyor başkanlık sistemini savunanlar. Vallahi çok iyi olur. Şu an bizim sanat piyasasında ateşler çok yüksek. Birçok oyuncu arkadaşım zatürree teşhisiyle hastanede.
Birlikten güç doğar
-Karın ağrısı bu gribin tipik belirtilerinden. Ben başkanlıkla birlikte memlekette tüm ağrının, sızının geçeceğine inandım televizyondaki tartışmaları seyredince. Cumhurbaşkanım bir başkan olsun hele, yok Gezi’ymiş, protestoymuş, her ne karın ağrısıysa, bir daha zor zemin bulur.
-Baş ağrısı, başkanlık sistemi döneminde zaten olmaz! Çünkü çokbaşlılık yok. Tekbaşlı bir sistem olunca da niye ağrısın ki? Kendi söyler, kendi dinler. Başımızda ne bir çelişki ne bir kararsızlık... Ülkenin de, vatandaşın kafası da net olur, rahat olur. Sağlam kafa sağlam başkanlık sisteminde bulunur. Ya da öyle bir şeydi.
-Bazıları, başkanlık sistemini yermek için “Koltuğa yapışma” adı verilen bir sakıncadan söz ediyorlar. “Başkan, belirli bir süreliğine seçildiği ve o süre içinde düşürülemediği için, halk artık istemese bile bir dahaki seçime kadar koltuğa yapışır” diye endişe belirtiyorlar. Koltuğa yapışmanın nesi kötü? Gribal bir durum varsa oturun koltuğunuzda, gücünüzü “Aman, evi temizleyeyim, acık spor yapayım” gibi saçma sapan aktivitelere harcamayın. Gücü dağıtmak iyi bir şey değil, gücünüzü toplamanız lazım. Ben bu sebepten güçler ayrılığına da karşıyım. Çünkü birlikten güç doğar. Niye ayırıyoruz ki? Güçlerin hepsini birleştirmek lazım. Yasama, yürütme, yargı güçleri, hepsi aynı bünyede buluşmalı. Hayalimdeki başkanlık sistemi bu, evet. Ateşim kaç acaba şu an?
Sanırım başkanlık sistemi de bu duruma benzeyecek. Gripli, ağrılı, ateşli, bulanık kafayla kulağa fena gelmeyecek. Sonra aniden gerçekten başkanlığa geçildiğinde, benim gribin nekahet dönemi gibi olacak. Yani ortada bir dayak, bir zorlama filan olmayacak, ama “Acaba niye her gün dayak yemiş gibi hissediyorum” diyeceksin kendi kendine...
Tüm vatandaşlarıma acil şifalar!
Paylaş