Paylaş
E-devlet’ten alt-üst soy sorgulayan pek çok vatandaşın, ilginç sürprizlerle karşılaştığı oluyor.
Oldukça muhafazakâr bir aileden gelen bir dostum, dedesinin babasının Ortodoks bir Gagavuz Türkü olduğunu öğrendi. Yine benzer bir ailede Ukrayna’dan göç etmiş bir büyük nine bulundu. Alevi bir arkadaşım, dedesinin dedesine verilen ismi ilginç bulup aile büyüklerinden araştırdı, büyük dedenin çok dindar, hatta tarikat mensubu bir Sünni olduğunu öğrendi. Aynı şekilde memleketlerde de büyük sürprizler var. Doğdukları şehirlere dair fanatik bir sevgi ve hemşerilik bağı besleyenler, atalarının yüzyıllardır oradan olduğunu düşünenler, bir bakıyor ki, fazla geriye gitme, dedeleri, babaanneleri henüz 1930’larda başka bir şehirde, başka bir coğrafi bölgede doğmuş.
“Bizim aile ful Balkan göçmeni, onun için böyle sarışın mavi gözlü ve Avrupai tipliyiz” diye hava atan güzellerden Adanalı, Kayserili çıkanlar, ya da tam tersi durumdakiler...
Melissa’ların, Çisem’lerin Dudu isimli nineleri... (Ki bizde de var bir Dudu nine!)
“7 göbek İstanbulluyuz” diyenlerin 7 göbek Bayburtlu dedeleri...
Ezcümle...
Bu bilgilerin hiçbiri bizi daha değerli, veya daha az değerli yapmaz. Soyumuz sopumuz, memleketimiz değil, bu hayatta ne yaptığımız, neye inandığımız, şu vatanda ne işe yaradığımızdır önemli olan.
Ama e-devlet’in bu hizmeti önyargıları, kutuplaşmaları bir miktar kırarsa...
Bazı düşmanlıkların, sebepsiz ayrışmaların anlamsızlığını öğretirse...
Bu topraklarda hepimizin birbirine daha çok hoşgörü ve sevgiyle bakmasını sağlarsa...
“O her şeyden önce benim vatandaşım” cümlesinin değerini yükseltirse...
E-devlet’in gelmiş geçmiş en ama en büyük, en anlamlı servisi olur!
Ha ben sorgulamadım mı? Tabii sorguladım. Pek bir sürpriz çıkmadı. Baba tarafım Uşak’ta, anne tarafımın bir kolu Ordu’da, bir kolu İstanbul’da uzun uzun yaşamış. En azından 1850’lerden bu yana, öyle görünüyor.
Bu vesileyle memlekette huzur ve kardeşlik diliyor, kütüklerde yer alan Uşak Merkez’e, Ordu Gölköy’e ve İstanbul Eminönü’ne selam gönderiyorum!
ÖNCE KADINLAR VE ÇOCUKLAR!
Sebebi ve sayısal gerçekliği ciddi şekilde araştırılmalı, ama öyle görünüyor ki son yıllarda Türkiye, kadınlar ve çocuklar için daha tehlikeli bir yer haline geldi.
Çocukların son haftalarda başına gelenlerden bahsetmeye bile dilim varmıyor. Zira olan biteni okurken hayat sevincim gitti. Ve o suçları işleyenlere karşı hissettiklerimden anladım ki, bir insan hiç tanımadığı birine zarar verme arzusu duyabilirmiş!
Ama işte o sapıkların, o suçluların cezasını vermek bizim görevimiz değil! Adaleti sağlayacak olan devlet. Ve o adaletin kanunlara göre sağlanması içinde bulunduğumuz zaman ve medeniyet seviyesinin şartı. Peki çocuğa cinsel istismar suçlarında, mesela “Sanığın geleceği üzerindeki olası etkiler” veya “Duruşmada olumsuz bir tutum ve davranış görülmemesi” sebebiyle ceza indirimi yapmak nedir Allah aşkına? Çünkü bu örnekler de var elimizde maalesef.
Hırsızlığın hafifletici sebebi olabilir, ceza indirimi olabilir, açtır, açıktadır, bir şeydir, ne bileyim...
Peki çocuklara, kadınlara tacizin, cinsel istismarın, bu suçların hafifletici sebebi ne olabilir ki ceza indirimi yapılsın? Sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri bırakıp, o kadın ve çocukların geleceği üzerindeki etkileri konuşsak biraz da?
Bu aralar kimyasal hadım konuşuluyor. Kimileri insan haklarına aykırı bulduğunu söylüyor. Şahsi fikrim, onlara katılmıyorum!
Ceza indirimi kaldırılmalı, kimyasal hadım da pekala konuşulmalı...
Bu ülkede her kadın istediği giysiyle istediği yerde tek başına yürüyebilene, çocuklar sokaklarda rahatça oynayabilene kadar, tüm caydırıcı cezaları destekliyorum!
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş