Paylaş
Bu yüzden de işin, olayın, gündemin özünü ve ruhunu kaçırıyoruz...
Olayları hepimiz gördük. Yaşanan her şey bir yana. İki enstantane kaldı aklımda.
Benzin istasyonu önünde araç kundaklanması. O ismini bilmediğimiz adam kelleyi koltuğunun altına alıp yanan polis aracını söndürmeseydi. Önce o araç, sonra da benzin istasyonu infilak etseydi... Ne olurdu?
Ne Saracoğlu kalırdı ne Kadıköy... Ne de o meşaleyi aracın içine atan o cellat... Bakıyorum bunun üstünde duran yok.
Birinci sırada bu sahne var benim için.
İkinci sıraya aldım diye Başbakanımız kusura bakmasın ama ikinci sırada da Başbakan var.
Verilemez denilen kupa Başbakan’ın talimatıyla 15 dakika içerisinde verildi.
Orada GÖREV kupanın verilmesini sağlayacak ortamı sağlamak.
Federasyon başkanı, Emniyet Müdürü, Vali, İçişleri Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı ve daha etkili ve yetkili bir çok isim...
Başbakan arayıp “Verilecek” diyene kadar kupanın verilmesini sağlayacak ortamı oluşturamadılar...
Bütün dünya o görüntüleri izlerken İçişleri bakanı arayıp “Görevinizi yapın, güvenliği sağlayın, kupayı verin” diyemedi. Bürokrasiden, Emniyetten, Hükümetten kimse yapamadı bunu.
Başbakan aradı, 15 dakikada kupa verildi... Demek ki başbakan el koymazsa bu ülkede şampiyonun kupası bile verilemiyor.
Başbakan talimat vermezse bir stadyumda güvenlik bile sağlanamıyor.
Statda toplantı üstüne toplantı yapılıyor. Çözüm önerileri hep “Kupayı vermeyelim, soyunma odasında verelim... vs, vs...”
Birisi de çıkıp “Biz devletiz kardeşim. Bir statda güvenliği sağlayamıyorsak, kupa veremiyorsak ne işimiz var burada” demiyor.
Bütün bunları yorumlayınca da insanın Fenerbahçe’nin gerçekten bir Cumhuriyet olduğuna inanası geliyor.
Başbakan arıyor... Şak... O iş tamam...
Bana soruyorlar “Neden daha sık yazmıyorsun” diye...
Yazmam kardeşim... “Başbakan aramazsa yazmam”...
Paylaş