Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

2020 Yılında Dünya

GÜNEY AMERİKA

İyi yönetilmeyen ülkelerin sonunun ne olacağının en iyi örneği Arjantin. Birinci Dünya Savaşı öncesi dünyanın en zengin ülkelerinden biri Arjantin'di. Kişi başına gelir Amerika'dan sonra en yüksekti. Eğer ülke istikrarlı bir politika izleyebilseydi, Arjantin'in ekonomisi bugün İngiltere kadar büyük ve yaşam standartı hem Almanya'nın hem de Japonya'nın üstünde olurdu. Bugün, Arjantin'in ekonomisi İsviçre'nin onda biri. Arjantinliler Macarlar'dan da fakir. Hükümetlerin yolsuzluklarının ekonomiye verdiği zarara ne kadar değinilse az. Kurulan kurumlarla halledilecek bir iş değil bu. Saydam bir hükümetin çok daha derin kökleri olması lazım. Bu yüzden de Güney Amerika'nın müthiş potansiyeline rağmen, geleceği şüpheli.

KUZEY AMERİKA

2020 yılında Amerika, beyaz, Anglo-Saxon kökeninden çok uzaklarda olacak. Bugünkü Amerika'dan çok değişik olacağı kesin. Önümüzdeki 25 senede Amerika büyük ölçüde göç kabul eden tek gelişmiş ülke olacak. Ekonomisi Avrupa'dan ve Japonya'dan daha hızlı gelişmesine rağmen yeni gelenler fakirlerin sayısını artıracak. Dünya, sanayiden servis endüstrisine geçişe devam ederken, Amerika'nın bu kültür mozaiği bugünden daha fazla değer kazanacak. Çünkü servis endüstrisinin yeni fikir üreticileri bu dinamik toplumdan çıkacak.

GÜNEY ASYA

JAPONYA ile Çin, ekonomik gelişme üzerine kurulu liderlik savaşı verecekler. Bu savaştan Çin üstün çıkacak. Bu ancak 2020 yılı civarında belirginleşecek. Japonya tahmin edildiği kadar zengin olmayacak. Çin'in bazı bölümleri bugünkü Avrupa ve Amerika'dan daha zengin olabilir. Çin'in yapısal olarak Avrupa Topluluğu'nun oluşumunun tam tersine dönmesi, ülkenin bölgelerinin ekonomik özerklik kazanması lazım. Önümüzdeki yüzyılda Çin büyük bir ihtimalle bir Federasyon olacak.

AVRUPA TOPLULUĞU

2020 yılında Avrupa Topluluğu doğal olarak sınırlarına ulaşmış olacak. 2020 yılına kadar güçlükle bir çeşit Avrupa para birimi oluşacak. Bu Alman Markı üzerine kurulu genişletilmiş bir birim olabilir. Bazı ülkeler bu birimin içinde bazıları da çevresinde olacak. Dış politika ise bu zoraki stabiliteye bile erişemeyebilir. Geçen 1000 sene içinde, Avrupa, bırakın bir ortak dış politikayı, kıtada yaşayan insanlar için ortak yaşam biçimi bile kuramamış durumda. 20. yüzyıl ise başarısız dönemi. Yine de, bu yüzyılın Avrupa'da yaşanmış faciaları, en azından gelecek jenerasyonun kendisi ile barışık yaşaması için yeterli olabilse de değişik tarihleri olan bu ülkelerin uluslararası politikada hemfikir olmasını beklemek bir hayal.

VE AVRUPA

AVRUPA Topluluğu'nun genişleme sürecinde soru işareti olan iki ülke var: Türkiye ve Rusya. Rusya, topluluğa katılabilir, ama Türkiye dışında kalacak. Avrupa ile olan ilişkisi ekonomisini ne kadar iyi yönettiğine ve NATO'yu takip eden sisteme katkısına bağlı. Geleceği ise Avrupa ile Ortadoğu arasında bir ‘‘buffer zone’’ (ara bölge) olarak kalmak. Avrupa için bu ‘‘buffer state’’ (ara devlet) çok önemli ve Avrupa ülkeleri bunu destekleyecek, ama Avrupa Topluluğu'na kabul etmeyecekler. Kültürel ve dini farklılıklar çok fazla.

* (Hamish McRae, Associate Editor of the Independent)

İki kitap, bir resim

GEÇEN gün Suna Kıraç'ın bana yolladığı 19. Yüzyıl İzmir Fotoğrafları kitabı beni çok eski günlere götürdü... Annemin Rumeli'den İzmir'e göç ettiği çocukluk günlerindeki anılarında anlattığı İzmir'i ilk defa gördüm... Suna Hanım herhalde bu kitabın bende kalmasını çok arzu etmekteydi ki, bir tane de Murat Bardakçı ya yollamış... Aksi taktirde Murat sık sık yaptığı gibi ‘‘Sen anlamazsın’’ deyip, onu kibarca sanki evinde hiç kitap yokmuş gibi benden alacak ve evine götürecekti...

Geçenlerde Milliyet Yayınları'nın başına gelen Radikal yazarı Hakkı Devrim ikimize de bir adet Milliyet Yayınları'nın yeni basılan kitaplarının bir listesini gönderdi... Ben oturup istediklerimi işaretledim... O da hazıra kondu... Kitapların geldiği gün Murat benden önce gazeteye gelmiş bana gelenlerin kendi beğendiklerini ayırarak bir iki tane kitabı da bana lütfetip bırakmış. Neyse ki bıraktıkları arasında Mine G. Saulnier'in kitabı da vardı... Kitabın üstündeki küçük notta ise ‘‘Arkadaşın olduğu için belki okursun’’ diye yazıyordu.

YALNIZ KALEM

Ben de arkadaşım olduğu için okudum Mine'nin ‘‘Yalnız Kalemi’’ni...

Mine'nin hikayeleri çok çarpıcı.

İşte size ‘‘Kalkanı Kağıt Olmak’’ adlı hikayesinden küçük bir alıntı:

‘‘Gazete bir kalkandır. Yoksulları soğuktan, varsılları budalalıktan korur. Kağıdı ekmek gibidir, hamurdan yapılır. Sözcükleri su gibi dizilir, sütunlarına. Gözlerle içilir, akılla okunur. Kimisi kötü bir yiyecek gibi midesini bulandırır insanın. Kimisi lezzetli bir şarap gibi, daha çok içme isteği uyandırır kişide. Resmi tarihi yargılar, peşin yargıları dengeler, kuşku duymayı öğretir, düşünmeyi yöneltir. Son yıllarda Türkiye, basından politikaya, her alanda ‘aşağı düzeye yükselen' değerlerle doldu. Gazetelerin hâlâ soğuktan korunmayı yaradıklarına kuşkum yok. Ama budalalıktan yana nasiplerini, hem de bol kepçelerle aldıkları kesin. Aşağı düzeyde yükselen Türkiye değerlerini değiştirmek, elbette bir gazetenin bu sütunların harcı değil. Ancak karanlıkta ışıyan ateşböcekleri gibi, bir tutam aydınlık için, insanı insan yapan ne varsa ve evrensel düşünce adına savunulacak ne kaldıysa, mürekkebimin son damlasına kadar savunacağım. Söz veriyorum...’’

Yazarın Tüm Yazıları