Paylaş
İktidarlar eriyor, enflasyon kalıyor
EKİM ayı enflasyonu beklentiden biraz daha fazla çıkınca Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Genel Müdürü Safa Ocak'la sohbetimi bu konuya ayırdım. Safa Ocak, ‘‘Türkiye'nin bir numaralı sorunu enflasyondur’’ diyor ve hükümetin enflasyonu er geç halledeceğine inananların arasında yer alıyor. Hükümetin ekonomi kadrosunu hem beğeniyor, hem güveniyor. Her sosyal sınıfın, ama en çok da üst düzey gelir grubunun enflasyon için atılacak radikal adımlarda fedakarlık etmesini istiyor. Hele Rahmi Koç'un geçenlerde bir gazetede söylediği, ‘‘Gerekirse bir yıl kâr etmem’’ şeklindeki açıklamasını da çok zamanında ve yerinde bir destek olduğunu söylüyor. Güzel bir özveriye güzel bir takdir. Ocak, Türk özel sektörünün son yıllardaki performansını da takdir ediyor. Enflasyonu halledersek bizi kimsenin durduramayacağına kesin gözüyle bakıyor ve hükümetin programını vazgeçmeden uygularsa başaracağına inanıyor. Ocak'ın özel sektör ve Türkiye ekonomisi hakkındaki görüşleri şöyle:
Bizim Avrupa'da dünya ölçeklerinde klasmana giren sanayimiz var. Örneğin tekstilde Avrupa Birliği'ne ihracat yapan üçüncü ülkeyiz, çimento sanayii Avrupa'da ikinci, demir çelik dünyada 16'ncı, seramik Avrupa'da ikinci dünyada ilk 10 arasında, cam üretiminde dünya sıralamasında ilk 10'a giriyoruz, gıda ve zırai ürünlerde dünyada kendi kendine yeten nadir ülkelerdeniz. Bu göstergeler sadece üretim kapasitesi değil ihracatımızla da global bir rekabet düzeyine ulaştığımızı gösteriyorlar.
Bugün hâlâ özelleştirmeden pay kapacağız diye yabancılar Türkiye'ye koşuyorsa ve bir niyet beyanı ile dünyanın önde gelen bankaları Türkiye'ye kredi açmakta yarışıyorsa demek ki Türk kamu sektörü uluslarası finans piyasalarına cazip gelmektedir. Bu iki sektörün tahlili bize Türkiye'nin reel bilançosunun aktif yapısının ulusalarası standartlarda geçerliliği olduğunu gösteriyor.
Aktifteki bu varlıklara rağmen Türkiye'nin her yıl sonundaki kamu bilançosu giderek yükselen bir trendle negatif çıkıyor. Üstelik kötüleşen borç yapısıyla finanse edildi. Borcun tümünde bir sorun yok. Maastrich kriterlerine göre de Avrupa Birliği üye ülkelerinin sınırlarındayız. Ama enflasyon burada da kriter olarak karşımıza en büyük sorun olarak çıkıyor.
Enflasyonun yarattığı en büyük zarar gelir dağılımındaki bozukluk. Türkiye'deki enflasyon son 20 yılda Türkiye'nin içinde bulunduğu ülkeler grubunun ortalamalarının çok üzerinde oldu. Gelir dağılımındaki bozukluk sosyal olarak kabul edilebilir sınırı aştığı takdirde siyasi yönetiminde giderek artan güçlüklerle karşılaşmasına sebep olur. Tabii bu ülkenin büyümesine de engel olmakta.
Enflasyonu düşürmek iktisadi faliyetleri daraltmak gerekecek. Bu da her sosyal grubu rahatsız eder. Enflasyonun düşürülmesinde menfaat birliği olmasına rağmen siyaseten bunu yapmak çok zor. Bu yükün üst gelir grupları tarafından üstlenmesi gerekir. İktidarın da bunu topluma çok iyi anlatması gerekir. Enflasyonu çözemeyince iktidarlar eriyor, iktidarlar eriyince enflasyon da çözülemiyor.
Siyasi iktidarın ömrünün en az üç yıl olması gerekir. Ülkemizin uzun dönemli menfaati için böyle bir programın tasarlanıp kararlılıkla uygulayacak siyasi ve teknik kadrolara destek olunması gerekiyor. Bugün bu kadroların beyanatlarına baktığmızda önümüzdeki bir kaç ay içinde bütçenin yanısıra vergi ve sosyal güvenlik reformu, özeleştirme gibi konularda ciddi adımlar atılırsa enflasyoun düşürülmesi gerçekleşebilir. Biz hükümette bu kaarlılığı görüyoruz. Ülkemizin özellikle son 5-6 senede kaybetiği zamanı kaybedecek zamanı hiç kalmadı. Çünkü kaybedilen zamanların faturaları çok ağır oluyor.
Susurluk ve Baykal
HÜRRİYET Ankara Bürosu Hükümetin 100'ncü gününde Başbakan Mesut Yılmaz ve Bakanlarını ağırlamıştı. Bu kez de Deniz Baykal ve kurmayları Ankara Bürosu'nun konuğu oldu. Deniz Baykal çok formda gözüküyordu. Partisini ‘‘Biz ana muhalefet partisiyiz’’ diye tarif etti. Hükümeti eleştirirken ölçüyü kaçırmamaya gayret etti. Desteklerken sorumluluğunun bilincinde olduğunun altını çizmeyi ihmal etmedi. Türkiye Cumhuriyeti ve rejimini tehdit edecek bir sıkıntı çıkmamasını istediklerini ve hükümetin başarılı olmasını arzu ettiklerini söyledi. ‘‘Onların başarılı olması için desteği de hiçbir talebimiz olmadan veriyoruz’’ dedi. Ama iş Susurluk'a gelince onun umutsuzluğu gözlerinden okunuyordu. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında sorunlar olduğunu, oysa dokunulmazlıkların mutlaka kaldırılması gerektiğini vurguluyordu. Baykal, Susurluk'la ilgili olarak, kazanın ilk günlerindeki gelişmelere dikkat çekti. Cumhurbaşkanı'nı ziyaretinde, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun herşeyi Cumhurbaşkanı'na anlattığını hatırlattı. Oysa aynı Emniyet Müdürü'nün daha sonra mahkemelerde değişik ifade vererek kendini kurtardığı herkesce malumdu. Konuşmayı takip eden gazetecilerden biri de o günlerde televizyonlara yansıyan Ağar-Yazıcıoğlu konuşmasını hatırlattı. Ağar, Yazıcıoğlu'na ‘‘Çok konuşma’’ şeklinde bir ikazda bulunmuştu.
DEMİREL HATIRLATMASI
Baykal, o günlerde Çankaya Köşkü'nde düzenlenen ve siyasi parti liderlerinin katıldığı Devlet Zirvesi'nde konuşulanlara atıfta bulundu. Baykal, Cumhurbaşkanı'nın ‘‘Yazıcıoğlu bana 'Üç polis, Topal'ı öldürdüğünü bana itiraf etti. Aynı itirafı size de yapmaya hazırlar' dedi’’ açıklamasında bulunduğunu hatırlattı, ardından Demirel'e gönderme yaptı, ‘‘Herşeyi üstüne aldı ama çürüttü.’’
Baykal, Susurluk skandalını bütün detayları ile çözmede kararlı görülüyor. Hatta, Başbakan'ın olayı çözmesi için görevlendirdiği Kutlu Savaş'ın son günlerdeki sözlerine de tepki gösteriyor. Savaş'ın da bu işi çözmek istemediğini ima etmekten de çekinmiyor.
Ama bir gerçek var ki, bu hükümet çözemezse Baykal kolları sıvayıp kendisi çözmekte kararlı görülüyor.
Türkiye Endonezya olmaz
SAFA Ocak ile görüşmemizde konu son günlerde yaşanan borsa krizlerine geldi. Safa Ocak krizin Türkiye'ye yansımasını ise şu cümleyle özetledi: ‘‘Türkiye Endonezya olamaz.’’ Ocak'a göre Güneydoğu Asya'da yaşanan kriz, borçlanma vadelerinin kısa olması ve borçlanma karşılığında yapılan yatırımların uzun olması yüzünden meydana gelmiş. Ocak, ‘‘Bu ülkelere baktığımız zaman Türkiye'deki durumun tersi var. Makro göstergeleri yerli yerinde. Ratingleri yüksek, dış ticaretleri iyi, bütçe açıları çok kötü değil enflasyon normal. Buna rağmen Endonezya'yı 40 milyar dolar, Tayland'ı da 17 milyar dolarlık paketlerle kurtarma programları hazırlanıyor. Nedeni, özel sektörlerinin yapısı Türkiye'dekinden çok daha az esnekliğe sahip. Özel sektör hem çok borçlu, hem de bu borcun servsini yapabilmekte zorluk çekiyor. Halbuki Türkiye'de böyle bir durum yok. Özel sektör yatırımları büyük ölçüde kendi öz kaynaklarıyla yapılıyor. Hatta Türk halkıda çok borçlu değil. Bütçenin gelir yönündeki yapılacak düzeltmelerinin halledilmesi gerekiyor. Bu da verginin geniş tabana yayılmasıyla çözülecek. Yani, vergi kaçakları en adaletsiz vergi olan enflasyona sebep oluyor.
Paylaş