Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Açıklamaya, açıklama

Geçen hafta tam gazeteden havaalanına gitmek için eşyalarımı toplarken bir çocuk elinde zarfla odama geldi ve zarfı imza karşılığı bıraktı. Aceleyle zarfı açtım. İçinde Atilla Çelebi imzalı iki sayfa. Bana yolladığı mektubun içinde bilgi için Ertuğul özkök ve Uğur Cebeci'ye de yollandığı ve eklerinin de THY'nin Resmi Açıklaması ve Uğur Cebeci'nin yazı fotokopileri olduğu belirtilmiş. Zarfın içinden sadece bana hitaben yazdığı mektup ve Uğur Cebeci'nin bir yazısı çıktı. Asistanıma acaba THY'nin açıklaması zarftamı diye tekrar baktırdım. Yoktu. Uçağa yetişeceğim için Çelebi'yi arayamadan gazeteden ayrıldım. Döner dönmez önce Uğur Cebeci'yi aradım ve Attila Çelebi tarafından kendisine THY'nin resmi açıklamasının gönderilip gönderilmediğini sordum. ‘‘Hayır gelmedi. Neden Atilla Çelebi'yi aramıyorsun?’’ dedi. Bir iki yeri arayarak Çelebi'ye nasıl ulaşacağımı öğrendim.

CİNER'İN YANINDA

Çelebi Havaş'ın patronu Turgay Ciner'in yanında, Park Holding'de işe başlamış. Hemen aradım. Eksik olmasın telefonuma çıktı. Bana çok bozuk olduğu her halinden belli idi. Kendisi ile Suadiye'den çocukluk yıllarımdan tanışırım. Ama bizim meslek böyledir. Haber bazen çok sevdiğin insanları da istemeden yaralamana sebep olur. Kendisine mesleğim gereği böyle bir haberi yazmak zorunda olduğumu hatırlattım. ‘‘Herhalde o da kendi profesyonel hayatında istemeden birilerini kırmak zorunda kalmıştır’’ diye kendimi avuttum.

30 Ağustos tarihinde ‘‘Yangından Mal Kaçıramadılar’’ başlıklı yazımda THY'nin uçak alımları ile ilgili gariplikleri yazmıştım... Ayni yazının kutusunda da ‘‘Çelebinin saf itirafı’’ haberi yer alıyordu. Haberde Çelebi'nin davetli olarak katıldığı son yönetim kurulu toplantısında ‘‘3 milyar dolarlık ihalenin iptal edildiğini öğrenmesi üzerine ‘‘Bu işte yüzde beş komisyon vardı. Şimdi kan çıkacak’’ dediğini yazmıştım. İşte Çelebi'yi üzen bu haberim olmuş.

ÜLKE ÇIKARLARI

Çelebi açıklamasında ‘‘kıymetli meslektaşınız Uğur Cebeci ile görüştüğün takdirde benim kimlerle hangi mücadeleyi ülke çıkarları için verdiğim gayet açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ekte THY'nin resmi bir açıklaması vardır. Bu açıklama ışığında adıma çıkan söylentiler için bir düzeltme yapmanızı rica ediyorum’’ diyor. Çelebi THY'nin resmi açıklamasını mektuba koymayı unutmuş olabilir. Ama benim ‘‘O açıklamayı yolla haber yapacağım’’ lafımı duymamış olamaz. Yollayacağını söyledi. Açıklama hala ortada yok. THY'den böyle bir açıklama yapılıp yapılmadığını sordum. Onlar da herhalde eski arkadaşlarını zor durumda bırakmak istemedikleri için ses çıkarmıyorlar. Ben de istemeden bu satırları yazmak zorunda kaldım.

Susurluk aydınlanacak...

Susurluk için ‘‘l dakika karanlık’’ eylemine başlamak için 8 gününüz kaldı. 30 Eylül günü ‘‘Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’’ eylemine tekrar başlıyoruz. Yurttaş, yurttaşla gurur duyacak. İsteyen politik parti bu eyleme destek verir isteyen vermez. Zaten onlardan birşey isteyemez haldeyiz. Onlar bizi karanlığa boğmayı tercih edebilirler. Bu onların tercihi. Biz ise yurttaşlık görevimizin bilinci içinde birlikte hareket etme keyfini yaşayacağız. Kendimiz için değil gelecek nesillerin aydınlık Türkiye'ye kavuşması için bunu severek oynayarak gülerek yapacağız. Bu bizim zaferimiz olacak. Elektrik düğmelerinizi gözden geçirin. Tencere tavalarınızı kapının önüne koyun. Klaksonla katılmayı yeğliyorsanız arabanızın kornasını ayarlayın. Komşularınızı uyarın. Sedat Bucak ve Mehmet Ağar'ın dokunulmazlıklarının kaldırılmamasına duyduğu tepkiyi Meclis'in yeni çalışma döneminde başlıyacağı günlerde gerçekleştirmeyi amaçlayan bu ışık söndürme eyleminin başlangıç tarihi çok iyi düşünülmüş. Mehmet Ağar dokunulmazlığı kaldırılmaz Susurluk aydınlanmaz ise bakarsınız bir gün partisinin genel başkanı sonra da başbakan bile olabilir. Olmaz demeyin Türkiye son yıllarda olmaz denilen şeylerin olduğu, olurların gerçekleşmediği bir ülke oldu.

Susurluk'u en iyi takip edenlerden biri olan Fikri Sağlar'ın son soru önergesindeki sorulardan biri hayli ilginç. Sağlar önergesinde çok önemli bir hususa parmak basıyor. ‘‘İçişleri eski bakanı Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde alımı yapılan sözkonusu silahların Genelkurmay'ın bilgisi dahilinde olduğunu belirtmiştir. Bu konuda dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in her hangi bir talep ve tavsiyesi olmuş mudur?’’

Bu sorunun cevabını en az benim kadar öğrenmek istiyorsanız, mutlaka eyleme katılın. Bu sorulara cevap ancak sizlerin eyleme sahip çıkması ile mümkün olacak. Kaderinize küsüp oturmayın. Bu bir yazgı değil. Nehri tersine akıtmak isteyenleri o nehirde boğmak da bizlerkin yani temiz yurttaşın elinde.

Yazarın Tüm Yazıları