Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Benim de bir bakan dostum var

Bülent Ecevit'in Bakanlar Kurulu'nu okurken Ahmet Tan'ın Turizm Bakanı olduğunu gördüğümde çok sevindim. Artık benim de bir bakan arkadaşım vardı. Deniz Baykal'a içimden teşekkür bile ettim. İyi ki hükümeti düşürmüştü ve yeni hükümet kurulmuştu. Yalım Erez'in başbakan olmasını hazmedemiyordum. Allahtan Tansu Hanım'la bu konuda ilk kez aynı dili konuştuk. O da benim rahatsızlığımı hissetti ve Ecevit'e destek oldu. Bakanlar listesi açıklanır açıklanmaz hemen Ahmet Tan'ı arayıp, ‘‘Sayın bakanım tebrikler’’ diyerek kutladım. Bana ve Murat'a acele teşvik çıkartmasını ve bazı ihaleleri önermesini rica ettim. Artık ben de ihalelere girmeye karar verdim. Murat'ı da ikna ettim. Yakında turizm teşvikleri v.s ile ilgili bazı girişimlerde bulunacağım.

Şimdi gelelim Ahmet Tan ile dostluğumuza. Tam 20 yıl olmuş...

Ben Dünya Gazetesi'nde çalışırken hep aklım Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışmaktaydı. Şansım yaver gitmedi ve çalışamadım. Ama Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışanlarla çok yakın dost oldum. İstanbul'da Hasan Cemal, Okay Gönensin ve Emine Uşaklıgil, Ankara'da ise Sedat Ergin ve Ahmet Tan yakın dostlarım oldular. Ahmet Tan'la Okay da mülkiyeden sınıf arkadaşıydılar.

ESPRİLİ VE ZEKİ

Ankara'ya gittiğim zamanlar hemen Cumhuriyet Gazetesi'ne uğrardım. Ahmet Tan esprileriyle herkesi güldürür, hazır cevaplığıyla zekasını gösterirdi. Ahmet Tan bütün gazete tarafından en çok sevilen kişiydi. Uğur Mumcu ile komşu idi. Akşam yapılacak programlara karşı kararsızlığı ile başta ben olmak üzere herkesi kızdırırdı.

Mehmet Ağar ve Yaman Törüner'le de sınıf arkadaşı idi. Bir gün evime girmek istediğimde kapı zincirliydi, kırıp girdim. O günlerde yazdıklarıma alınan biri evime birilerini yollamış ve bana göz dağı vermek istemişti. Hasan ve Okay, bu olaydan hoşnut olmadıklarını söyleyerek beni uyardılar. O günlerde Tempo Dergisi'nde çalışıyordum. Başıma gelenleri, Genel Yayın Yönetmenim Mehmet Yılmaz'a anlatığımda beni uzun zaman çok güldüren bir cevap verdi: ‘‘Ben çok Agatha Christie romanı okudum...’’

Burada tedirgin olacak bir durum yok diye beni rahatlattı! Ben yine de Hasan ve Okay'ın ikazlarını dikkate almayı tercih ettim ve Ahmet Tan'dan Mehmet Ağar'la bu konuyu konuşmak istediğimi söyledim.

Neyse Ahmet Tan da beni kırmadı ve Mehmet Ağar'ın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısıyken bizim eve gelmesini ve benim bir süre korunmamı rica etti... Mehmet Ağar da bana yardımcı oldu ve eksik olmasın evime kadar geldi ve içimi rahatlattı. Bize gelmek ona uğur getirmiş olmalı ki, iki üç gün sonra Ankara'ya Emniyet Genel Müdürü olarak gitti.

ANALİZ VE SENTEZ

Ahmet Tan 50'sine doğru baba oldu. Onun için aklı fikri kızı Zeynep'te. Ahmet Tan'a ne zaman bilgi almak için telefon etsem uzun uzun bilgi verir ve ufkumu genişletir. Analiz ve sentez kabiliyeti müthiştir. Analizlerinin zihinsel kıvrımlarındaki labirentlerde yolunuzu kaybedebilirsiniz. Sentezleri çoğunlukla şaşırtıcıdır. Ahmet Tan gibi zeki, esprili, dürüst bir arkadaşım olduğu için şanslı sayılırım. İngilizce'yi ustaca konuşan Ahmet Tan'ın kısa zamanda Turizm Bakanlığı'nda önemli gelişmeler yapacağına inanıyorum. Son Turizm Bakanımız'ın (Baba'nın manevi oğullarından İbrahim Gürdal) eksiklerini giderip hatalarını unuturacağına eminim. İyi şanslar Ahmet Tan. Beni mahçup etme!

Fatih'in vasiyetini kim tutuyor?

EMİN Çölaşan dün reklam amacıyla çadırlarda fakir fukaraya iftar vermeyi adet edinen ‘‘hanımefendi’’ sanatçılarımızı yazıyor, sonra Fatih Sultan Mehmet'in ‘‘Kanunname’’sinden bahsediyordu. Fatih Sultan Mehmet Fatih semtinde yoksullar için aşevleri kurmuş, ama fakirlerin bu yerlerden yemeklerini kendilerinin almamasını, tepsilerin fakir evlerine gece karanlığında gönderilmesini emretmişti. Böylelikle yoksulların küçük düşürülmelerinin önüne geçmeye çalışmıştı.

Emin'in yazısını okuyunca, Fatih'in vasiyetini bundan birkaç gün öncesine kadar yerine getirenlerden birini hatırladım:

İstanbul'daki Fatih semtinin eski Belediye Başkanı Sadettin Tantan ilçede ‘‘imaretler’’ yani, yoksullar için aşevleri açmış, evlere yemek servislerini gece karanlığında sessizce yaptırmış, kendisinin reklamına ve yoksulların yoksulluklarının öğrenilmesine izin vermemişti.

İSTANBUL VE TANTAN

Tantan, milletvekili seçimine katılabilmek için hafta içinde belediye başkanlığından istifa etti. 18 Nisan seçimlerinden büyük olasılıkla milletvekili olarak çıkacak, ama ben ne yalan söyleyeyim, onu Ankara'da milyarlık ceylan derisi koltuklarda değil, İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda görmek istiyorum. Binlerce İstanbullu'nun benim gibi düşündüğüne ve Tantan'ın gönlünde de Ankara yerine İstanbul'un bulunduğuna inanıyorum. Üstelik Fazilet'in İstanbul'da oy patlaması yapmasını önleyecebilecek tek adayın Sadettin Tantan olduğu herkesin dilinde.

Bütün bunlara rağmen son günlerde ANAP'ın İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı konusunda Ali Talip Özdemir'in adı etrafında bir gürültü kopması beni çok şaşırtıyor. Tantan'ın iş, Özdemir'in ise kendisinin tanıtımı konusunda uzman olduğunu bilen ANAP yöneticilerinin Özdemir'den yana tavır koyar gibi görünmelerinden hayrete düşüyorum. Geçen yıllarda Ali Talip Özdemir'le çalışıp sonra kavgalı bir şekilde ayrılan bir kamuoyu araştırma şirketinin şimdi onu ‘‘ideal aday’’ olarak sunmasının gerisindeki yeni bağlantıyı ise çok merak ediyorum.

Bir gazeteci arkadaşım anlattı: Bundan birkaç ay önce New York'ta Ali Talip Özdemir'le karşılaşmışlar. Özdemir, sözü belediye başkanlığına adaylığı konusuna getirmiş, arkadaşımın bu işe pek hoş bakmadığını farkedince de ‘‘Ama ben çok dürüstüm’’ demiş. ‘‘Paraya ihtiyacım da yok, çünkü eşim çok zengin. On gündür New York'tayım ve 25 bin dolarlık alışveriş yaptım. Demek ki İstanbul için benden daha dürüst bir aday bulamazlar.’’

Adayların Mesut Bey'in ‘‘evsahibinin damadı’’ ve eşlerinin zengin olması ANAP'ta bir ayrıcalık ve adaylık şartı olarak nitelenebilir ama temel etik değerleri ne yapacağız?



Yazarın Tüm Yazıları