Paylaş
1998'de kızdıklarım ve güldüklerim
1998 benim için iyi bir yıl oldu desem Polyannacılık yapmış olurum. Yılın son günü gazeteye gittim. Masamı temizledim ve bu yazıyı yazmaya başladım. Şimdi siz benim yazımı yılın ilk cumartesinde, 99'da okuyacaksınız. Yani, biraz bayatlamış olabilir. Uzun süredir bugün ne yazayım diye düşünüyorum. Beni 98'de sinirlendiren olayları, beni en çok güldüren olayları, yazmaya karar verdim.
Çakıcı'yla ilgili dostluğu yüzünden gözaltına alınan ünlü modacı Canan Yaka İstanbul Emniyeti Organize Suçlar ve Kaçakçılıkla Mücadele Şubesi'nde intihar eden eski mafya mensubu Hüseyin Uzun ile birlikte gözaltında bulunuyordu. 1.80'lik Uzun, tuvalete gidip battaniye kenarlarından ip yapıp kendini l.5 metrelik tuvalette asıvermiş. Asar asar size ne? Bunalım geçirdi astı. Ben de inandım. Hele Canan Yaka ve diğer gözaltında olan 4 şahit daha gözleriyle bu intihar vakasını gördüklerine söyleyince kahkahalarla güldüm. Siz de güldünüz mü?
İYİLİKSEVER BABA
Süleyman Bey iylik yapmaktan çok hoşlanır. Mesela bu sene, yazın Mehmet Ağar'ın oğlunun düğününde Evren Paşa ile birlikte şahit olmaya kalktı. Sırf iyi kalpliliğinden. Basın üstüne gelince son anda şahit olmaktan vazgeçiverdi. ‘‘Başım ağrıyor’’ dedi ve törene katılmadı. Derken sempati toplamak için Nişantaşı'nda hastanelerin bulunduğu bir semte kız istemeye gitti. Nişantaşı trafiği saatlerce altüst oldu. İstemeye gittiği hanım Leyla Tekül adlı sanatçıydı (CHP'nin Bakırköy Belediye Başkan adayıydı). İkinci eşinden boşandıktan sonra üçüncü koca adayını bulmuştu. Koca adayı ise bizim Mert Ali Başarır'dan başkası değildi. Süleyman Bey erkek tarafındandı. ‘‘Allahın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuz Mert Ali Başarır'a istiyoruz’’ dedi ve şampanyalar patladı. Ben yine çok güldüm.
DÖRTLÜ ŞAHİT
En son aklımda kalan ise Başbakan adaylarımızdan Sümer Oral Beyin kızının nikah töreni idi. Tabii Süleyman Bey baş şahit, Mesut Bey ikinci şahit. Durun daha bitmedi; Meclis Başkanımız Sayın Hikmet Çetin üçüncü şahit ve sayın Kenan Evren de dördüncü şahit oluverdiler. Yani örflerimiz, ananelerimiz bir anda demode oldu. Artık herkes istediği kadar şahitle evlenecekti. Katmerli şahitlik boşanmaları da zorlaştıracaktı. ‘‘Zavallı damat’’ diye düşündüm... Tabii bu olaya da çok güldüm...
40 yıldır çözülmeyen sorunları 30 günde çözebileceğini iddia eden yeni başbakan adayımız Yalım Erez'in bu cümlesine de çok güldüm. Dereyi görmeden paçaları sıvamakta birinci olmayı garantileyen Erez, en fazla güvenoyu almış hükümet olmayı hayal ediyor. Oysa hükümeti kurması bana göre çok zor.
Bunlar da benim oskarlarım
Yılın gazetecisi: Tabii ki Gülçin Telci.
Yılın kayınvalidesi: Canan Yaka
Yılın işkadını: Sema Cıngıllıoğlu
Yılın sanığı: Avukat Aydoğan Semizer
Yılın Eğitimcisi: Sibel Can (Londra'ya kafa dinlemeye gitti. Nasıl olduysa, o sırada Demirel ona eğitim nişanı vereceğini bildirince apar topar geri döndü. Sibel Can'ın bu fedakarlığından dolayı çok gururlandım!)
Yılın ortaklığı: Turgay Ciner-Kamuran Çörtük
Yılın aşkı: Yıldırım Aktuna-Ajda Pekkan, Aslı Ural-Alaattin Çakıcı
Yılın suçlusu: Meral Akşener
Yılın politikacısı: Süleyman Demirel
Yılın girişimcisi: Yalım Erez
Yılın işadamı: Korkmaz Yiğit
Yılın bürokratı: Gazi Erçel
Yılın milletvekili: Kamer Genç
Yılın yalancısı: Erol Evcil
Yılın başarısı: Apo'nun Suriye'den kovulması.
Yılın blöfü: Levent Kırca'nın açlık grevi.
Yılın belediye başkanları: Gülay Aslıtürk, Ahmet Çetinsaya ve Can Esen.
Yılın yalanı: Nafiz Kurt'un, ‘‘50 bin dolar kapıcılarda bile var’’ sözleri.
Yılın yanlışı: Deniz Baykal
Yılın fiyaskosu: Kutlu Savaş'ın yazdığı Susurluk Raporu
Yılın demokratı: Tansu Çiller
Yılın röportajcıları: Mehmet ve Mecbure Canan Barlas. (b TV'de kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Her akşam karı koca birbirlerine soru yağdırıyor.)
Yılın zamparası: Kibariye'nin kocası
Yılın dişisi: Hande Ataizi
Yılın mağduru: (Kural ne yazık ki yine bozulmadı) Türk halkı.
CHP'den çok şık fakslar geliyor
GEÇEN hafta yayınladığım ‘‘Nazmiye Hanım'a mektup’’ yazımı CHP'liler çok beğenmişler. Deniz Baykal'ın CHP'sini konu alan sözlerim hepsini mutlu etmiş. Hafta içinde ardarda fakslar çekip ‘‘eline sağlık’’ dediler. Hele ‘‘Baykal-Baykıl’’ benzetmemden o kadar mutlu olmuşlar ki, öve öve göklere çıkardılar...
Bu derece sevilen bir yazar olmak beni çok duygulandırdı ve aldığım fakslardan birkaçını sizlere de aktarayım dedim.
İsmini yazmayı unutan veya yazmaya cesaret edemeyen bir okuyucum, söze ‘‘Nazmiye Demirel'e yağcılık edebiyatı’’ diye başlıyordu: ‘‘Deniz Baykal düşmanlığını açığa vuran herzeler. Vah vah. Basın kimlere kalmış. Vah vah. Köşk yağcılığı ne boyutlara ulaşmış. Ücreti nedir bu yağcılığın!’’
ÇİLLER'İN İKİZİ
Sonra beni ‘‘Çiller'in tek yumurta ikizi ya sizsiniz, ya Mesut’’ diyerek onurlandırıyor ve ‘‘geçim kaynağınız ANAP'ın iktidarını deviren CHP'ye kin dolusunuz’’ diyerek ayrıca şeref veriyordu.
Salim İmece'yle 34 arkadaşı ise ‘‘Deniz Baykal'a ‘kıl' diyen ‘kılın kraliçesi demektir' diye yazıyor, beni Gülay Aslıtürk'ün eski koltuğunu lâyık görmüş, Şişli'ye Belediye Başkanı olmamı öneriyordu. İmece'nin ‘‘Yazıklar olsun bu tür soldan dönme namertlere’’ diye biten faksı, bana kendimle ilgili olan ama hiç bilmediğim bir özelliğimi, eskiden solcu olduğumu öğretti.
Böyle şık, kibar ve demokratik ifadelerle dolu fakslar gönderme zahmetine katlanan bütün CHP'lilere şükranlarımı sunuyorum. Sağolun, varolun efendim...
Paylaş