Paylaş
Deniz Bey'in Moon tarikatını ziyaret etmesi benim de bu tarikat hakkında bilgi edinmemi sağladı... Zaten son günlerde yaşantımda bir değişiklik yapmak istiyordum. Belki de bu tarikata girer yolumu bulurum... Bakarsınız tarikat sayesinde kısmetim açılır, ben de seneye toplu nikahla dünya evine girerim... Bu kez toplu nikaha katılmayan Baykal da beni kırmaz ve bizim nikaha katılır... Toplu nikaha kadar da bana bir kısmet çıkmazsa, kader utansın. Ben de tarikatın parasal olanaklarından faydalanır, yolumu bulurum... Hoş ben Bush, Gorbaçov, Sir Edward Health kadar ünlü olmadığım için bana 100 bin dolar vermezler...
Sevgili Sun Myung Moon beni tarikatına kabul ederse, ilk iş olarak İngiltere'de kendisine uygulanan yasağı delmek için savaşmayı amaç edineceğim... Bu İngiliz basını da adamcağıza çok ayıp etmiş; ‘‘Toplumdan beslendiği sürece şişebilen bir sinek kurdu’’ diye tanımlamış... Bu İngilizler böyledir, soğuk ve kibirli...
İstikbalimdeki dini liderimi araştırırken hoşuma giden yanlarını da not ettim... CIA ile yakın ilişkisi var... Zaten hep ne yapıp ne edip, kendimi CIA'nın bir parçası olarak bulmak istemişimdir... Zaten Türkiye'yedeki ilk parçası olmayacağım da kesin... Hem havası başka... Bakarsınız ilerde ben de Parti Lideri ya da Başbakan falan olurum... Zaten bizim MİT'de yakında büyük değişiklikler olacakmış. Belki bizim Teşkilat da rehavetten kurtulur ve bu tarikatın Türkiye'deki uzantılarını keşfeder...
Üstelik Moon'un gazetesi de varmış... Ertuğrul Özkök iktidarda olduğu sürece, benim Hürriyet'te Genel Yayın Yönetmeni olmam olanaksız... Washington Times, (yani Türkçesiyle Washington'un ‘Zaman’ı) Gazetesine genel yayın yönetmeni olabilirim. Buradaki Zaman gazetesi de benden zaman zaman mecburen alıntı yapar...
Yalnız elimi çabuk tutmam gerekiyor... Gelecekteki ruhani liderimin başı sık sık vergiden derde girmiş. Yıllarca hapislerde yatmış. Bizde de vergi yasasında değişiklik oluyor. Yani Moon bana para verecekse, biran evvel vermeli ve aftan yararlanabilmeliyim... Yoksa hem benim hem onun başı derde girecek...
Benim tek tanıdığım Moon tarikatı üyesi CHP'nin eski tüfeklerinden merhum Kasım Gülek'ti... Gülek'in cenazesini kılmak ise Fethullah Gülen Efendi'ye nasip olmuştu...
Deniz Baykal'ın tarikatlara karşı olmaması da ruhumu rahatlattı. Artık huzur içinde Moon'a bağlılıklarımı bildirebileceğim... Üstelik Baykal büyük bir cesaretle kendisini ‘zaman zaman’ davet eden belli tarikatlara ait olduğu bilinen televizyon kanallarının davetlerine katıldığını göğsünü gere gere anlatıyor. Baykal, ‘‘Beni çağıran bu nitelikte yayın organlarına, Televizyon kuruluşlarına büyük bir içtenlikle gidiyorum. Orada çok güzel kabul görüyorum. Gayet hoş bir beraberlik yaşıyoruz. Canlı yayın yapıyoruz. Bunlarda hiçbir sıkıntımız olmuyor’’ diyerek istikbalim için beni aydınlattı. Katıldığı toplantıyı gerçek bir sosyal demokrat gözlüğü ile değerlendiren Baykal'ın, toplantının amacını ‘‘Ekonomik gücün tabana yayılması-çevre problemleri’’ olarak özetlemesi bütün sosyal demokratların huzursuzluklarını anında yok etti... Deniz Baykal gençlik yıllarında ‘‘Fly me to the moon’’ -Beni aya uçur- şarkısı ile çok anısı olmalı ki, Moon'dan gelen her davete uçarak gitmiş...
Güven Paşa eğitimci oluyor
DENİZ Kuvvetleri eski Komutanı Güven Erkaya Paşa emekli olduktan sonra bir çok yerden teklif aldı... Ama Galatsaray Üniversitesi'nden aldığı teklif çok hoşuna gidince kabul etti... Galatasaray Üniversitesi böyle birikimli birini yeni kuracağı Stratejik Araştırma Merkezi'nin başına getirmeyi düşünmekle çok akıllı davrandı... Erkaya Paşa Koç Üniversitesi Mütevelli Heyeti'ne de seçilmiş... Son derece enerjik ve çalışkan olan Paşa, kenara çekilmeyip derin birikimden gençlerin istifade etmesini sağlayacak... Boş zamanlarını ise yazmakta olduğu üç kitabın tamamlanmasına ayıracak... Paşa'nın kitaplarından biri biter bitmez yayınlanacak... Diğer ikisi ise ‘zamanı gelince’ yayınlanacak... Güven Paşa'nın meslek yaşamındaki tecrübelerini ve hayatında başından geçenleri, yakında kendi kaleminden okuyabileceğiz...
Yılmaz sözünü tutarsa Rahmi Koç da tutacak
TÜSİAD'ın geleneksel olarak her yıl sonu Ankara'da düzenlediği Yüksek İştişare Konseyi toplantısı öncesi verilen kokteylde Mustafa Koç ve Mesut Yılmaz biraraya geldi. Yılmaz Koç'a ‘‘Baban nerede’’ diye sordu. Koç da ‘‘yurdışında’’ diye yanıtladı... Yılmaz, ‘‘Babana söyle, verdiği sözü tutsun‘‘ deyince, oğul Koç da hemen ‘‘Siz tutarsanız, o da tutar’’ deyiverdi...
Kokteylde zaman zaman Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez'in istifa edeceği konuşuldu... Eğilmez, ‘eğilmedi' ve istifa etti... Erdal Sağlam bu konuda ‘sağlam' duyumları olduğunu ispat etti... Eğilmez, Türkiye'nin yetiştirdiği ender birikimli ve prensipli bürokratlardan biriydi... Görevi kabul etmeden önce belli koşullar gerçekleşmezse ayrılacağını Başbakan'a açıkca söylemişti ve sözünde durdu. ANAP ekonomide önemli bir bürokratını kaybetti. Eğilmez, Dünya Bankası ve IMF çevresince muteber bir bürokrattı... Bu istifa, Yılmaz'ın gelecek hafta Amerika'ya yapacağı seyahate de gölge düşürdü. Eğilmez'in yerine geçecek isim, bu nedenle daha da önem kazandı. Eğer Bakan Taner, ‘‘kolay eğildiği için’’ rahat uyum sağlayacak birisi olarak nitelenen, Ufuk Söylemez'e yakın bürokratı bu göreve getirirse, çok sayıda ‘‘Eğilmez’’ ortaya çıkabilir... Bu işe ancak başta son günlerin yükselen değeri müteahhit ve onun arkadaşları çok sevinir..
Turizm dedikoduları
ANAYASA Mahkemesi'nin Genel Sekreteri vardı. Adı Bülent Serim. Sayın Serim 28 Kasım tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan bir atama kararı ile Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na getirildi. Serim'in turizmle yakından uzaktan ilgisi yok, iş başka. İşte Anayasa Mahkemesi üyelerinin uykusunu kaçıran ve Baba'dan döneceğini umdukları senaryo:
Mahkemenin Başkanı Yekta Güngör Özden, 31 Aralık'ta yaş haddinden emekliye ayrılıyor. Yerine de ‘Yüksek idareciler ve avukatlar' kontenjanından birisi seçilecek. İşte bu isim Serim. Baba, Anayasa'ya aykırı ve ‘kanuna karşı hile' yoluyla yapılan bu plana düşerse, Serim, Özden'in yerine üye olacak. Ancak Ankara'da yargının yüksek kesimlerindeki sohbetlerde ortaya atılan bir iddia var ki dikkatimi çekti. Güya, Serim Anayasa Mahkemesinde karar aşamasına gelen Kumarhane Yasası ile ilgili olarak üyeliğe getirilecekmiş. Bu tip dedikodular hoş değil. Turizm Bakanı İbrahim Gürdal'ı tanırım. Böyle laflara kulak asmaz.
Paylaş