Yalnızlığı keyfe çeviren bir kadınIn hikayesi

Gülben Ergen, “Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim” kitabının yazarı, paylaşımlarıyla sosyal medyada beğeni toplayan Nilgün Bodur’la bir araya geldi. Ayrılıklardan yemek tariflerine, maskelerd en yeni ilişkilere kadar her şeyi konuştu.

Haberin Devamı

Instagram’da takibe aldığım günden beri bayılıyorum Nilgün Bodur’a. Yüzüne kahve telveleri sürüp içine karbonat kattığı pratik yüz maskelerini ben de yapıyorum. Geçenlerde bir videosu çıktı karşıma... Kitabında da bunu paylaşmış:
“Hayat ilginç, gün gelir, içoğlanları padişah olur.
Gün gelir Kezban’lar Destan,
Onları destan yapanlar, Mestan olur.
Gün gelir hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi dolan olur.
Gün gelir çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip
Şifa veremeyenler tabip
Yazamayanlar katip olur...
Ama yine de öyle bir gün gelir ki...
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır...
Merdiveni koşarak çıkanların gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen gün gelir kimsesiz kalır...”
Diye anlatıyor da anlatıyor. Hemen kitabına ve kendisine ulaşmak istedim. Her yaralı kadının içinde sakladığı kaplanı iyi bilenlerden olarak güçlü kadın olmanın şifrelerini konuştum sizler için.
Yalnızlığı keyfe çeviren bir kadınIn hikayesi
Fotoğraflar: Murat ŞAKA

Nilgün Bodur kimdir?

Haberin Devamı

- 20 yıl boyunca dünya markaları için kurumsal iletişim yöneticiliği yaptım. Hayatım kurumsal iletişimdi. Bir markayı parlatmak, cilalamak, satışını artırmak, 360 derece yani... Sosyal medyasından halkla ilişkilerine kadar her şeyini yürütüyordum. Kendi mesleğimde de bilinen biriydim. Sabah 5’te kalk, gece 11’de gel şeklinde inanılmaz yoğun bir tempom vardı. Hayat benim için çok değerli. Bir gün “Ben 40 yaşına gelince bu işleri bırakacağım. Allah bana bir kapı açsın” dedim. Ve ben bir ara boşandım. Bahçeşehir’de 20’nci katta oturuyordum. Boşandığımda kıştı. Kış aylarında boşanmamak gerekiyor. Çok sıkıcı. Ayrıldığım eşim kanserdi. 5 sene tedavisi sürdü. O kanserken ben ona sağlıklı yemekler yapıyordum. Ama her şeyi sadece onun için yapıyordum.

Kanseri atlattıktan sonra mı boşandın?

- İyileştikten 5 sene sonra boşandım. Valla şu an dipçik gibi! Ondan sonra boşandım, ev aldım, oraya yerleştim falan derken “Ne yapacağım?” dedim kendi kendime. Yalnızım. Biriyle yaşamaya alışmışım. Annemler Kocaeli’ne gitmişti. “Dur ya Nilgün, hep bu adama baktın, kendini unuttun, şu sağlıklı yemekleri, o güzel sunumları kendine de yap” dedim. Sonra o yemekleri kendime yapmaya başladım. İşyerinde birine mi sinirlendim? Yemek fotoğrafı paylaşıp altında bir şeyler yazıyordum. Avokadodan giriyorum kıskançlıktan çıkıyorum öyle düşün...

Haberin Devamı

Bunları hep sosyal medyada mı yapıyorsun?

- Evet. O zamanlar sosyal medyada 200 takipçim vardı. Ama insanlar yazdığım şeylere gülüyorlardı. Bu arada ben çocukluğumdan beri “Büyüyünce yazar olacağım” diyordum. Çünkü yan komşumuz Yaşar Kemal’di. Ondan çok etkilendim. Anneme içli köfte yaptırıp yaptırıp ona götürürdüm. Ve çocukluğumdan itibaren yazmak istedim. Hayatım boyunca edebiyata ilgim vardı. Fakat kurumsal hayat, maddi dertler, ekonomik sıkıntılar, koca filan derken yazacak zamanım olmamıştı. Yemek yapmaya başlayınca kurumsal hayattan ayrılmak istedim. Barınaktan köpek sahiplendim. “Ben ne yapacağım? Bir B planı olmalı” dedim.

Bu arada domates maskelerini koymaya başlamış mıydın sosyal medyaya? Maskelerin popüler olmuştu...

Haberin Devamı

- Daha başlamamıştım. İki ramazan önce başladım. Sonra çok popüler oldu. Bu arada ben hiçbir zaman profesyonel bir ekiple çalışmadım. İnsanlar öyle zannediyor.

Taşı altını çevirdim

Sosyal medyadan para kazanıyor musun?

- 4 senedir Instagram’dan kazanıyorum. Çünkü marka işbirlikleri yapıyorum. İki senedir danışmanlık yapıyordum. Onları da şimdi bıraktım. Taşı altına çevirdim. Ben öyle bir tipim. Hiçbir zaman da para kazanmaktan korkmam. Çok büyük iflaslar geçirdik. 12 yaşında kek satarak Avusturya Lisesi’nde okudum. Okulda kek satarak para kazandım.

Gerçekten mi?

- 12 yaşından beri babamdan bir kuruş almadım. Kek yapıyordum. Çaylı kek bir de. Sütlü değil. İki tane kek yapıyordum. 32 dilime bölüyordum. Sınıf sınıf dolaşıp onları satıyordum. Tren pasomu onlardan çıkarıyordum.

Haberin Devamı

Süt pahalı diye mi çayla yapıyordun?

- Evet. Annemin demlediği çaylardan kalanları kullanıp çaylı kek yapıyordum. Yemek yapma olayım da o zamanlara dayanıyor.

İnanmıyorum...

- Şimdi herkes “Çok lüks yaşıyorsun. Köpekli sosyete kadınısın” filan diyor ama hiç öyle olmadım. Hâlâ aileme bakıyorum. Benim parayla ilgili derdim olmaz. Ben her zaman kazanırım. Sadece çok kazanmaktan her zaman korkarım. Azıcık aşım ağrısız başım kafasındayım. Parayla ilgili hiç korkmadım.
Yalnızlığı keyfe çeviren bir kadınIn hikayesi
“Kim benden giderse gitsin, ben kendimi terk etmeyeceğim. Hiç bahis oynamam aslında ama kendi üzerime iddiaya girerim. Çünkü ben kaybettikleriyle bile her zaman kazandığına inanan; aynı sizin gibi kadının ‘dibi’yim”.

Haberin Devamı

DELİRMEMEK İÇİN YEMEK YAPIYORUM

“Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim” biten bir ilişkinin üzerine mi yazıldı?

- Evet ama ilişki dışında hayatımdan çıkan kadın arkadaşlarım, patronlar filan da var. Ama yazmaya başlamam şöyle oldu: Bir gün İclal Aydın’ın programına konuk oldum. Bana “Nilgün, bence senin yemek yapman değil kitap yazman gerekiyor” dedi.

Ve yayıneviyle konuştu. İlk kitabım “Organik Aşk” öyle çıktı.

Sonra bir yemek kitabı çıkardım, “Kalp Dostu Tarifler” adında. Kardiyoloji Derneği’nin tanıdığı tek sağlıklı mutfak şefiyim bu arada Türkiye’de. Benim bütün tariflerim özgündür. Bir yerden kopyalamam. Genelde de un, yağ ve şekersiz tariflerdir.

Ne ara bunları  biriktirebildin?

- Çünkü ben delirmemek için yemek yapan bir insanım. O benim dedikodum, o benim kafamı duvara vurmam, o benim acı çekmem... Yemek yaparken derdimi unutuyorum. Maske de öyle.

“Sıradaki Teşekkürüm Bana Yanlış Yapanlara” kitabı da yine bir ilişkiden sonra yazıldı değil mi?

- İki senelik bir ilişkim vardı. Aramızda yaş farkı vardı. Benden küçüktü.

O süreçte yaşadıklarımdan sonra yazdım o kitabı. Bir sene yalnızlığımın tadına vardım. Şu anda da çok güzel bir aşk yaşıyorum. “Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim”i teslim ettiğim gün Antalya’da İstanbullu bir adamla tanıştım.

“Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim” intikam kokan bir kitap değil bence.

- Değil. Kitabın arkasına bakan zaten bunu görecek. Sadece hayatta değil ayakta da kalarak, mutlu olarak, kahkaha atarak yenin düşmanlarınızı.

BİZ CENNET MAHALLESİ GİBİ BİR AİLEYİZ

En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir diyorsun...

- Evet... Ben ayrıldığım adamları genelde kim olursa olsun ölü sayarım. Benim kocamın Instagram’ı açıktır ama bir kere bile bakmam. Aynı şekilde eski sevgililerimin hesaplarına da... Giderken ses çıkarmak, ortalığı karıştırmak, başarısız bir intihar teşebbüsü gibidir. Bunu kitapta da yazdım.

Not bırakırsın, ağlarsın, incitmeye çalışırsın... Teşebbüs, başarısız intihar teşebbüsü gibidir. Sessiz sedasız gideceksin. Kadın öyle gider. Öyle gittim ben...

Gerçek giden öyle gider...

- Ve bir daha bu gidişin dönüşü olmadığını biliyordur kadın. Ondan sonra diyorum ki “Adamın dönüp dönmemesi hiç önemli değil ki. Ben ona bir daha dönmeyeceğim”.

Bunu bilerek gidiyoruz. O zaman adamı ölü sayacaksın. Çünkü aslında yaşarken bitmiş oluyor.

Peki yeni kitabını nasıl anlatırsın?

- Kitap, acı çekme sürecini ve yalnızlığı keyfe çeviren bir kadının hikayesi. Yalnız kalmaktan keyif alan ve kendini yeniye hazırlayan... Ama bundan sonra hep yalnız, kedilerimle yaşayacağım gibi değil.

Mükemmel aşka kendini hazırlayan kadının hikayesi.  Bu arada mizah da var kitabın içinde. Trajediyi komediye çevirme benim ailemden gelen bir şey. Biz Cennet Mahallesi gibi bir aileyiz. Ağlarız, zırlarız ondan sonra da oynarız. 
Yalnızlığı keyfe çeviren bir kadınIn hikayesi
 “Olmayan her şeye daha çok şükrederim ben mesela. Huzurumu bozamam olmayanlara. Bu ruhu yolda bulmadım ben. Olanda hayır arıyoruz ya hep. Asıl hayır olmayanda...”

◊ Paylaştığın videolara yorum yapanlar genelde dertli kadınlar mı?

- Evet. Güzin Abla gibi oldum. “Nasıl ayakta duruyorsun?” sorusu çok soruluyor. Mesela diyorlar ki “Ben de ayrıldım senin gibi ama 8 aydır dışarı çıkamıyorum”. Ben ayrılığımdan sonra 3’üncü gün Alaçatı’ya gittim. Hoş ayağıma taş bağlayıp denize atlamayı düşünüyordum. Ama yine de giderim, keyfini çıkarırım. Bir gün o kadar çok nasıl ayakta durduğum sorusu soruldu ki toplu cevap verdim; “Siz ona sorun o nasıl ayakta duruyor” diye. “Ben bensiz edemezdim” dedim. Böyle düşünmek gerekiyor hayatta.

◊ Maskelerle ilgili “Dermatolog musun sen” diye kızanlar oluyor mu?


- Yok. “Maske okulu var da ben mi gitmedim” diyorum. İnsan kendi cildini tanır. Benim yüzüm kayış gibi ve her şey oluyor. Hiçbir şey alerji yapmıyor.

◊ Benim videolarında en sevdiğim şey güzel çıkma endişenin olmayışı.


- Bugün sıfır makyajla geldim buraya. Balık gibiyim. Videoları profesyonel çekelim dediler, istemedim. Bazen insanlar eğlenmek için seyrediyor, maskeyi yapmak için değil.

“ Üzülme, geçer” diyenlere bakma sen. “Üzül, yine de geçer...” Üzülmezsen, sonunda içten gülemezsin. Üzülmezsen söyleyene nasıl yaşadım dersin? Üzülmezsen, mutluluğu soranlara tarif edebilir misin?

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları