Hepimiz birer Sisyphos’uz: Cem Sağbil

Cem Sağbil… Eserleri ülke sınırlarını aşan, sanatı bronzun muhteşem dokusunda tüm zarafeti ve ihtişamı ile sizi içine alan, heykelin ikon ismi Cem Sağbil ile Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de buluştuk.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLAR: HAGGAY BAYSEL 

Mitolojinin ve felsefenin derinlikli sularından bulup çıkardığı hikayeleri eserlerinde buluşturarak, zamandan ve mekandan bağımsız hale getiren Cem Sağbil, anlatımcı figüratif çalışmalarında soyut yaklaşımla izleyiciye alan bırakmaktan yana. 1999 senesinde İzmir’de kurduğu ‘Bronzhane’ isimli bronz döküm atölyesinden çıkan eserlerle Türkiye’de iki sene üst üste yılın sanatçısı seçildi. Yurt dışında, özellikle Paris’teki kişisel sergileri ile sanatseverlerle buluşan Cem Sağbil’in son sergisi İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda sergilenmekte...

 

BRONZUN GÜCÜ

- Heykelde kullanılan onca malzeme içinden size bronzun cazip gelmesinin sebebi nedir?

CEM SAĞBİL: Bronz, çağına adını vermiş bir metal 4 bin 500 sene önce... En büyük özelliklerinden biri kalıcılığı. Onun haricindeki demir gibi çok kullanımda olan metaller zaman içinde yok oluyor. Fakat bronz kalıcı. Bir de çok güzel form aldığı için, yani hangi malzemeden kalıp alıp onu dökerseniz o malzemenin bütün doku yüzeysel özelliklerini alıyor. Bu, heykel için çok önemli. Bronz heykel yapımının çok uzun süren, birçok teknolojinin bir araya gelmesinden oluşan süreci var. Ama sonuçlar yüzyıllarca, bin yıllarca kalabilecek potansiyelde eserlere dönüşebilir. Bu da bana çok cazip gelmişti.

 

Haberin Devamı

Hepimiz birer Sisyphos’uz: Cem Sağbil

- Bronz ve incelikli ifadeler… Zıtlıkların muhteşem buluşması. Bu zorlayıcı oluyor mu?

CEM SAĞBİL: Zorlayıcı oluyor mu? Şöyle söylemeye çalışayım: Bence bir parça tahrik edici, hatta ‘yapabilir miyim, yapılabilir mi, nereye kadar yapılabilir?’ Bunları o süreç içinde metal ki burada bronz, bunu size zaten belli ediyor. Bu da önemli bir olay var. Bu olay ki bir müzisyenin müzik aleti ile olan ilişkisi, ne kadar ustalaşırsa o müzik aleti müzisyenin bir parçası olmaya başlıyor. O zaman da muhteşem yorumlar çıkabiliyor. Burada da bronzla ne kadar gidebileceğinizi neler yapabileceğinizi üç aşağı beş yukarı kestirip sınırları biraz zorlarsanız, o size zaten ne yapabileceğinizi söyler. O yüzden gerekirse çok zarif, gerekirse çok sert veya çok kaba yorumları malzemenizin eşliğinde yapabilme şansına sahip olursunuz.

 

Haberin Devamı

‘MİTOLOJİDEN ESİNLENİYORUM’

 

- Peki hocam mimarlık okudunuz, mimarlığın sanatınıza etkisi oldu mu?

CEM SAĞBİL: Evet, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde üç sene boyunca iç mimarlık ve endüstri tasarımı okudum. O dönem benim mesleğim olmayacağını düşünmeme rağmen sonra heykel okumaya karar verdim. Bu geçen seneler içinde muhakkak ki bana bir takım faydaları olduğunu, en azından düşünme biçiminde faydalı olduğunu düşünüyorum.

Hepimiz birer Sisyphos’uz: Cem Sağbil

 

- Bunca sene heykeltıraş olarak sanatınızda yaşadıklarınız sonucunda dünle bugün arasındaki aşamayı nasıl tanımlarsınız?

CEM SAĞBİL: Bu süre içinde, hep bir çizgiyi devam ettirmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Bu konular, temalar ile ilgili olmuştur çünkü konularımı mümkün olduğu kadar zamansız bir kavramdan, bir olgudan almaya çalıştım. Bu da mitoloji, mitolojik kavramlar oldu. Fakat değişim malzeme açısından oldu diyebilirim. Benim bronza yönelmem seneler içinde gelişti. Beni çok etkileyen değişimlerden biri de malzemenin kendi dinamikleri ile hareket etmeye çalışmak oldu.

 

Haberin Devamı

‘SANAT YENİ BİR DİL OLUŞTURMAKTIR’

 

- İnsanı alıp bambaşka yerlere götüren, dengesi ve özgün dili olan eserler yapıyorsunuz. Sanatınızda önceliğiniz nedir?

CEM SAĞBİL: Sanatla uğraşmak bir dil, bir lisan ve her sanatçı bunu kendince kullanmaya ve derdini veya düşüncelerini bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Ben de kendimce mitoloji ve felsefe üzerinden bir şeyler anlatmaya başladım ve bu yolda yürüyorum.

 

- Bambaşka bir malzeme veya dil kullanmayı nasıl buluyorsunuz? Riskli mi?

CEM SAĞBİL: Yaratıcılık sürecinde zaten bambaşka malzemeler veya yeni başka diller kullanmak, rizikolara girmek gerekmekte, hatta bunun böyle olması şart... Sonuçlar ne olur bu zaman içinde kendini gösterecektir.

 

 

Haberin Devamı

‘BEN POZİTİF OLANI SEÇİYORUM’

 

- Eserlerinizde zorlamasız bir mizah, insanı içine alan bir tavır var. Bu tabii ki sizin yansımanız. Buradan yola çıkarak hayata bakışınızı, tavrınızı merak ediyorum. Sanatta sanatçının karakteri ne ölçüde olmalı sorusuyla bağlayayım.

CEM SAĞBİL: İki yöntem var diye düşünüyorum. Bir tanesi pozitif bakış açısı, ötekisi de biraz negatif olan. Bir taraftan beslenmeniz lazım geliyor. Ben pozitif olanı seçiyorum. Şöyle söylemeye çalışayım: Yaptığım iş önce benim hoşuma gitmeli... Bir şeyler söylerken, bir hikaye anlatırken biraz da eğlenmeliyim. Bu benim için önemli ve bunu paylaşmaktan haz alıyorum. Fakat bu benim gerçeklerden bihaber olduğum anlamına gelmemeli... Olmuş olan kötü şeyleri bilmek, farkında olmak, ıstıraplar, acılar, felaketler ve olabilecek olanları da tahmin etmek, bilincinde olmak, hatta bunlara karşı olabildiğince tavır almak da benim için çok önemli…

 

Haberin Devamı

‘ZAMANSIZLIĞI, MEKANSIZLIĞI SEÇİYORUM’

 

- Ne kadar doğru söylediniz… Sizin gündelik siyasi yaklaşımlardan bağımsız bir duruşunuz var. Süreçlerden özellikle mi uzak durmaya gayret ediyorsunuz?

CEM SAĞBİL: Evet, sanatımda bilinçli olarak güncelin biraz uzağında durmak istiyorum. Daha evrensel bir dil, zamansız, mekansız bir dil kullanmaya çalışıyorum, istiyorum. Belki bir Goethe, bir Bach, evet bu çizgide...

 

 Hepimiz birer Sisyphos’uz: Cem Sağbil

‘ÜLKEMİZ MİTOLOJİK ANLATILARLA DOLU’

 

- Mitoloji, fikir dünyanızın merkezinde yer alıyor. Beslendiğiniz veya içinden çıkamadığınız durumlar oluyor mu?

CEM SAĞBİL: Mitoloji, çok zengin, çok yönlü, felsefik, sosyolojik, psikolojik birçok konuda altyapı oluşturan bir efsaneler silsilesi. Türkiye toprakları da bu efsanelerle, bu mitolojik anlatılarla dolu. Her köşesi bu kadar zengin bir ülkeden Almanya’ya okumak için gittiğim zaman, bu zenginlik ile kendimi çok iyi hissettim. Buradaki kavramlar sonuçta bir anahtar niteliğinde. Buradan ne yapılabilir, hangi kapılar açılır… Evet ben böyle devam edeceğim sanırım... Bir ara ‘artık çiçek böcek yapacağım sıkıldım’ dedim... Doğa Ana serisi çıktı...

 

- Yurt dışında çok bulunan bir sanatçısınız. Sanata olan yaklaşımda bizlerle onları karşılaştıracak olursanız neler söylemek istersiniz?

CEM SAĞBİL: Batı dünyası, yine Batı sanatı açısından bize göre bir iki bin yıl daha tecrübeli… Ama genelde bizim sanatçılarımızın daha yaratıcı olduğunu düşünüyorum. Her ne imkanlar çok daha kısıtlı olsa bile, çok daha fazla malzememiz olduğunu düşünüyorum.

Hepimiz birer Sisyphos’uz: Cem Sağbil

 

- Serginizde her bir eseriniz beni benden aldı. Son serginizden okuyucularımıza da bahsedebilir misiniz lütfen?

CEM SAĞBİL: İzmir Alsancak'ta eski Tekel fabrikaları restore edildi ve sanat fabrikası olarak isimlendirildi. İçinde Arkeoloji Müzesi, Resim Heykel Müzesi, bir takım atölyelerin olduğu, BKM'nin bulunduğu bir kompleks halinde. Bence İzmir için de başarılı bir proje. Burada benim de bir mekanım var. Orada şu anda bu kişisel sergimi gerçekleştirdim. Amacım burada sanatçılara sergiler açmak. Ağırlıklı olarak önümüzdeki dönem cam ve kağıt üzerine sergiler yapmayı düşünüyorum.

 

 

SİSYPHOS HEYKELİNİN HİKAYESİ

 

- Sisyphos heykelinizin hikayesi ile mitolojiden günümüz insanına gönderme yapıyorsunuz. Biraz bundan bahsedebilir misiniz?

CEM SAĞBİL: Sisyphos, kayayı dağın tepesine itmekle cezalandırılır. Kaya her akşam aşağı düşer. Ertesi sabah Sisyphos o kayayı tekrar dağın tepesine itmek durumundadır. Nietzsche'ye göre batılı düşünce tarzı Apollon (mantık), doğu düşünce tarzı Diyonisos’a (duygu) mal edilmiştir. Benim yaptığım heykelde ise o kayayı mantık, üzerinde ittiği dağı da duygu olarak yorumladım. Dolayısıyla Sisyphos mantığı duygunun üzerinde bir yere oturtmaya çalışıyor. Böyle bakınca içimizdeki o iki ses yani duygu ve mantık yüzünden bugün hala hepimiz birer Sisyphos olmaya devam ediyoruz.

 

 

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

 

- Bronz gibi ağır işçilik gerektiren bir malzemeden, böylesine incelikli eserleri çıkaran sanatçının ruh dünyasını merak ettim.

- Anlayışlı, esprili ve beyefendi.

- Kıvrak zekalı.

- Rahat, özgüvenli ve karizmatik.

 

 

İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN

 

- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş

- Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek

- Susmak-Konuşmak: Susmak

- Dans Etmek-Oturmak: Oturmak

- Klasik-Modern: Klasik
- Dobra-Politik: Politik

- Samimi-Mesafeli: Samimi

- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz

- Sakin-Heyecanlı: Sakin

- Kitap-Dergi: Kitap

- Doğa-Konfor: Doğa
- Kedi-Köpek: Kedi

- Güneş-Yağmur: Yağmur

- Çay-Kahve: Çay

- Et-Ot: Et

- Disiplinli-Rahat: Rahat

- Unutur-Affetmez: Unutur

- Tatlı-Tuzlu: Tatlı
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin

- Şarap-Rakı: Şarap

- Esprili-Ciddi: Esprili

 

 

 

KİMLİK

 

- Burcu: Terazi.

- Okuduğu okullar: Atatürk Erkek Lisesi Ankara, Güzel Sanatlar Akademisi İstanbul, Güzel Sanatlar Akademisi Stuttgart Almanya.

- Bekar-aile: Evli.

- İlgi alanları: Yemek, doğa, müzik.

 

 

YÜZDE YÜZ

 

- Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: Olmak.

- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?: Ege sahilleri.

- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: Yok, dolayısıyla herkes.

 

 

NOKTALI YERLERİ DOLDUR?

 

- ….. çok iyi yaparım: Yemek.

- ….. hiç beceremem: Bilmiyorum ama denemediğim çok şey var.

- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Samimi.

- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Çocuksu.

 

 

 

MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN

 

- Kazandıklarım: Dostluklar, saygı, sevgi.

- Yatırımlarım: Olabildiğince iyilik etmeye çalıştım.

 

 

SANA DAİR KISA KISA

 

- ‘Sanatçı’ olmasan ne olmak isterdin?: Müzisyen, yani yine sanat.

- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Daha çok çalışmayı öğrenmeyi.

- Hayat motton varsa nedir?: Hep düşünüyorum ama çok zor bir soru. Yine de her anın değerini bilmek. Hayat yüklediğin anlamlar kadar değerlenir ve bu sadece senin içindir.

Yazarın Tüm Yazıları