Paylaş
Fotoğraflar: HAGGAY BAYSEL
Biz kadınlara ‘trip yapmayın, açık ve net olun’ diyor, ‘erkeği çok da sırtlanmayın’ diyor... 14 bin seans yapmış bir ilişki koçu olarak sözlerine kulak vermek gerek.
Her masada mutlaka konuşulan ilişkilerimizi bu hafta YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler’de mercek altına aldık. Adil Yıldırım’ın tüyolarını dikkate alın derim...
BÜYÜDÜĞÜN AİLE SENİ TANIMLAR
- Hayatımızda her şey ilişki... Sağlıklı ilişki, sağlıklı bireylerle oluyor ama maalesef görüyoruz ki çok da sağlıklı bireyler değiliz. Dolayısıyla sağlıklı toplumlar da değiliz. Nerede yanlış yapıyoruz?
ADİL YILDIRIM: İletişimde yanlışlar yapıyoruz. En başta kendimizle olan iletişimde yanlışlar yapıyoruz. Daha çok kadınlarla çalıştığım için, özellikle onlarda görüyorum. Hayal dünyasında yaşayabiliyorlar. Ünlü bir insana aşık olup mesaj atıp karşılık bekleyebiliyorlar. Burada kendimizi, sınırlarımızı bilmiyoruz. Özellikle son dönemlerde çok moda olan yönlendirmeler yapılıyor. ‘İnanırsan yaparsın, iyi düşünürsen olur’ gibi kişisel gelişim adı altında insanı dolduruşa getiren yeni akımlar gelişti. Yok böyle bir dünya. Ben mantık üzerine ilerlerim, beni takip edenlerim bilir. Aristocuyumdur.
- Size göre doğru ilişki var mı?
ADİL YILDIRIM: Doğru ilişki kavramı çok göreceli bir kavram. Bir insan çok kavgalı bir ortamda büyüdüyse, yani toksik dediğimiz ilişki içinde büyüdüyse, onun ilişkiden anladığı yine kavga ile beslenen bir ortam olacaktır. Bizim için en temel kavram nasıl bir ailede büyüdüğündür.
ÇOK DARBELER ALDIM
- İlişki koçusunuz ve ilişkinizin kusursuz gidiyor olması lazım. İlişki içinde olduğunuz kişinin sizdeki kredisi nereye kadardır?
ADİL YILDIRIM: Sıfır kusurlu olmak imkansız. Mükemmel olmak gibi bir endişemiz olmamalı. Kendime olan sevgim ne zaman başladı biliyor musunuz? ‘Ben mükemmel bir insan değilim, kendimi hatalarımla seviyorum’ demeye başladığımda... Kendimi sevmeyi, hatalarımla sevmeyi genç yaşta öğrendim ve bu durum İtalya’da yaşadığım yıllara denk geliyor. İtalya’da 10 sene yaşadım, çok darbeler aldım. Bunları yaşadıkça ‘demek bazı şeyleri görüp, geçmek, üstüne de pizza yemek lazım’ dedim. Mükemmellik diye bir şey yok ki... Sürekli hatalar yapıyoruz. Dolayısıyla ben de artık gelişine vuruyorum topa. Bu bakış açısını kazandığımda 28’li yaşlarımdaydım ve çok darbeler aldığım bir dönemde bu düşünce yapısı bana iyi geldi.
- Biraz bahsedebilir misiniz?
ADİL YILDIRIM: Tabii, bir yıl diye gittim, 10 sene kaldım. Teknik üniversiteye yüksek lisans için gittim. Kalmak kolay değildi. Dilini bilmiyorsun, çevren yok. Biz sekiz Türk oraya gittik, yedisi geri döndü. Köyün delisi olarak ben kaldım.
- Neden kaldınız?
ADİL YILDIRIM: Benim o yaştaki deneyimim zorluk yaşamamdı. İtalya’yı sevdim. Yaşadığım o zorluklar beni pişirdi. Hedeflediğim şeyler olmadığında ‘tamam olmuyor, yapacak bir şey yok’ dedim. O dönemlerde ufak adımlarla elde ettiğim ufak başarılarla mutlu olmayı öğrendim. Aslında kendimi keşfettim.
- İlişki koçu olmaya ne zaman karar verdiniz?
ADİL YILDIRIM: Aslında ben İtalya’da ilişki koçluğu ile ilgili büyük işler yapmak istedim. İtalya’dayken büyük şirketlerden bana iş teklifleri gelince, o dönem için daha cazip geldi. Hep güzel işler buldum, iyi yerlerde çalıştım. İlk odağım para kazanmaktı ama o dönemde aldığım yüksek lisans eğitimleri ile Türkiye’ye donanımlı bir şekilde döndüm.
- Hayata karşı iştahlısınız...
ADİL YILDIRIM: Bence hayatı maksimum deneyimlemek dışında başka bir hedefimiz olmamalı. Benim için hayatla ilgili en iyi tanımlama Atatürk’ün söylediği şu cümledir: ‘Hayat, bitmek bilmeyen mücadeleler silsilesidir.’ Tarihteki bu kadar önemli bir insan bile ‘kazanmak’ demiyor, ‘mücadeleler silsilesi’ diyor. Sürekli düşüyoruz ve kalkıyoruz, bence müthiş bir tanımlama. Benim hayat tecrübelerim de bu şekilde oldu. Sörf gibi... Bir iniyorsun, bir çıkıyorsun. Bu da zaten senin hayatın içinde aktif olduğunu gösteriyor.
KADINLARIN BEKLENTİSİ BİTMİYOR
- İlişkileri sürekli kadınlar toparlamaya çalışıyor. Erkeklerin hiç böyle bir endişesi yok ve sürekli değişim içinde olan da genelde kadınlar oluyor. Sizce neden?
ADİL YILDIRIM: Kadınların yapısından kaynaklanıyor bu değişim. Ben erkeğin, ilişkide kadından sürekli emek ve fedakarlık beklediğini görmedim. Mesela size bir örnek vereyim: ‘Adil’e Sor’ diye bir uygulamamız var. Bir kadın danışanım soruyor. İki aylık gayet güzel giden bir ilişkileri var. Erkek kızı seviyor ama kız erkeğin onu deliler gibi sevmesini istiyor. İyi giden bir ilişkide erkek kendini standby pozisyonuna alır. Yani otomatiğe bağlar. Oysa kadın durmadan daha da değiştirme çabasına giriyor. İyi giden bir ilişkiyi sen neden daha da iyi yapmaya çalışıyorsun ki? Zaten senin o halin birlikte oldun adam için mükemmel, daha da iyi olmanı beklemiyor, böyle bir beklentisi yok, daha iyi olmaya çalışma...
- Zaten burada değişen kadın. Erkek aynı kalıyor ki!
ADİL YILDIRIM: İşte zaten erkeğin anatomisi buna uygun değil. Amerikalı nörologlar dünyada kabul görmüş çok net bir bilgi veriyorlar: Kadın beyni farklı, erkek beyni farklı. Kadın-erkek eşitliği tamam ama anatomik olarak farklılıklar var. Erkek beyni bir şey iyi ise onu değiştirmeye çalışmaz. Kadın iyi giden bir ilişki daha da iyi olsun istiyor, çabalıyor ve aslında çalışmalarımızda daha da derine indiğimizde, kadın bunu neden yaptığını bilmiyor. Bunun nedeni belki de kadınların sürekli kendi içinde yaşadıkları devinim. Bu onları da yoruyor.
BAZEN ‘YETER’ DİYORUM
- Aslında sürekli aynı sorunlar etrafında dolaşılıyor... Bazen sert olmakla beraber danışanlarınızı sarsıyor, kendine getirmeye çalışıyorsunuz. Sürekli aynı sorunların size gelmesinden sıkıldığınız oluyor mu?
ADİL YILDIRIM: Bazen ‘yeter’ noktasına geldiğim oluyor ama ben aynı noktada kalmayı sevmiyorum ve kendimi sürekli olarak geliştiriyorum. Sürekli ‘ben bu adamı kendime nasıl aşık ederim’i cevaplamak, bir süre sonra beni yorar ve zaten bu bilgileri de Youtube’ta paylaştım. İstedikleri zaman faydalanabilirler.
- Evlilik kurumuna nasıl bakıyorsunuz?
ADİL YILDIRIM: Dediğim gibi ben Aristocuyum ve hayatla ilgili çok duygusal yorumlarda bulunmuyorum. Gözlemlediğim bir şey var: Avrupa’da da çok bulunduğum için dünyada evlilik kurumu anlamını yitiriyor, modası geçiyor. 2000’li yıllardan itibaren dünyada çok yaygın olmaya başlayan bir kavram var: ‘Kohabitasyon’, yani ‘birlikte yaşamak’. Ben bunu savunduğum ya da iyi buldum için söylemiyorum. Mevcut bir durum var. Birlikte yaşamakta, evlenmek, imza atmak, boşanmak gibi prosedürlerle uğraşılmıyor. Sadece bir ev paylaşılıyor. Sevgi ve saygı esas alınıyor. Bu birçok kişiye pratik geliyor. Özellikle erkeklerin evlilikten kaçmalarının önemli bir nedeni de partnerlerini sevmemesi değil, boşanma aşamasında yaşanılan zorluklara şahit olmaları ve bu durumdan korkmaları. Bu yüzden evlilikten kaçan kadınlar da tanıyorum... Boşanma, mahkemeler, velayetler... Tüm bu süreçler üç seneni alıyor.
AŞIKKEN KARAR VERMEYİN!
- Aşk ve evliliği nasıl görüyorsunuz?
ADİL YILDIRIM: Ben kadının da erkeğin de çok aşıkken evlenmelerini doğru bulmuyorum. Aşık olduğumuz anlar mantığımızın devre dışı kaldığı anlardır. İnsan, hayatındaki en aptalca kararlarını aşıkken verir. Aşk kötü mü? Hayır, çok güzel bir duygu ama bu duygunun da bizim için dezavantajlı bir tarafı olduğunu unutmayalım. Sadece o dönemde aldığımız kararlarda saçmalayabiliriz. Aşıkken mantık gözümüz kapalı, duygu gözümüz açık olur. O yüzden durup biraz bu duygunun geçmesini bekleyelim. O da en fazla bir yıldır. O zaman daha doğru kararlar alabiliriz. Aşıkken alınan kararlar insanları perişan ediyor. Aşık olduğunda ‘aman dikkat, çok hassas bir süreçtesin’ demektir. İnsanı hataya sürükleyebilecek bir delilik halidir aşk, bunu yaşayanlar bilir. Ben de çok aşık olmuş bir adamım. 20’li yaşlarıma şimdi bakıyorum da oğlak burcu olmama rağmen ne biçim kararlar almışım... Çünkü oğlak burcu sırf mantıktır. Demek aşk oğlak falan dinlemiyor.
İTALYAN KADINLARINDA TRİP YOK
- Bunca yıl İtalya’da yaşamış biri olarak kadınların ilişkiye yaklaşımı orada nasıl?
ADİL YILDIRIM: Onlarda trip yok. Bu kapris konusu ilişkide çok yorucu bir şey. Net konuşurlar, senden hoşlanmıyorlarsa söylerler, hoşlanıyorsa belli ederler ama şunu da söylemem gerekiyor: Onların iletişim gücü çok kuvvetli, konuşmayı seviyorlar. Bizim ülkemizde insanlar genelde küsmeyi, sessiz tepki vermeyi seviyor. İtalyanlar konuşur, neye öfkelendiklerini söyler. Bunun sebebi aslında özellikle bizim nesil için geçerli; hep büyüklerimiz tarafından ‘konuşma, soru sorma, sus, otur’ dendi. Bu sefer konuşmaktan, soru sormaktan çekindik. İtalyan çocuklar her şeyi konuşuyor, her şeyi soruyor... Zaten aileleri onlara bunu teşvik ediyor. Toplumsal tabu yok, rahatlar. Özellikle tabular bir toplumun en büyük sıkıntısıdır. Toplumsal tabularda konuşulamaz, soru sorulamaz, her şey ayıp. O zaman sen bir toplumu köşeye sıkıştırıyorsun. Hiçbir şeyin konuşulamadığı toplumlarda bireyler sağlıklı ilişki kuramıyor. Sürekli bir yanlış anlaşılma endişesi oluşuyor. Ama bir İtalyan kız ‘yanlış anlaşılır mıyım’ diye düşünmez. Ben bizim ülkedeki kızları deredeki taşlara üzerine su sıçramadan basmaya çalışan insanlara benzetiyorum. Üzerine su sıçramasın diye uğraşırlar ama böyle flört edilmez ki. Rahat olun, bana ‘hata mı yapacağım? Basit mi görüneceğim? Benim hakkımda ne düşünecek?’ diye soruyorlar. Bir İtalyan kadını karşısındaki benim hakkımda ne düşünecek diye düşünmez, böyle bir şey yok. Mesela bizde evliliğe doğru giden bir kız, yanlış adam seçtiğini düşünüyor ama evlilikten sadece akrabaları ne düşünür diye vazgeçemiyor.
- İtiraflar Show bir seneden beri yapılıyor ve çok da rağbet gördüğünü görüyorum. Nasıl gidiyor?
ADİL YILDIRIM: Evet oldukça ilgi var. Nisan ayında altı, mayıs ayında dört ile gittik. Yazın biraz ara vereceğim.
Mesela bugün burada bir araya gelmemiz, sizi sahneden görüyor olmam, sahnede sizlerle buluşmam daha farklı bakmama yardımcı oluyor. Ben artık perde arkasında yaşadıklarımı aktarabilmek için sahnedeyim. Buna hiciv de diyebiliriz. Ben bir ilişki koçuyum ama başka özelliklerim de var. Kitap yazıyorum, anlatmak istediklerimi kitap yoluyla anlatıyorum. Sahne de bir anlatım yolu. İlişki koçu olarak mesleğimde yeni bir perde açıyorum. Yıllardır çok geniş bir kitleye ne yapması gerektiğini anlattım. Şimdi de bunu sahnede yapıyorum. Bu sahnelerle, videolarımla, belki dijital platformda programlarda farklı farklı araçları kullanarak anlatmak istediklerimi aktarabiliyorum. Ben tek bir alanda uzun süre kalacak biri değilim. Kabuk değiştirmeyi seven biriyim. Dolayısıyla yeni bir süreçteyim.
- Kaç kitabınız oldu ve sizde en çok iz bırakan hangisi?
ADİL YILDIRIM: Dokuz kitap oldu. Bende en çok iz bırakan kitabım ‘Şeytan Tüyü’ romanımdır. Şeytan Tüyü’nü yazma süreci beni de çok şaşırttı. Yazmak, aslında kendini keşfetme sürecidir. Yazarken kendinle tanışıyorsun. Şeytan Tüyü’nde Mert Atalay diye bir karakter yazdım. Aslında yazmak istediğim hikaye başkaydı. Fakat kalem beni başka yere götürdü. Mert Atalay narsist bir karakter ve ilginçtir, basın benim tüm kitaplarımla ilgili röportaj yapmışken Şeytan Tüyü kitabımda yer alan antikahraman karakterden dolayı istenmedi. Ülke olarak bu tarz durumları görmezden gelmeyi tercih ediyoruz. Ama tanımamız, yüzleşmemiz gerek.
BANA EN SIK GELEN BURÇ: ASLANLAR
- İlişki koçluğunuzda astrolojiyi çok iyi kullanıyorsunuz. Tekniğini biliyor, o şekilde mi yapıyorsunuz, yoksa genel izlenimlerinizi, gözlemlerinizi mi katıyorsunuz?
ADİL YILDIRIM: Bana gelen danışanlarıma her zaman burçlarını sordum. 14 bine yakın seansım oldu ve hep burçları sorduğum için elimde bir data oluştu. Bazı burçlar, bazı burçlarla çok iyi anlaşıyor ve bunu yıllar içerisinde istatiksel olarak gördüğümde, astrolojiye ilgim arttı. Hangi burç hangisi ile anlaşıyor ya da anlaşamıyor bunları gördüm. Ama bir harita çıkarayım, onun üzerinden yorum yapayım, öyle bir şeye meraklı değilim. Astrolog da değilim.
- En çok hangi burçlar size geliyor?
ADİL YILDIRIM: Bana gelen danışanlarımın yüzde 30-35’i aslan burcu. Bu bir tesadüf olamaz. İkinci sırada balık, üçüncü sırada yengeç kadınları yer alıyor.
İLİŞKİYE YENİ BAŞLAYANYLARA TÜYOLAR
- Hayal kurmayın.
- Tanımadan bir beklentiye girmeyin.
- Çok görüşün, iyice tanıyın.
- Siz konuşurken sizinle ilgili mi?
- Rahatsız olduğunuz konuda uyarın.
- Uyarınızı dikkate almıyorsa oradan en kısa zamanda uzaklaşın.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Rahat biri, kendini kasmıyor ve aynı rahatlık yanındakine de geçiyor.
- Çok hazır cevap. İnteraktif şov her yiğidin harcı değildir ama temeli sağlam belli.
- Aristocuyum lafını çok kullanıyor. Çok duygusal bir tarafını bastırma gayreti olabilir mi? Bilemedim.
- Zeki ve analizleri çok yerinde.
- Karizmatik.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN
BİRİNİ SEÇİN
- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş.
- Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek.
- Susmak-Konuşmak: Susmak.
- Dans Etmek-Oturmak: Dans etmek.
- Klasik-Modern: Klasik.
- Dobra-Politik: Dobra.
- Samimi-Mesafeli: Mesafeli.
- Uykucu-Uykusuz: Uykucu.
- Sakin-Heyecanlı: Sakin.
- Kitap-Dergi: Kitap.
- Doğa-Konfor: Doğa.
- Kedi-Köpek: Köpek.
- Güneş-Yağmur: Yağmur.
- Çay-Kahve: Çay.
- Et-Ot: Et.
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli.
- Unutur-Affetmez: Unutur.
- Tatlı-Tuzlu: Tuzlu.
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: İtalyan.
- Şarap-Rakı: Şarap.
- Esprili-Ciddi: Esprili.
KİMLİK
- Burcu: Oğlak.
- Okuduğu okullar: Milano Politeknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi.
- Bekar-aile: Bekar.
- İlgi alanları: Doğa yürüyüşlerini, deniz kenarlarını ve yalnız kalmayı seviyorum.
%100
- Senin için yüzdeyüz tek gerçeklik nedir?: Yeryüzüne geldiğim bu deneyimde kendimi gerçekleştirebilmek. Kimsenin bana sınır ve şekil koymasına izin vermeden kendi içimdeki ruhsal gücü, konu ve koşullar ne olursa olsun, tüm yorumlardan bağımsız olarak kendi içimdeki pınarı ortaya dökmek. Benim döktüğüm bu pınardan isteyen içer, istemeyen içmez.
- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: Küba.
- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: Kendim.
- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey)?: İçinde bulunduğumuz bu versiyon tamamen bir oyun mu, yoksa bir tekamül yolculuğu mu?
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin (düşüncelerini merak ettiğin)?: Hayatında hiçbir şekilde çıkış yolu olmadığını düşünen, zorluklarla mücadele edip çıkış yolu bulamamış, benim videolarımı izleyip ‘evet, bir çıkış yolu var’ diyen birinin beyninde olmak isterim. Benim misyonum bu, insanlara yol gösterebilmek.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?: Dostoyevski.
- Bir ilişkin olsa kimi isterdin?: Kleopatra’yı isterdim.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR
- ..... çok iyi yaparım: Analiz.
- ..... hiç beceremem: Yemek.
- Çevrem beni ..... biri olarak tanımlar: Aristo.
- Az kişi bilir ben ..... biriyim: Yalnızlığı çok seven.
- Manevi anlamda yaşamdan kazandıklarım: Benim manevi kazancım yaşımın üç katıdır. İnsanların yüreklerine dokunabilmek, yardımcı olabilmek.
SANA DAİR KISA KISA
- İlişki koçu olmasan ne olmak isterdin?: Avukat olurdum.
- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: ‘Aynen devam et’ derdim.
- Hayat motton varsa nedir?: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
İYİ Kİ...
- İyi ki yapmışım: İnsanların hayatına dokunmak için elimden geleni yapmışım.
- İyi ki kabul etmişim: İtalya’da teklif edilen işleri kabul etmişim.
- İyi ki başladım: Kendimi olduğum gibi kabul etmeye başladım.
- İyi ki yapmamışım: Öfkelendiğimde insanlara kötü sözler söylememişim.
Paylaş