Paylaş
Tek başına içime ait şeyler değil çünkü.
İçtenlikle ve birbirimizle alakalı olan şeyler!
Güneş çıkınca, gündeme getirilecek “baharlı ricalarım” filizleniyor.
Tutamıyorum bu duygumu. Çünkü çok güzeller!
Söylersem dilim ağrıyor, susarsam da kalbim...
Bir yolu olmalı elbet.
◊ 19 Mayıs sabahında gençleri ellerinde bayraklarla, parklarda, stadyumlarda görmek ve bandolar eşliğinde güne uyanmak istiyorum..
◊ Sadeleşmiş, güzele meyil etmiş bir motivasyonla o eski iftar sofralarında sohbet istiyorum.
◊ Utanmazlığın ta gözüne bakmak istiyorum özgürce.
◊ Her gün onca haberin içinde kenara köşeye iliştirilen genç sporcuların şampiyonluklarını hele ki özel günlerde manşet görmek istiyorum.
◊ Otizmli, Down sendromlu çocuklarımızın temel hakları, kadınlarımızın adalet arayışı, cinsiyet ayrımcılıkları, hayvan hakları, çevre hakları, insan haklarıyla ilgili yapılan çalışmaların üstünlüğünün anlatıldığı, ispatlandığı “iyileştirmeye yönelik” adımlar görmek istiyorum.
◊ Özgür iradenin, özgün ifadenin besleyiciliğinden söz edilsin istiyorum.
◊ Ülkemin tiyatroyla, operayla, baleyle, şiirlerle donatıldığı günlerin, saatlerin, mekanların çoğalmasını istiyorum.
Niye istemeyeyim? Üstelik sigortalı çalışmanın mücadelesinde olduğumuz bir süreçteyiz.
Telif hakkımız bile yok. O oynadığın dizi, isterse 40 kez dönsün ister 80 ülkeye gitsin.
Bütün oyuncular bundan hak sahibi mi?
Hayır...
Buna rağmen “bunlar güzel şeyler, çoğalsın ve biriksin” diyorsak bundan ne çıkarım olur?
Ama var işte çıkarım. İnsanlar telefonlarını kapasın iki saat kendi düşlerine, hayallerine hizmet etsin diye niyet etmek de insana hizmettir.
Yüreğe hizmettir.
Çok kıymetlidir.
İstiyorum da istiyorum. Bitmiyor .
Çünkü bana ait değil bu hisler.
Bir kere parçası olmuşum bu dünyanın, bu ülkenin.
Ne yapayım, söylemeyeyim mi?
Gözlerimize bakıp da söylediğimiz bir şarkımız olmasın mı yani?
Geçenlerde Fırat Tanış’ın “Gelin Tanış Olalım” gösterisinde oldu bu.
Tanıdık tanımadık herkes el ele tutuştu “sensiz dünya malı neyleyim dostum”u söyledi mi söyledi.
E oluyormuş.
Vallahi bıktım bu öfkeden ben.
Yemin ediyorum, hastalanıyorum.
Bugün hangi hastalığı tarif etsek zaten odadaki beş kişiden üçü “stresten de oluyor bunlar” diyorsa, o üç kişinin hakkını verdiğim günler geçirdiğimi söyleyebilirim.
Üstelik yeni de boşanmışım, hakkım var mutlu olmaya.
Kimse de kusura bakmasın. Beceremiyorum bu işi ben.
Öfke iyi bir şey değil.
Beceremeyene de kızmıyorum kendime kızmadığım gibi.
Doğru bir karar verdiğime de inanıyorum.
Bütün bunlar beni bir taraf yapar mı?
Asla.
Bu yüzden günlüğüme değil, bana ayırılmış, bu tatlı köşeye iliştirdim sırrımı.
Bu sizinle benim aramda kalmalı çünkü.
Başkasına güvenemem.
Mutlu ve gençlik dolu 19 Mayıs’lara...
Gençlik yeniliktir.
Netflix’de favorim
Barbra Streisand’ın geçenlerde Netflix’de bir konserine denk geldim.
Baştan sona seyrettim.
Bir sanatçı olarak öyle güzel mesajlar verdi ki...
En güzel kısmı da kadın haklarıyla ilgili yaptığı bir konuşmaydı.
Sonra Donna Summer ile yaptığı “enough is enough” düetinden önce arkadaki barkovizyonda kocaman şu çıktı:
Birbirimizle savaşmaya hayır.
Her şeyin cevabı sevgide!
Yıllara meydan okuyan muhteşem sesi ve konuşmaları için mutlaka izleyin derim.
Paylaş