Pentagram ya da sonsuzluk

Pentagram’ı bilenler bilir. Bilmeyenler de bilmeli. Çünkü zorunlu bir genel kültür ödevidir bu grup Türkiye’de.

Haberin Devamı


İnanılmaz bir konser verdiler Zorlu PSM’de geçtiğimiz günlerde.
Konuk sanatçılar Harun Tekin, Gökhan-Hakan (Athena), Şebnem Ferah derken coştu da coştu sahne.
Keşke Özge Fışkın da olsaydı dedim. Türkiye’nin Bette Midler’idir kesinlikle.
Astım hastası gibi nefes alıyor İstanbul’un merkezi yerleri. Ölmek üzere olan bir İstiklal Caddesi genci olarak, Mojo ve Hayal Kahvesi, bize 10 yıl önce bugün tuz buz olacağını anlatıyordu aslında.
Şarkılarla anlatıyordu.
Neyse, konser harikaydı.
Grubun öyle geniş bir yelpazesi var ki, heavy metal müziği Türkiye’de yapabiliyor olmanın ayrıcalığını, kuru kuruya Anadolu müziği pansumanlarıyla kapamıyor.
Ders niteliğinde sentezliyor ikisini.
Üstü başı yırtık ve muhtemelen içinde yaşadığı sistemin tokadını sağlam yemiş ama savaşmaya doymayan sivri dişli vampir müziği değildir rock’n roll. Artık en fazla bağıran, en uzun ve en tiz olanın alkışlandığı yerde yaşıyorsunuz. Müzikte de, bankada da, siyasette de... Herkes bağırıyor. Derdin sesinden, derdi duyamıyoruz.
Bağırmadan, kulağının mantarını hoplatmadan Türkiye’yi yurtdışında temsil eden bu grup, bir ödül bile almaz, akıllarına da gelmez kimsenin.
Bu ülke, insanın sevincini “talih”e bağlamaya devam ettikçe, şaşırtmadığı gibi mutluluk konusunda eğitici de olmayacak.
Niye mutluyuz biz arkadaş, bir net söyle bunu. Yok.
Kısmet, kader, talih! Üçü bir arada mutluluk. Her şeye duyarlı olun. Elbette. Lakin hiçbir şey, hiçbir şey bir küçük şarkıyı kendinize mırıldanma özgürlüğünüzü almasın, alamasın elinizden.
Kendi talihini yaratan harika adamlar geçti yine bir konser gecesinde ruhumuzdan.
Not: Çocuklar, kendilerini bir enstrüman olarak görüp neler yapabileceklerine tanıklık edemezlerse bağırırlar.
Enstrüman verirseniz ellerine, en fazla müziğin sesi biraz yüksek olur. Mutlaka küçük yaşta bir enstrümanla tanışmalılar!

Haberin Devamı

Tecavüz, yaşamak yönündeki son duraktır

* İşyerine gelip de karısını bıçaklayan adam videosu düştü internete. “Ne zaman”ına bakmadım. Suça baktım yalnızca. Yeni değildi. İzleyen izleyene!
Defalarca bıçaklıyor adam kadını. Defalarca. Herkes kaçıyor! Adam çıkıp gidiyor sonunda.
Herkes de sessizce kadının yardım edin iniltilerine bakmadan odadan çıkıyor.
Kadın hafifçe doğruluyor. Yaşaması zaten mümkün değil, göz göze bakmak-göz göze kalmak belki son arzusu.
En son kim çıkıyor biliyor musunuz odadan, kanlar içindeki kadına bakıp.
Başka bir kadın!
Artık kendi yaralarımıza bakamıyoruz kadın olarak! E evet! Hiç kızmayın. Başkalarınınkiyle de başa çıkamıyoruz! E öyle efendim. Öyle...
* Otobüs durağında kadına tecavüz etmek isteyen bir başka sapık!
Bıçak da çıkarmış. Kadının çığlıklarına çevredekiler müdahale etmiş. Adamı polise teslim etmişler. Otobüs durağında, canımızın sağlığını bekliyoruz. 2018 no’lu otobüsün gelmesine birkaç gece kaldı o kadar! İfade alan polis olmak istemem biliyor musunuz? Dünyanın en zor mesleklerinden biri, bir suçlunun itirafını dinlemek. “Niyetim kötü değildi” dediğinde ise daktiloyu (bilgisayar artık) kafasına geçirme, ülkeyi içi hastalık dolu yerden kurtarma hissiyatı ne zordur.
* Gaziantep’te evli bir kadınla beraber olan adam, kadının kocası tarafından tecavüze uğradı. Kadın kıyafetleri giydirildi, fotoğrafı çekildi adamın. Vicdansızca işlenen bir suç.
Suç ne demek? Biri bana açıklayabilir mi
* Uygarlaşma, uzlaşmayla oluşur ve gelişir. Şişirilmiş uygarlığın toplumdan beklentisi olmaz. Topluma yönelik yaptırımı olur.
Cezalandırma ve otorite konusunda her gün yeni bir ceza kanunu çıkıyor olması, suçun nedenselliği, niteliği açısından çok önemli. Bu neden odaklı çalışmalar ne zaman başlatılacak?
* Uygarlık, Berlin Duvarı’na çiçek çizmektir. “Berlin duvarı çiçektir” demek değildir.

Haberin Devamı

Bazı şeyler Aile Arasında

* Aile Arasında filmini izledim. Ozan Açıktan’ın eline sağlık. Sinemada senaryo ne kadar iyi olursa olsun, iyi çekilmezse fos! Gülse Birsel’in bu senaryoyu ona gözü kapalı teslim etmesi çok doğru karar.
Demet Evgar’ın oyunculuğunun pozitifliğini çok seviyorum.
Ne oynarsa oynarsın o kocaman mavi gözleri, bu işi ne kadar severek yaptığını çok güzel anlatıyor!
Erdal Cindoruk harikaydı.
O nasıl bir Adanalı?
13 sene yaşadım orada “Geliyünnü! Gidiyünüüğ” dışında bambaşka bir ağızdır Adana, bunun sınırını ders olarak anlatmış.
Gözler Binnur Kaya’yı aramadı mı? E aramaz mı?
Avrupa Yakası karakterini sıkça anımsadık.
Sinemanın en güzel tarafı, paranı verip izliyorsun. İzlediğin şeyi ruhuna, zekana, o günkü motivasyonuna göre yorumluyorsun, hayat geçiyor.
Kuşlar uçuyor falan.
Gülse’nin karakterini çok beğendim.
Kadını çok beğendim. İlk sahne ve taksi içi sahnede acayip bir şey vardı.
Mutlaka izleyin! Sinemaya gidin zaten. Her filme gidin. İki saat uzaklaşın. “Neredesin sen” dediklerinde “Sinemadaydım” deyince, kim ağzını açabilir?
Oh mis gibi.
Elbette kendime göre eleştirilerim oldu, çünkü kalbim çarptı, heyecanlandım.
Herkesle beraber oynadım durdum, o yüzden bunlar da Aile Arasında’dır, size söyleyemem.
Gişenin en güzellerini hak ediyor Ozan, Gülse ve elbette BKM. Keşke oyun da yazsa Gülse Birsel. İyi ki var.

Yazarın Tüm Yazıları