Paylaş
Köy, artık adını iyi bildiğimiz Kalecik Karası üzümüyle meşhur.
Kalecik Karası, Anadolu topraklarında yüzyıllar boyunca yetişmiş 400 üzüm çeşidinden geriye kalan nadir türlerden biri.
Oğuz Gürsel’in satın aldığı arazilere yıllar sonra 2003 yılında ilk bağlar ekiliyor.
Ne ki inşaat ve otelcilikte yoğunlaşmış grubun içinde şarapçılığa dört elle sarılan pek kimse yok.
Vinkara markasıyla Kalecik köyünde üretilen şarap ancak 2007’de Oğuz Gürsel’in küçük kızı Ardıç Gürsel’in devreye girmesiyle dikkat çekmeye başlıyor.
Vinkara Yönetim Kurulu Başkanı Ardıç Gürsel, 18 milyon liralık yatırıma rağmen 2017 yılından önce kâr beklentisinde değil.
“Bu iş zengin olmak için yapılmaz. Önceliğimiz kalite ve yerel üzümlerin dünyaya tanıtılması” diyor.
İtalyan önolog Marco Monchiero ile çalışan Ardıç Gürsel “öncelikle kalite” derken iyi yapmış zira Vinkara Şarapları birkaç yıldan beri uluslar arası yarışmalardan sürekli ödülle dönüyor.
Şimdi gelelim Gürsel’in gözbebeğine “Yaşasın” şampanyasına.
Dünyada köpüklü şaraplar ve şampanyalar Fransa’nın en popüler üzümleri Chardonnay, Pinot Noir, Pinot Blanc gibi üzümlerle yapılır genellikle.
“Yaşasın” Pinot Noir gibi beyaz olarak da işlenebilme özelliğine sahip Kalecik Karası üzümlerinden üretilmiş.
Fransa’nın Champagne bölgesinde kullanılan, geleneksel yöntem diye bilinen “Methode Champenoise” ile Türkiye’de üretilen ilk ve tek şampanya.
Ardıç Gürsel, bu son derece zor yöntemle şampanyayı üretmek için üç yıl uğraştıklarını ve üretilen 6 bin şişenin her biriyle bebek gibi tek tek ilgilendiklerini anlatıyor.
Çabalarının karşılığını almış.
Ela Cindoruk-Yılmaz Aysan çiftinin hem etiketini, hem isim “babalığını” yaptığı “Yaşasın” birkaç hafta önce dünyanın en prestijli köpüklü şarap yarışması “Effervescents du Monde”dan gümüş madalya ile dönmüş.
Fransa’nın Dijon kentinde düzenlenen ve 25 ülkeden 660 köpüklü şarabın katıldığı yarışmada ödüle hak kazananların çoğu Fransız ve İtalyan.
Ardıç Gürsel haklı olarak “Köpüklü şarap üretiminde yüzyılların tecrübesini taşıyan bu iki ülkenin ürünleri ile aynı platformda önemli bir başarı kazanmanın heyecanı içindeyiz” diyor.
Şarabın diğer patroniçeleri
- 18 yıl önce Şarköy Mürefte’de dayısı Orhan Türker ile şarapçılığa başlayan Güler Sabancı’nın Gülor şarapları bugün 150’den fazla kadar lokantanın mönüsünde.
Şarapçılığa başlamadan önce uzun yıllar Fransa, Bordeaux’ya şarap tadımına giden Güler Sabancı, sektörü hem dünyada, hem Türkiye’de yakından izliyor.
Sabancı Vakfı Hibe Programı için Nevşehir Üniversitesi’ne gittiğimiz yorucu günün sonunda yolumuzun Turasan’ın şaraphanesine düşmüştü.
Kapadokya vadilerine bakan terasta şarabını yudumlayan Güler Hanım, kendi şaraplarını üreten ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nın Gülor’dan nasıl etkilendiğini anlatmıştı.
- Çocukluğu Mürefte’deki aile bağlarında geçen Sibel Kutman Oral, Doluca Şarapları’nın pazarlamadan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi.
Doluca Şarapları’nın ürettiği ve ithal ettiği şarapları kadehle içme imkânı tanıyan ve bu yıl 7. yapılan “İstanbul Kadeh Kaldırıyor” etkinliğinin arkasındaki isim.
Balerinliğe veda edip ailenin işleriyle meşgul olan Sibel Kutman Oral’ın “Şarabın Prensesi” diye bilinmesine bakmayın.
Yüksek vergi başta, sektörün sorunlarını en yüksek sesle dile getirenlerden biri.
- Pamukkale Şarapları’nın Pazarlama ve Satış Müdürü Selda Tokat’ın çocukluğu da Denizli’nin Güney ilçesindeki bağlarda ve altında şaraphane olan bir evde geçmiş.
Çocukluğunun en eğlenceli oyunu şişelerdeki etiketleri yırtmadan çıkartmak. Hacettepe Gıda Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra 1999 yılında aile şirketinin yönetimine girmiş. Yeni markasını kızına “yeni kardeşin” diye tanıştıran Selda Tokat tam bir işkolik.
- Sektörün başka bir işkolik kadını ise bu yaz tanıştığım Sevilen Şarapları’nın üretim sorumlusu Sibel Çoban.
16 yıldan beri Sevilen şaraplarının sahipleri Güner ailesiyle birlikte olan Sibel Çoban, üretim dönemlerinde evine bile gitmiyor, şaraphanede yatıyor.
Şarabın üretim aşamasına o kadar iyi biliyor ki, Sevilen’in Türkiye’de imal ettirdiği tankların tasarımına katkıda bulunuyor.
Paylaş